Sonunda beklenen oldu! HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve milletvekilleri Selma Irmak, Ferhat Encü, Nursel Aydoğan, İdris Baluken, Gülser Yıldırım, Leyla Birlik ve Abdullah Zeydan tutuklanarak cezaevine konuldular.
Aklıma Orhan Doğan, Leyla Zana ve Hatip Dicle’nin 22 yıl önceki gözaltına alınışı geliyor. Canım yanıyor. Bu ülkede ne hukuk, ne yasa var artık! Hepimiz biliyoruz! Ülke toslayacağı bir duvara doğru hızla gidiyor.
Qimil’ (Kımıl)
Böylesine çılgın, karanlık dönemlerde sığındığım insanlardan biri de Musa Anter’dir.
Bugün de aklıma Apê Musa’nın 1959 yılında yayınlanan ve yayınlandığı dönem Türkiye’yi ayağa kaldıran Qimil’ (Kımıl) adlı şiiri geliyor:
Şiirde bir Siverekli kız ile bir buğday çerçisi arasında geçen diyalog anlatılır. Kızın bir torba buğdayı, kımıl zararlısı tarafından samana dönmüştür. Kız, buğdayı alır çerçiye götürür. Çerçi buğdayın artık işe yaramadığını fark eder. Kıza buğdaya karşılık mal veremeyeceğini söyler. Bunun üzerine kız üzüntüsünü bir türküyle dile getirir:
Dağa tırmandım amca, zavallı dağ mahzunlaştı
Arpa olgunlaştı amca, buğday un ufak oldu biçare
Kımıl geldi amca, kafile halen de zavallı
Buğdayı yedi, geride samanı bıraktı zavallı...
Yazar şiirinin sonunda genç kıza şöyle seslenir:
Üzülme bacım, seni kımıl, süne ve sömürenlerin zararından kurtaracak kardeşlerin yetişiyor artık.
Bu şiirden neredeyse yarım asır sonra, hâlâ aynı karanlıktayız. Ama tüm bu karanlığın içinde demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet isteyen evlatlar da yetişiyor!
İktidardakilere sormak lazım:
Kürtlerin temsilcilerini içeri atarak onları adalet ve özgürlük mücadelesinden vazgeçirebileceğinizi mi sanıyorsunuz?
Kürtleri şimdi çok korkuttuk, artık sesleri çıkmaz mı diyorsunuz?
Şehirler yıkıldı, artık bellerini doğrultamazlar mı diye düşünüyorsunuz?
YANILIYORSUNUZ!
Ne Demirtaş, ne Yüksekdağ, ne Encü, ne Aydoğan, ne Irmak, ne de diğer HDP’li vekiller zulme boyun eğecek insanlar mıdır?
Ailesinin 28 ferdi katledilen Ferhat Encü size boyun eğer mi? Ya da memleketi yıkılan Selma Irmak, Abdullah Zeydan, Leyla Birlik size boyun eğer mi? Sur’da bodrumlara sığınan insanları çıkarabilmek için canla başla nasıl uğraştığına bizzat tanık olduğum Nursel Aydoğan size boyun eğer mi? Her biri hayatları boyunca mücadele ile yoğrulmuş bu insanların iradesini kırabileceğinizi düşünmek nasıl bir gaflettir?
Demirtaş: Şovmen değil insan
En büyük nefretiniz de biliyoruz ki sevgili Selahattin Demirtaş’a. Çünkü karanlıktan, yalandan beslenmiyor.
Umut saçıyor, parıldıyor.
Erdoğan'ın tek başına anayasayı değiştirmesini engelleyen partinin eş başkanı.
Kendisini seçen kitleyi en iyi biçimde temsil eden bir lider.
Barıştan hiç vazgeçmeyen bir lider.
Şiddete karşı olduğunu her ortamda tekrarlayan bir lider.
Sözünün arkasında durduğu için güven veren bir lider.
Yalandan medet ummuyor, dürüst!
Bir şovmen değil, insan!
Bu karanlıkta parıldayan tek lider!
Bu baskılara rağmen Demirtaş'la birlikte adalet ve özgürlük mücadelesini yürüten tüm cesur vekilleri, siyasetçileri seviyoruz!
Sizler bu ülkeye, bizlere umut oldunuz, karanlıkta ışık oldunuz! Sizler demir parmaklıklar arasında olabilirsiniz ama verdiğiniz umut en küçük evlatlarımızda bile yeşeriyor.
Sadece barışın, adaletin, özgürlüğün değil, güzelliğin, iyiliğin de umudu oldunuz bu ülkede. Milyonlarca kalbi “başka bir dünya mümkün” diyerek heyecanlandırdınız. Farklı kimlik ve inançlara sahip milyonlarca kalbi birlikte attırdınız!
Bu halkın onurlu evlatları! İçerde olabilirsiniz! Ama biliyorum ki içerde olmak mücadelenizin önünde engel değil. Nitekim savcılıkta verdiğiniz ifade, bir hapishanede olmanın, özgürlük için savaşmanın önünü kesemediğini tarihe büyük harflerle not düşüyor.
Bu ülkede ölümün, savaşın kazanmasına izin vermeyeceğiz!
Mutlaka kazanacağız! Mutlaka!
Duvarları yıkacağız!