Murat Somer

31 Ekim 2013

Demokratikleşme için, kodamansız ve 'saygılı devlet' acaba iyi bir başlangıç olur mu?

Sonuç iyi olacaksa eğer demokratikleşmenin ne olmadığından çok ne olduğuna dayalı yeni söylemler üretmenin zamanıdır

Yeni dönemde demokratikleşme 4

Peki yeni dönemde liberallerin iktidarla ilişki stratejisi ne olacak?

Başbakan’ın açıkladığı son politika paketini AKP iktidarından memnun olanlar, faydalananlar ve koşulsuz güvenenler coşkuyla karşıladı.

Liberaller arasındaysa iki eğilim ortaya çıktı.

AKP’ye koşulsuz güvenmese de alternatiflerin daha kötü olacağına inanan ve hükümetin demokrasi anlayışı sakat veya eksik olsa da iktidarda kalmak için ve kamuoyu baskısıyla iyi şeyler yapabileceğine hâlâ inananlar “yetmez ama evet” dediler. Şahin Alpay’ın sözleriyle, AKP “özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiye inandığı” (veya demokratikleşme konusunda tutarlı bir vizyonu olduğu”  için değil,” otoriter rejimin geçmişte mağdurlarından biri olduğu için ve “toplumun baskısını üzerinde hissettiği” oranda demokratik reformlar yapıyor. Alpay’a göre bu iki dinamik hala işleyebilir dolayısıyla AKP’nin “hem yanlışlarını eleştirmek, doğrularını desteklemek, hem de daha iyisini yapmaya teşvik etmek gerekiyor.” (Zaman, 3 Ekim 2013)

Bu dinamiklerin artık işlemediğini düşünen diğer liberaller ise “hayır (artık) böyle olmaz” dedi. Paketin hem yetersiz içeriğini, hem katılımcı olmayan oluşturulma biçimini, hem de hükümetin bir eliyle demokratikleşme paketi çıkarırken diğer elinin yumruğuyla muhalefeti ve çok sesliliği bastırma çelişkisini eleştirdi. Hasan Cemal’in sözleriyle “daha demokratikleşme paketi açıklanırken, farklı sesler susturulmak istenirse, bundan ‘demokratikleşme’ çıkmaz… Başbakan Erdoğan'ın işte bu tavrıdır ki, özellikle Gezi’den beri Türkiye’yi geriyor, kutuplaştırıyor, cepheleştiriyor. Paket açmakla, her geçen gün zehirlenmekte olan bu siyaset ortamından da demokrasi ve istikrar çıkmaz.” (T24, 3 Ekim 2013).

Cengiz Çandar ise daha da açık. “2010 yılının 12 Eylülü’ndeki anayasa değişikliği referandumu sırasında geçerli olabilecek olan bu  (Yetmez ama evet sloganı), üç yıl sonraki ‘reform paketi’ için geçerli olamaz, olmamalıdır. 2010 tarihindeki anayasa referandumunun en önemli veçhesi, Türkiye’de on yıllardır dolaşımda olan ve ‘kullanma tarihinin geçmiş olması’ gereken ‘askeri vesayet sistemi’nin en son ‘direnme noktaları’nın başında gelen ‘yargı’ ile ilgiliydi. … (Bu ‘arka plan’ ) göz önüne alındıktan sonra, 2010’da yargıdaki yeni düzenleme şartıyla eksik ve yetersiz Anayasa değişiklik paketine ‘yetmez ama evet’ sloganıyla destek vermek açıklanabilir ve anlaşılabilir… Bununla birlikte, yargıda yapılan düzenlemelerin beklenileni vermediği de ortadadır. Dolayısıyla bugünden geriye bakıp 2010’da ‘yetmez ama evet’in doğruluğu tartışılır hale gelmişken, Taksim-Gezi olaylarının ardından, onun gözler önüne serdiği ‘demokrasi açığı’ ve ‘polis rejimine kayış sinyalleri’nin alındığı 2013 yılında herhangi bir reform paketine ‘yetmez ama evet’ tavrı almak mecburiyeti yoktur. Hatta, bundan sonra ‘yetmez ama evet’in Türkiye siyasi gündeminden çıkarılması, demokratikleşmenin gerçekten selameti açısından şarttır.”(Hürriyet, 4 Ekim 2013). 

Çandar’ın özeleştirisinin önemli ve takdire şayan ama yetersiz olduğunu düşünüyorum. En başta tabii 2010 yılında bugün kabul ettiği öngörüleri yapanlara karşı kullandığı ötekileştirici ve toptancı dilin sonuçları üzerinde  düşünülmesinde ve gelecekle ilgili dersler çıkarılmasında fayda var.

Liberaller arasında hükümetle ilişkide ibre hızla ikinci eğilimden yana kayıyor. En son Today’s Zaman’ın editörü Bülent Keneş’in “Yeni Türkiye bu mu? Bünyesinde yayın yaptığım medya grubu her gün şiddeti daha da artan ve daha da çirkinleşen bu tazyiklere ne kadar dayanabilir bilemiyorum… Hep iyi niyetle yaklaştığımız mevcut hükümetten daha fazla demokrasi ve daha fazla hak özgürlük konusunda beklentilerimizden dolayı uzun süre okurlarımızı da yanıltmışız... Maalesef durum o günden bu yana daha iyiye değil, kötüye gitti" (21 Ekim 2013, aktarım T24) demesi bunun en bariz göstergesi.

 

Pratikte ne olur bilmiyorum. Sonuçta gerçek demokrasi isteyen insanlar ellerinden geleni yapacaklar. Ama sonuç iyi olacaksa eğer demokratikleşmenin ne olmadığından çok ne olduğuna dayalı yeni söylemler üretmenin zamanıdır. Kodamansız ve “saygılı devlet” acaba iyi bir başlangıç olur mu?