"Bana mükemmel bir şey söyle," dedi.
"Sabah saat üçe doğru üşüyerek uyanıyorsun," diye başladım anlatmaya. "Pencereden dışarı bakınca kar yağdığını görüyorsun. Giyinip dışarı çıkıyorsun."
"Karın üstüne kar düşmesinden başka ses yok. Sokak ışıkları düşen kar tanelerini gösteriyor. Yollar ve kaldırımlar, arabalar, ağaçlar, damlar üzerine basılmamış karla kaplı, uyuyan şehrin üzerine düşen, biteviye, rahatsız edilmemiş karla."
Bitirince, "Şimdi sen bana mükemmel bir şey söyle," dedim.
Şunu anlattı:
"Aşağıdan, 'Haydi kalk,' diye bağırdı. Yatakta tembelce gerindim. Gün ışığı perde aralığından içeri sızıyordu. Yeni güne direnmek mümkün değildi. Kalkıp perdeleri iki yana açtım. Işıl ışıl bir gündü. Gökte köpük köpük mavi bulutlar, dallarda kıkırdayan ötücü kuşlar, mutfak kapısının önünde gerinen kedi.
Çıplak ayaklarımı ahşap döşemeye vurarak patır patır indim merdivenleri.
Mutfakta kızarmış ekmek kokusu vardı. Gömlek kollarını dirseklerine dek sıvamış, bulaşık makinesini boşaltıyordu içeri girdiğimde. Gülümseyerek bana baktı. Mutluydum. Ne şanslıydım! İyi ki, diye düşündüm, iyi ki ona evet dedim."
Sordum:
"Mükemmelliği nasıl tanımlarsın?"
"Eleştirilemeyecek kadar kusursuz olan, herhâlde. Tanrı ışığı barındıran."
Ben bunu düşünürken, "Bir de senin tarifini alalım" dedi.
"Saf mutluluk veren, geçici bir an," dedim.
* * *
Bunları epey zaman önce yazmıştım. Bir kadın arkadaşıma yolladım ve "Çok kısa değil mi?" diye sordum.
"Evet, kısa," diye cevapladı. "Şakır şakır yağan yağmuru dinleyerek uyumaya çalışıp uyuyamayan, yatağında yalnız bir kadının birinden de mükemmellik tarifi alabilirsiniz."
Kendini tarif ediyordu.
"Peki," diye yazdım. "Soruyorum: Şakır şakır yağan yağmuru dinleyerek uyumaya çalışıp uyuyamayan, yatağında yalnız bir kadının mükemmellik tarifi nedir?"
Ertesi sabah şu cevabı aldım:
"Gece karanlıkta gökyüzündeki yıldızları seyretmek için el ele, yarı çıplak balkona çıkmak yataktan kalkarak... Sevişmekten yorgun düşmüş erkeğe 'hadi yıldızların altında şuracıkta ayakta da seviş benimle,' demek.
Geceleyin ay ışığında kumsalda koşmak…
Veya yarı karanlık loş bir odada içkiler yudumlanırken gevşeyip şımarmak...
Mükemmellik sessizlikte... Mükemmellik hasret olduğun yağmurun sesine kulak vererek huzur içinde uykuya dalmak.
Mükemmellik sağlıkla uyandığın bir güne şükrederek başlamak, yaptığın her işe ruhunu katmak, en iyisini yapmak için çaba göstermek..."
* * *
Acaba bin kişiye sorsam herkesin mükemmellik tanımı değişik mi olur, mu yoksa ortaya ortak noktalar mı çıkar?
Ortak bir tanım muhakkak, bir başka kişi ile tadılan şeyler olurdu sanırım.
Bilmiyorum, ne dersiniz?