Yine Frankfurt üzerinden, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bulunduğu bu eşi benzeri pek olmayan, Fransa’nın hayli özelliklere sahip, Strasbourg şehrindeyiz…
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Asamble’sinin Nisan oturumunu izlemek için yine (expert) uzman-gözlemci olarak davet edildik… Farklı ‘havaları’ solumak için erken geldik.
Başbakan Sayın Davutoğlu ve Dışişleri Bakanı,Sayın Mevlüt Çavuşoğlu teşrif edecekler ve tabii Dağlık Karabağ için acil oturum olması için görüşülecek… En baş konularımız bunlar.
Her üçünün de aynı içerikte olması ama farklı başlıklarla sunulması, Avrupa Konseyi’ni iyi bilenler için sürpriz değil; içeriğinin aynısı olduğunu herkes bilir ama başlık önemlidir ve kayda asıl hangi başlıkla geçeceği için mücadele verilir…
Neyse gelişmeleri, bilahare aktarmaya çalışacağız…
Önemli olan, Dağlık Karabağ konusunda şöyle veya böyle bir acil oturumun olacağı…
Yalnız, daha şimdiden, Akdeniz coğrafyasından olan meslektaşlarımızın dikkat çektiği şey, Sayın Davutoğlu’nun ne kendi girişimiyle düzenleyeceği, ne de gazetecilerin isteğine cevap vererek bir Basın Toplantısı yapacağı veya katılacağı…
Mümkün mertebe, basın-sivil toplum örgütleriyle, karşılaşılmamasına çaba var sanki…
Gelin, daha renkli, zevkli konularla başlayalım
Okuyucularımızın (bilenler hariç) kendiliklerinden pek gelmeyecekleri ama yazımızdan sonra gelip belki, şikâyetçi olmayacakları yerlerden söz edeceğim…
Alsace Lorrain bölgesindeyiz, biliyorsunuz…
Yukarı Ren bölgesinde bir kasaba, Riquewihr’i size anlatacağım…
Strasbourg’un merkezi olduğu, Alsace Lorrain bölgesi, Fransa’da özel bir yer… Daha yarım asır önce, Almanya - Fransa halklarının birbirlerini boğazlıyorken, bugün ise birlikte barış-huzurlu bir yaşam sergiledikleri bir yer olmasından değil sadece… O zaten öyle…
Mesela Riquewihr gibi kasabalara sahip oluşuyla da çok özel…
Fransa dediniz mi aklınıza ilk ama ilk gelen, hadi üç şeyden biri hangisi sizce?
Şarap (ülkemizde, meyve olarak yenmesi ve şarap olarak içilmesi için yetiştirilen üzümler karıştırılır; bilenler değil tabi) deyince de bağlar - bağ bozumu gelir…
Merasimleri, adeta ayinleri, güzel kızların, sütun gibi bacaklarıyla ezdikleri üzüm sahneleri, hakikaten nefis foto ve sinema görüntüleri verir… Bu sayede bestelenen şarkılar, çalınan müzikler, yazılan senaryolarla, kısaca bir kültürdür şarap elde etme faaliyeti…
Riquewihr de, adeta bahçeler değil bağların tam merkezinde bir kasaba; Kayserberg'e 10, Ribeauville 'e 4 ve Hunawihr’e 3 km mesafede bulunuyor…
Kasabanın ana kapısından ama aynı zamanda bir zaman tünelinden içeri giriyorsunuz…
Evlerin üzerinde yazılı 1800, 1700, 1600 hatta 1500’lerden seslenen tarihleri gördükçe, bir şehrin, bir kasabanın özgünlüğü nasıl korunur, bugünlere nasıl taşınır, köhnedir, zamanı geçmiştir denip hoyratça yıkmak yerine; asıl eskiliğini ve el işlerini, halkın ürettiklerini, nasıl kullanıp, dünyaya pazarlanabildiğini görebiliyoruz…
Bir zaman tünelinde yürüyor, şu köşeden handiyse üzeri atlı, uzun saçlı rengârenk elbiseleri ile bir şövalyenin çıkacağını bekliyorsunuz gibi…
Askeri ataşe olarak Fransa’da iken, Mustafa Kemal’in de buralara gelip ziyaret ettiği, Jean Marais, Jean Gabin gibi sanatçıların rol aldığı birçok filmin çekilmesine ev sahibi olmuş, eski bir sinema platosu, Haut-Koenigsbourg şatosu da buralarda... Bu da görülmeye değer…
Ruh kokan, duruşlarıyla heybetleriyle vâkur ama hâlâ ayakta, konuşan evlerin altında hediye eşyası satan dükkânları var… Noel ağacı daha doğrusu çamların üzerine (şimdi oyuncaklar asılan) aslında elma asma geleneği burada doğmuş…
Peki mahzenler?
Hediye eşyası satanların yanı sıra şarap satan dükkânlar…
Hani ülkemizde de bir ara rağbette olan Riesling şaraplarının da tam yeri burası…
Sarhoş olmak / çakır keyfini tatmak değil, damak zevkine varmak için tadım dükkânları var; sırf tadıyor, dilinizle tadına vardıktan sonra bir kaba kibarca tükürüyor, hoşunuza gitmezse almadan çıkabiliyor, kimse de neden tadına baktın da almadan çıkıyorsun diye sormuyor… Müşterisi o kadar çok ki, dünyanın dört bir tarafından gelenler hiç eksik değil, nasıl olsa…
Le Relais de Riqewihr’de, açık havada, Alsace birası ile (Lardon / koyun) etli veya (yörenin) Munster peynirli, bizim gözlemeye benzer, sigara kâğıdı inceliğinde hamuru yiyebilirsiniz…
Tabii ayrıca, dana göğsü dolması, Alsace üzümlerinden çorba, soğan böreği, şarküteri türleri, Munster peyniri (erimiş hali) fondue ve Fôret noire pastası gibi damak çatlatan nice özelliklerini mükemmel bir şekilde yiyebilirsiniz; üstelik asla turistik (abartılı) fiyatlara değil!
Eğitilmiş kuşlarla şov seansları
Bu bölge aynı zamanda bir kuş cenneti…
Ama öyle bol keseden kullanılmış bir sıfat değil bu…
Yırtıcı her tür kuşun, kartal, şahin, ne isterseniz fink attığı dağlara gidiyoruz…
Niye mi?
Her biri, bir buçuk saat süren, günde üç seans, eğitilmiş kuşlarla bir gösteriyi izlemek için…
Bir kuşun (oyuncak) yılana karşı nasıl korunduğu, pençeleriyle nasıl darmadağın ettiğini; bir yumurtaya, nasıl gagasıyla, bir taş alıp vurduğunu, yine alıp vurduğunu, nihayet kırdığını; üzerimizden hafif sıyırarak uçtuğunu görmek, heyecanlanmak ve nefesleri tutmak için…
Velhasıl, siz, siz olun, mutlaka Alsace Lorraine taraflarına uğrayın, pişman olmayacaksınız…
Yarın, belki sıkıcı ama son tahlilde vazgeçilmez konularımıza daha çok yer vermek ama diğer taraftan da Strasbourg ve çevresinin tadını tattırmayı ihmal etmeyerek görüşmek üzere…