Oğuz Demiralp

24 Temmuz 2018

BRICS ve MİKTA

Çok boyutlu dış politikayı ne kadar iyi uygulayabilirsek, küresel önemimiz o kadar artacaktır

Brezilya, Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Afrika’yı bir araya getiren BRICS’in amacı, dünya ekonomik düzeninde Batı’nın, özellikle ABD’nin zamanla yerini alabilmek. Batıyla başı hoş olmayan çevreler bayılıyorlar bu örgüte. Ne ki, örgütün amacı kapitalizmi sona erdirmek ya da dönüştürmek, değil kapitalizmin yeni efendileri olmak. “Bu bozuk düzenin kaymağını biraz da biz yiyelim” hesabı...

Her şeye rağmen, dünya dengeleri ve G-20 içi ilişkiler bakımından önemli bir örgüt. Ayrıca, iki hasım ülke olan Çin ile Hindistan’ı dar bir çerçevede bir araya getirdiği için önemli. Günümüz dünyasında ülkeler arasında gruplaşmalar, dayanışmalar gerekli. Gruplar arasında işbirliği, diyalog da gerekli. Zamanla bir küresel yönetişim biçimi bulunmasının bir yolu da bu olacak belki.

Biz de çeşitli gruplara katılıyoruz. Bunlardan biri BRICS’i andırıyor: MİKTA. Meksika, Endonezya, Güney Kore. Türkiye ve Avustralya demek, yani G – 20 içinde bir diğer zihindaşlar grubu. BRICS’ten en büyük farkı Batı ile barışık olması. Ayrıca, demokrasi, insan hakları gibi evrensel değerleri öne çıkarması. Bir örgüt niteliği taşımıyor henüz; bir danışma ve eşgüdüm platformu, diyorlar. Küresel, bölgesel sorunların çözümüne, küresel yönetişimin oluşmasına katkı amaçlanıyor. Zaman zaman bakanlar, meclis başkanları toplantıları yapılıyor. Uluslararası örgütlerde gittikçe artan bir işbirliği de sürdürülüyor. Ancak, henüz yeterince görünür değil. Örneğin geçen yıl grubun başkanlığı bizdeydi. Kamuoyu pek farketmedi. Bu grubun görünürlüğünün artması için bir Zirve toplantısı yapılması ya da ortak bir banka, ortak bir kalkınma ajansı gibi oluşum gereklidir bence.

Değindiğimiz birinci beşli BRICS artı diye bir süreç başlattı. Üye sayısı henüz artmasa bile partöner olarak yeni ülkeler, bölgesel kuruluşlarla ilişki kuruluyor. Geçen yıl Çin’deki zirveye Meksika dahil beş ülke çağrılmıştı. Bu yıl daha yüksek sayıda ülkeyi BRICS zirvesine bekliyorlar. Endonezya ve Türkiye de bunların arasında. Ancak davet edilme nedenleri ülke olarak önemlerinden çok yürütmekte oldukları uluslararası görevler. Gördüğüm bir belgeye göre, biz İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve dönem başkanı olarak Zirveye gidiyoruz. Mısır da davetli, G77’nin dönem başkanı olarak.

Bizde bazı çevreler hemen BRICS üyeliğine davet edildiğimizi önü sürerek, BRICS üyeliğinin bize ne kadar yakışacağını tartışmaya başladı. Uluslararası kamuoyunda bugün verdiğimiz görüntü ve algılanışımız bakımından BRICS üyelerine daha benzer  sayılabiliriz. Ancak, yönetimimizin böyle bir niyeti var mı, bilmiyoruz. Basındaki haberleri yönetimin yönlendirmediğini varsayıyoruz.  Kaldı ki, BRICS’e, Şanghay örgütüne yakışıtırılmak da o kadar hoş bir şey değil. Anılan gruplarla işbirliği yapabiliriz, o ayrı...

Türkiye’nin dış politikası çok boyutlu olmak zorundadır. Ne kadar çok uluslararası işbirliği mekanizmasıyla ilişkimiz olursa o kadar iyidir. Bu bakımdan, BRICS ile ilişki kurmak, MİKTA’yı güçlendirmek, G-20 içinde aktif olmak birbirine ters değil, aynı anda yapılabilecek işlerdir. Çok boyutlu dış politikayı ne kadar iyi uygulayabilirsek, küresel önemimiz o kadar artacaktır.