Nurcan Baysal

28 Ocak 2017

Her şey çok güzel olacak-mış…

Sur’u ne kadar “güzel” yaparsanız yapın, biz yaşadıklarımızı, bu yıkımı, yok etmeyi, “kamusallaştırma” adı altında yapılan “gasp”ı unutacak değiliz

Diyarbakır

Sur’un 6 mahallesinde sokağa çıkma yasağı 1 yıldan fazladır sürüyor. Bugün yasağın 417.  günü. Henüz Sur’daki yangının dumanı tüterken, hükümet Sur’da yeniden inşaya başladığını duyurdu. Biz Amedliler o mahallelere girip göremediğimiz için, iktidarın bizim sokaklarımızda ne yaptığını bilmiyoruz maalesef.

Yaklaşık 1 aydır televizyon kanallarında ve şehirdeki billboardlarda “Sur sevgiyle yükseliyor”, “Sur için Bismillah” yazıları dönüp duruyor. Sur, Sur’un sakinlerine kapatılmışken, Surlular 1 yıldan fazladır sokaklarına girememişken, iktidar bize “yeni bir Sur” “müjdeliyor.”

Bu hafta daha da ileri gitmişler. İktidarın şehirdeki uzantısı kayyum, belediye temizlik işçilerinin kıyafetlerinin arkasına “Her şey çok güzel olacak” diye yazdırmış. Üzerinde “Her şey çok güzel olacak” yazısıyla temizlik yapan işçileri gören Surlular haliyle epey şaşkın durumdalar. Nedir bizlerin göremediği “güzel olan?..”

Hükümet belli ki Amedlilere şu mesajı vermek istiyor:

Kötü bir şey yaşandı (belki biz yapmışızdır) ama şimdi yeni bir hayat kuracağız beraber, daha neler yapacağız, raylı sistemler kuracağız bu “sahabeler kentine”, yeni AVM’ler dikeceğiz, Sur’daki “kirli” görüntüyü yıkıp, tek elden çıkmış, cetvel gibi bir Sur inşa edeceğiz yerine… Ama önce şöyle bir şehri fiziksel ve zihinsel olarak tıraşlamamız lazım. Örneğin Büyükşehir Belediyesi'nin önünde yazan “Amed” yazısını kaldırmak lazım.  Artık Amed’in yerine Diyarbekir’e dönmek lazım. Belediyenin önünde duran insan başlı aslan heykelleri de başka bir tarihe işaret ediyor. Oysa benim planlarım farklı. Osmanlı-İslami bir mimari ile bu şehri bir “sahabeler şehri” ne dönüştürmek istiyorum.  Sonra bakın ne güzel olacak bu Suriçi. O dar nefes almayan sokakların yerine cetvel gibi geniş caddeleri diktikten sonra sıra pazarlama aşamasında. Dışarıdan akın akın turist gelecek, folklorik ve nostaljik bir öğe olarak kültürünüzü ziyaret edecek.  Sizin de cebinize para girecek. Eh yıllardır istediğiniz otobanı da getirdim mi Diyarbekir’e, kim artık hatırlar Amed’i…

Belli ki iktidar yıktığı bu şehirlerde yeni bir tarih yazmayı amaçlıyor. Bu yeni tarih için önce hafızayı silmesi lazım. Hafızayı temizleyip,  boş bir sayfa açtıktan sonra da yeniden inşaya başlayabilecek. Elbette iktidarın yazmaya çalıştığı tarihin içinde Amed kelimesi, Asur mitolojisinden gelen insan başlı aslan heykelleri,  Roboski anıtı ya da Kürt,  Ermeni, Süryani ve daha onlarca kadim halkın Sur’daki ortak mirası yok. Bugün anlıyoruz ki bu yıkım ve yok etmeyi planlarken, iktidar nasıl bir Sur istediğini de düşünmüş, planlanmış.

Ancak iktidar şunu bilmiyor:

O tarih yazıyorsa, bizler de karşı tarih yazıyoruz. Hem de içindeyken, hem de daha “tarih” olmamışken…  Onlar tüm çabalarıyla unutturmaya çalışırken, biz de tüm çabamızla kaydetmeye çalışıyoruz. Onlar “Her şey güzel olacak” dediğinde, Kürtlerin de onlara “Oh ne güzel” dediğini düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Ne Roboski anıtını kaldırıldığında Kürtler Roboski’yi unutacak; ne de Sur’da savaşın izlerini sildikleri zaman, Kürtler savaşta yitirdiği evlatları, yaşamları unutacak.

Velhasıl siz Sur’u ne kadar “güzel” yaparsanız yapın, biz yaşadıklarımızı, bu yıkımı, yok etmeyi, “kamusallaştırma” adı altında yapılan “gasp”ı unutacak değiliz. Anlayacağınız sizin “güzeliniz” ile bizim “güzelimiz” taban tabana zıt.

Ancak özgürlük, eşitlik, adalet geldiğinde her şey güzel olacak. O zamana kadar da biz tarihi yazmaya devam edeceğiz.