Fazıl Say'ın sözleri ifade özgürlüğü konusunu tekrar tartışma alanına taşıdı. İfade özgürlüğü gibi insanı diğer canlılardan ayıran çok önemli bir yetimizle ilgili bir özgürlüğü hala netleştiremememiz üzücüdür. Neyin hakaret neyin ifade özgürlüğü olduğu hakkında daha iyi araştırmalar yapmak zorundayız.
Fazıl Say'ın alıntıladığı bir şiir dolayısıyla değil de ardından sarf ettiği "Bilmem farkettiniz mi ama nerde yavşak adi magazinci hırsız şaklaban varsa hepsi allahçı, bu bir paradoks mu?" sözlerinin ifade özgürlüğü açısından neresi tevil edilebilir diye bakıyorum, zorlanıyorum. Bu tartışmayı sloganik sözlerle, kolay muhalefettle geçiştirmeden tahlil etmek gerekir. O halde empati yöntemini kullanalım. "Bilmem farkettiniz mi ama nerde yavşak adi magazinci hırsız şaklaban varsa hepsi Solcu, bu bir paradoks mu?" desem alınmayacak hakarete uğramadığını söyleyecek sol'cu arkadaş var mıdır? "Bilmem farkettiniz mi ama nerde yavşak adi magazinci hırsız şaklaban varsa hepsi Ermenici, Yahudici bu bir paradoks mu?" desem alınmayacak, hakarete uğramadığını söyliyecek Yahudi, Ermeni arkadaşımız var mıdır* ,
Fazıl Say'ın hakaretten ceza alıp almaması çok önemli değil. Önemli olan insani ilişkilerimizde hakaret dilini konuşup, konuşmamamız. Barış rüzgarlarını çok özlediğimiz bugünlerde üniversitelerde başlayan ve tekrar hepimize bulaşma kabiliyeti olan hakaret, şiddet, kavga dilinin egemen olmasını mı istiyoruz? Fazıl Say hakaret etsin daha sonra Şamil Tayyar daha ağır hakaret etsin ve tarafımıza göre içimize soğuk sular serpilsin öyle mi? Yeni Akit, Habervaktim hakaret ve nefret dilini kullansın, öfkelenelim, Fazıl Say bunun benzeri sözleri söylesin, ayağa kalkalım, öyle mi?
Hakaret diliyle mi konuşacağız, empati diliyle mi? Değiştirmeyi hiç düşünmediğimiz ideolojilerimiz mi bize ışık tutacak yoksa sorunları kolektif çalışmalarla çözme aşkımız, şevkimiz mi? Artık keskin ideolojilerin, dinsel kamplaşmalarıın değil de ortak aklın, vicdan ve insaf duygularının birliktelik gerçekleştirdiği şu günlerde eski gettolarımıza sığınmaya çalıştığımızın farkında değil miyiz?
Çifte standartlar sadece bir kesime özgü değildir. Zamanında Baskın Oran hoca'ya da İbrahim Kaboğlu'na da ağır hakaretler yapılmıştı. Başbakanlığın daveti üzerine üyesi oldukları Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu’nda hazırladıkları Azınlık Raporu ile ilgili kendilerine yönelik hakaretlere karşı Prof. Baskın Oran ve raporun hazırlandığı dönem Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı olan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, 12 dava açmıştı.Bu davalardan 11’i reddedildi. Sadece Yargıtay’a temyiz başvurusu yapılamayan bir davada Baskın Oran’a “faşist” diyen bir dergi, 3 bin TL tazminata mahkûm olmuştu.
Yargıtay’ın hakaret olarak görmediği sözler arasında “zibidi, kaniş, ihanet şebekelerinin ağaları, bence bu adamlar dövülseydi milletin içi soğurdu, Sevr’ciler, bölücü, ihanetçi, yalakalar”, hainler, entelektüel çete ve “analarına, babalarının kim olduğunu bir kez daha sorsunlar” gibi ağır ifadeler vardı. ( Alıntı olarak bile aldığım için okuyucularımdan edepsizce ifadeler için çok özür diliyorum). Bu ifadelerin cezasız kalmasına o zamanın milliyetçi , sağcı, dindar yazarları sessiz kalmıştı belki de sevinmişti. Bu ifadelere ne kadar kızıyor ve cezasız kalmasına kahroluyorsam Fazıl Say'ın ifadelerine de şahsım adına o kadar üzülüyorum. Bakış açılarımızın bize at gözlüğü takmamasını diliyorum. Bu bir bulaşıcı hastalıktır, bulaşıcı hastalığa yakalanmamak için bulaşıcı hastalığı olandan uzak durmak gerekir. Kriter yargı kararları tartışması değil, vicdanımızın sesi olmalıdır.
Fazıl Say çok iyi bir sanatçı olabilir ama sorumluluğunu bilerek hakaret dilinden uzak durmalıdır. Sevan Nişanyan da iyi bir dilbilimci olabilir ama aynı hakaret dilini kullanmaktadır. Sanatçı veya bilim adamı olmanız ceza almamanız gerektiğini göstermez.. Şimşekleri üzerine çekmekten çekinmeden ifade özgürlüğünü kullanmanın güzelliği ve önemi ayrı, toplumda fikretmeyi, düşünmeyi iptal edici hakaret dilini kullanmak ayrıdır. Zamanında Hasan Mezarcı veya Şevki Yılmaz da aynı hakaret dilini kullanmıştı, kin ve nefretin, kamplaşmanın artmasından başka birşey sağlamamışlardı. Say'ın cezası sanırım AİHM'de de onanır. Zira bu ifadeler AİHM kriterlerine göre de hakaret kabul edilir. Hakaret etmedikleri taktirde ifade özgürlükleri için dördünün de yanında olacağımı bilenler bilir.
Hakaretçiliğin sağcılığı solculuğu olmaz. Hakaret dili iflah etmez. Bu dile, bu bulaşıcı hastalığa gelin hep birlikte karşı duralım. Kriterimiz ceza almak veya almamak olmasın. Sert ve özgür eleştiri gibi çok önemli değerlerimizle hakareti karıştırmamayı başardığımızı gösterelim..