Özgün Keleşoğlu

16 Mart 2014

Sahtekar değil, yeteneksizler!

Bu sezon Süper Lig’de maç yöneten 25 hakem var. Bu isimlerden birçoğu Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu mezunu, aralarında farklı farklı meslekleri yapanlar da mevcut

Spor Toto Süper Lig’in değişmez tartışma konularından biri olan hakemler bu sezon da herkesin tartışma argümanı haline geldi. Ligin ilk haftasından itibaren yaşanan olayları, hakemlerin verdikleri, vermedikleri ya da veremedikleri kararlara bağlamak hepimiz için kolaycılık olacaktır.

Bu sezon Süper Lig’de maç yöneten 25 hakem var. Bu isimlerden birçoğu Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu mezunu, aralarında farklı farklı meslekleri yapanlar da mevcut… Hal böyleyken Merkez Hakem Kurulu tarafından en başaralı olarak gösterilen Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus, Bülent Yıldırım ve İlker Meral’in meslekleri ve aldıkları eğitimlerin sporla hiçbir ilgisi yok. Olması da gerekmiyor.

Bu şaşırtıcı bir durum da değil. Türkiye’nin eğitim alanında en geri kalmış kollarından birinin spor ve sporcu eğitimi olduğu düşünülürse BESYO mezunu hakemlerimizin neden bu kadar başarısız olduğu görülüyor.

Türkiye’deki sınav sistemi hakemler özelinde mantıklı sayılabilir. En azından yazılı sınavdan önce fiziki mülakatlara giren hakem adaylarının girdiği sınavların sıralaması akla yatkın. Bu sınavlara girmek için de istenen belgeler gayet uygun. Dahiliye, göz, asabiye, hariciye ve kulak burun boğaz gibi tıp alanlarından uygun raporu alınmalı.

TFF’nin tanıdığı bir hastaneden göz raporu alan bir hakem olduğunu varsaydığımız Ali Palabıyık, Mustafa Pektemek’in, Kamerunlu forvet Kwauke’ye sarıldığını nasıl gördü. Benim gözlerim 2,5 derece bozuk ve gözlük takılıyorum. Gözlüğü çıkararak tekrar baktığımda bile sarıldığını görmüyorum. Hadi diyelim Ali Palabıyık’ın da gözleri bozuk, sahte raporla geçti.

Ekstra karamelli gofret tadındaki ekstra yardımcı hakem abimizin de mi gözler bozuk? Atiba’nın elle oynadığını görerek hemen altı pas çizgisine yürüyen ekstra yardımcı hakemimizin Ali Palabıyık’a “Hocam pozisyonda bir şey yok, devam edelim” demesi çok mu zor?

Evet zor!

Bir hafta önce Merkez Hakem Kurulu’nun toz kondurmadığı hakemlerden olan Fırat Aydınus, sahada küfür ederek maç yönetiyorsa ve bu sözlere kılıf bulmak için sahada bulunan milyonlarca yardımcı hakemden birine küfür ettiği gibi bir haber yayılıyorsa bunun ardından bütün hakemlerin müdürü olarak pozisyon alan MHK Başkanı Zekeriya Alp, futbol severleri göz sağlığını ve Türkiye’de yaşayan tüm göz doktorlarını görmezden gelerek “Fırat Aydınus küfür etmedi” diyorsa evet, ekstra yardımcı hakem abimizin Ali Palabıyık’ı uyarması artık zordur.

 

Massimo Busacca örneği

Euro 2008’de oynanan Yunanistan-İsveç maçının hakemi Massimo Busacca’nın mücadele sırasında yardımcı hakemleriyle konuşmasının kaydı Youtube’da var. Bu kaydı dinlediğimizde Busacca’nın özellikle 4. Hakem Hırvat Ivan Bebek ile konuşması dikkat çekici. Bunu konuşmada az da olsa bir fırça havası var ancak Hırvat hakem istifini hiç bozmadan işini yapmaya devam ediyor.

Maçın bitiş düdüğünden sonra ise Yunan futbolcularla konuşan İsviçreli hakem Busacca, “Ben Tanrı değilim, hata yapabilirim” diyor. Doğru söyleme yeteneğine sahip olan Busacca, belki de bu yüzden üst klasman hakemler arasında girebildi.

Bizim hakemlerimizin doğru söyleme yeteneği yok.

Birçok çevre tarafından ‘sahtekar’ olarak nitelendirilen Türk hakemlerinin sahtekar olmadığını düşünüyorum. Sahtekarlık, başlı başına akıl, yetenek ve özgüven ile sürdürülebilecek bir davranıştır. Türk hakemlerinin birçoğu, onlara verilen görevleri yerine getiremeyecek kadar yeteneksizler. Doğruyu söyleme yeteneği maalesef onlara çok uzak ancak TFF’nin onlara verdiğine inandığımız öğretileri bile uygulamayacak kadar yeteneksizler.

Hemen hemen her alanda yetenekli birey yetiştiremeyen Türkiye toplumundan yetenekli hakem çıkması beklenmemesi gereken bir davranış ancak bu işe Merk’i, Mark’ı, Dolar’ı falan karıştırdığımızda iş daha da bulanıklaşıyor.

Tekrar edeyim, Türk hakemleri onlara verildiği iddia edilen direktifleri yerine getirmeyecek kadar yeteneksizken; FIFA ve UEFA’nın tarihine geçmiş bir hakemi yorum yapması için Lig TV’ye getirmek tüm hakemlere haksızlıktır.

Hakemlik mesleğinin temeli doğru söyleme yeteneğine dayanıyorsa sözünün üstüne söz söylenmeyen Markus Merk’i de iyi biliriz!

2003 Şampiyonlar Ligi Finali’ni, Shevchenko’nun dokunulmazlığını unutmayanlar hala var!

En kritik maçlara gönderilen UEFA’nın has adamının bugünün Türkiye’sinde düşündüğünü açıkça söylemesi beklenmemesi gerekir. Doğru söyleme yeteneğine sahip olmayan Türk hakemleri ve onların ağabeylerinin performansları gösteriyor ki sahtekarlık yapamayacak kadar yeteneksizler.

Yetenekli olanlar da Spor Toto Süper Lig maçlarını antrenman olarak görerek sahneye çıkıyor.

Eğer yurt dışından hakem eğitmeni ya da hakem yorumcusu getirmeye devam edecekseniz Slaven Bilic’ten tavsiye alın.

Çünkü unutmayın, bu ülkede her geçen gün Slaven Bilic gibi insanlar çoğalıyor!