Sevgili Bono,
Sen bu mektubu muhtemelen hiç okumayacaksın. Ama Türkiye’de bulunduğun o nadide günler içinde Türk insanın ne kadar ünlü sever olduğunu anlamışsındır. Boğaziçi Köprüsü’nden zafer işaretiyle ve bir başmüzakereciyle geçerken "bir yerde bir hata var ama nerede" diye düşünmüş olabilirsin.
Sevgili Bono,
Ünlü sevmemizin yanı sıra, bütün “milli” meselelerimizi de ünlüler üzerinden çözmeyi severiz. Öyle kıytırık ünlüler de olmaz bunlar, ünlülüğü dünya çapında tescillenmiş bir şarkıcı, bir artist ya da çaptan hafifçe düşmüş bir eski “Hollywood” ünlüsü olmalı. Örneğin, senden daha iyi olmasın, geçen sene Kevin Costner’ı sahiplendik hep beraber. Kevin Costner Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne çıktı, Anıtkabir’de güzelim gözlükleriyle poz verdi. Sevindik elbet zira Cumhurbaşkanı el sıkışınca biz de el sıkışmış sayıldık.
Ardından Kurtlar Vadisi Irak filminde Billy Zane oynadı. Titanik’le beraber batan kariyerini bir Amerika’lıya geçirdiği bir çuvalla toparlar sandık ama onu da Hollywood dehlizlerinde kaybettik; onu pek kolay unuttuk.
Bir de aynı dizide bir Andy Garcia ile Sharon Stone durumu vardı ki; sadece değinmekle kalayım.
Sevgili Bono,
AKP Kadın Kolları Angelina Jolie’yi getirecekti. Eh, senden daha güzel ve alımlı olduğu aşikar… Bir gelse, bir dünya yakışıklısıyla evliliğinin sırlarını öğrenecek; UNICEF temsilcisi olmasını ise bir kenara atıverecektik. Para konusunda anlaşamadılar, üzüldük. Çünkü türban konusunu da Jolie’yle çözmeyi planlamıştık.
Yıllara yayılan bir başka ulusal problemimiz olan KKTC’yi ise Jennifer Lopez ile çözmeyi ummuştuk. Jennifer Lopez KKTC’de bir otel açılışında bir kaç şarkı söylecek, doğumgünü için pırlanta kolyeler hediye edilecek ve iyi bir kaşeyle adadan ayrılacaktı. Ama olmadı. Gelemedi.
Rum lobisi, Lopez'i topa tuttu; protestolar yağdı da gitti. Ardından Lopez'den şöyle bir açıklama geldi: "Jennifer Lopez insan hakları ihlalleriyle ilişkilendirilmiş hiçbir devlet, ülke, kurum veya rejime bilerek destek vermez. Kıbrıs'taki mevcut şartları tam olarak gözden geçirdikten sonra, (ünlü şarkıcının) danışmanları programın iptal edilmesine karar verdi. Bu bölgenin politik gerçekliklerine olan duyarlılığımızı yansıtan ve ekip halinde verilen bir karardır.” Sonra J. Lo çark etti; gelecek sene onu da Kuruçeşme'ye bekliyoruz. Sence gelir mi?
Çünkü J. Lo, Kıbrıs'ta "Get Right" deseydi adadaki tüm hukuksal problemleri aşıp kendimize gelecektik cümleten; Rum lobisi bize çelme taktı, milli gururumuz incindi.
Sevgili Bono,
Dünyaca ünlü sanatçılar Türkiye'de genelde Başbakan ya da Cumhurbaşkanı düzeyinde karşılanır. Eğer gündemde olan anayasa referandumu gibi hayati bir konuysa el ense çekmek suretiyle sana “evet” dahi dedirtebilir.
Önemli siyasi konuları gündeme getirmedeki Hollywood kıvraklığı, son yıllarda Türk işi siyasetin en enfes çözümlerinden biridir. İnsan hakları konusunu bir boğazda doğudan batıya, bir kültürden diğerine adım adım geçerek çözersin. Yuhalandıktan sonra da, "Siyasetçilerinizden bahsetmeyeceğim. Köprünüz harikaydı. O köprü sadece din ve laikliğin değil, geçmiş ve geleceğin arasında bir köprüdür." der Zülfü’yle sahneye çıkar, Yiğidim Aslanım'ı kolkola söylersin.
Bence bir başbakanın ismini “markalaştırdığı” bir sistemde daha kalıcı bir çözümü de aramasak yeter.
Markan RTE, kaşen milyon dolarlar olsun Bono!
Sağlıcakla kal, İrlanda’ya dolar yeşili bir barışı da sen getir!
P.S. Anayasa referandumunun propaganda sürecinde “hayır” diyenlerin başına gelenleri de bilir misin Bono?
Bu Hafta Sözün bittiği yerler:
Beyoğlu’nda Evet yürüyüşü sırasında Hayır standının mitinge katılanların ve polisin saldırısına uğraması. Ayrıca Kağıthane, Gaziosmanpaşa, İçerenköy'de Hayır standlarına yapılan saldırılarda bir kişi yaralandı. 12 Eylül Anayasası değişecekti, değil mi? Hımmm..
Hak-iş Başkanı Salim Uslu, “bertaraf olan” ve kadın bir başkanı olan TÜSİAD’ı sivil toplum konsomatrisi sözünü başkan erkek olsaydı yine söyleyebilir miydi? Yoksa dövüşlü STK dönemine mi girerdik?