Özge Mumcu

29 Haziran 2011

Yeminsiz günden izlenimler

4 yıl önce, 2007’nin ağustos başı. Saat 15’te en yaşlı üye CHP’den milletvekili emekli diploma Şükrü Elekdağ...


4 yıl önce, 2007’nin ağustos başı. Saat 15’te en yaşlı üye CHP’den milletvekili emekli diploma Şükrü Elekdağ oturumu açıyor, Cumhurbaşkanlığı krizinin ardından oluşan meclisteki ilk konuşma ona ait. Bazı dönemlerde aksayan Türk demokrasisinin bu sefer yaşamsal bir sınav vereceğini belirten Elekdağ, "Türkiye'nin bu sınavda başarılı olması, milletin iradesini temsil eden iki siyasi görüşün laik, demokratik Cumhuriyeti korumak hususunda işbirliği yapmalarına bağlıdır" diyor.
Demokrasinin ve uzlaşmanın gereğinin altını çizen bir konuşma yaptıktan sonra saygı duruşunda bulunuluyor, milletvekili yeminleri şehirleri ve bölgeleri takip ederek başlıyor.
Ankara’ya gelince simgesel olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün yemini, tüm vekillerin ve izleyenlerin ayağa kalkmasıyla Meclis Başkanı tarafından okunuyor.
BDP’nin seçim barajını bağımsız adaylarla aşma yöntemi de ilk defa o mecliste oluşmuştu. Aynı mecliste, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dönemin DTP Başkanı Ahmet Türk’ün elini sıkmamasıyla gündeme oturmuştu. Meclisin seçilmiş kanadı yok sayılıyor.
O ağustos günü, bir trafik kazasında ölen MHP milletvekili dışında tam 549 milletvekili yeminini sırasıyla ediyor.
22 Temmuz 2007 seçimlerinin belkemiğini laiklik tartışmaları, cumhurbaşkanlığı seçimi, anayasa mahkemesi ve “azınlık diktası” oluşturmuştu. Kulise yansıyan ise laiklik ve İslam arasındaki tartışma, ılımlı İslam modeli ve yeni cumhurbaşkanı oluyordu.

4 yıl sonra
4 yıl sonra, 2011’in haziran sonu. Saat 15’te en yaşlı üye CHP’den milletvekili emekli gazeteci Oktay Ekşi oturumu açıyor. Ekşi, Açılış konuşmasında 8 milletvekilinin, milletin kendilerine verdiği görevi yapmaktan mahrum olduğunu belirtti ve "Böyle bir durumun hem TBMM’nin şerefle dolu geçmişine hem de demokrasimizin ulaştığı gelişmişlik düzeyine aykırı düştüğü kanaatimi tarih huzurunda kayda geçiriyorum" diyor.
BDP Meclis'te yok. Yemin töreninin başladığı saatlerde, Gülten Kışanak "Seçilmiş arkadaşlarımız özgürlüklerine kavuşana kadar boykot kararımız devam edecektir. O zaman kadar her hafta grup toplantılarımızı Diyarbakır'da yapacağız" Diyarbakır’daki partililerinden “direne direne kazanacağız” sloganı geliyor ama kanal anında yayını keserek mecliste görevli gazetecilere dönüyor.

Kulis
Muhalefet kulisinde yer alan milletvekilleri tarif edecek tek sözcük şaşkınlık olabilir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, hukukun yol açtığı adaletsiz nedeniyle, ilk defa iki parti yemin etmiyor. Biri parlemento dışında kalarak sistemi zorluyor, diğeri parlemento içinde durarak sistemi kilitliyor.
Milletvekilleri kuliste bir aşağı bir yukarı dolaşıyor, bahçeye sigaraya kaçıyor bir çoğu da. Bir sonraki adımın ne olacağı sorulduğunda ise ağızlar kapanıyor. Aynı süre zarfında, bir AKP’li milletvekili, iktidar ve muhalefet kulislerine taze kayısı gönderiyor. En çok çalışan grup ise çaycılar.

Yemin etmeme kararı
CHP’nin yemin etmeme kararı, medyada, Başbakan’ın itham ettiği gibi “BDP’nin kuyruğuna takılmak” olarak değerlendiriyor. Diğer yanıyla ise bu süreçte, aynı kaderi paylaşan diğer dava tutuklularına da destek verilmesi üzerinden ele alınıyor.
MHP milletvekilleri ise mikrofona bağırarak yeminlerini ediyorlar. İçeriden bir başka kulis yorumu geliyor, bunu söyleyen hafifçe omuzları silkiyor: İşte “MHP” diyor “ tarihi misyonundan yine sapmadı.

Tutukluluk süreleri?
Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları, aynı hukuki problem nedeniyle benzer bir tabloda ele alınmaya başladı.  İdeolojik anlamda birbirinden farklı temellere dayanan bu üç siyasi davanın tutuklu yargılananlarının hakları ise  yine yargı tarafından sudan gerekçelerle yeniliyor.
Hukuk sürecinde çözülemeyen, önüne engeller konan derin tutukluluk durumu meclisi içerden ve dışarıdan kilitlenen irade temsiliyle çözülebilecek mi?
Ahmet Türk’ün 1983’te benzer bir “sanık-mağdur” statüsündeyken mecliste milletvekili olduğunu anlatıyor bir başkası. Süreçlerin benzerliği konusu ise muğlak kalıyor. Zaten sıkıntı  tam bu noktadan doğuyor. Muğlaklık ve belleksizlik, hukuk üzerine savaşılacak zemini de kaydırıyor.
BDP’nin hakim olduğu bölgelerde olabilecek olan sertleşme kuliste konuşulan konular arasına giriyor. “Bu devlet 80’den beri işte bu anı yarattı” diyor biri “bölgede o çocukların mağduriyetini de böyle ekti. Kolaysa şimdi temizlesin yaptıklarını.
Kuliste, CHP’nin koyduğu tavrın BDP’nin boykot tavrının kaderini belirleyeceğinin de altı çiziliyor.
Bir başkası ise meclisin üçte birinin meclis dışında kalmasının yaratacağı olası sonuçlara işaret ediyor; meclis meşruiyetinin üçte birini kaybetmiş durumda. Yasama sürecine bu meşruiyet kaybının nasıl yansıyacağı ise yine muğlak.
Uzun yıllardır türlü meclis çalkantısını gören meclis muhabirleri de bugün görece suskun.
Deneyimlerinden gelen öngörüyle, sorun iktidarın el atmasıyla çözülecek, görün en kısa sürede aşılacak diyenler de var. Bir üst mahkemenin kararı bekleniyor.
Peki ya sorun çözülmezse?
Bunları düşünürken bir başka fısıltı iktidar kulislerinden muhalefet kulislerine doğru yayılıyor: “Oyların yüzde 50’sini bizler aldık ama bu krizi yönetmeyi başaramadık."