Son günlerde CHP’nin yeni Genel Başkanı'nın konuşması en ince detayına kadar analiz edildi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında dış politikaya çok az yer vermesi dikkat çekiciydi. Kurultay havası; kitleleri heyecanlandırmak, deyim yerindeyse damardan mesaj vermek için dış politikaya uzun uzadıya yer vermenin pek uygun olmayacağı normal. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun dış politikayla şu an için dış politikayla içli dışlı olmamasını normal karşılamak gerekir. Konuşmasında tespit ettiğimiz noktalar Kıbrıs’taki Eroğlu yönetimine destek vermesi, AB’nin “çağdaşlaşma projesi olduğunu” söyleyerek genel bir değerlendirme yapması ve Dubai ile yapılan bir anlaşmayı eleştirmesiydi.
Değişen parametreler
Ancak Türkiye’nin son yıllarda bölgedeki varlığı, ilişkileri, dünyaya açılımı, iddialı projeleri ile içeride ve dışarıda eleştiri alsa da artık dikkat çeken bir ülke olarak. Bu yüzden eğer CHP yenilenecekse dış politikada yeni bir bakış açısı, yeni bir ilişki parametresi zorunlu. Muhtemelen yeni Genel Başkan'ın dış politika kurmayları bu konunun altını özellikle çizerek kadrolar oluşturacaklardır. Çünkü dünyada olan bitenler, Ortadoğu ve Türkiye’nin bulunduğu coğrafyadaki gelişmeler dış politikada yeni yaklaşımları gerekli kılmakta, sadece eleştirmek yetmemektedir.
AKP’nin Bakan Davutoğlu ile çizdiği yeni stratejinin başarılı ve orta vadede sonuç verecek ya da sonuçsuz kalacak girişimleri dikkatle takip edilmesi gerekmektedir. CHP eğer diğer konularda olduğu gibi yıllar öncesinin parametreleri ile hareket edecekse başarılı olması mümkün değildir.
Ulusal çıkar mı, ulusalcılık mı?
Çünkü sorunlar ve çözümler 15-20 yıl öncesine göre çok farklı. CHP dış politikada bundan böyle bölge ülkeleri ile devam eden ilişkileri sürdürmek, komşularla olan ilişkileri aynı çizgide sürdürmek zorunda. Hatta CHP dış politikasında İran, Irak, Suriye gibi ülkelere özel ilgi göstermek durumundadır; bu coğrafyaya eskiden olduğu ideolojik saiklerle uzak durmak gibi bir lüksü yoktur.
AKP tüm bu girişimleri hangi ideolojik ya da siyasi niyetle gerçekleştiriyor olsa da bu bölgeye sırtını dönmek gelişmeleri kaçırmak ve kenardan izlemek anlamına gelir. Bugün Türkiye’nin dünyada şu ya da bu nedenle kendinden söz ettirdiğini kabul etmek gerekir. CHP’de eğer değişim iddiası taşıyorsa, dış politikadaki yaklaşımını oluşturmalıdır. Örneğin, ABD ile ilişkiler hangi boyutta olacak, AB’ye nasıl yaklaşacak? Iraklı Kürtler’e bakışı ne olacak, İran’la ilişkisi 10 yıl önce olduğu gibi ideolojik bakış açılarından kaynaklanan gerginlikle mi sürecek? Ermenistan konusunda katı tutum korunacak mı? “Ulusal çıkar”la, ulusalcılık birbirine karıştırılacak mı?
Yine mi komplo?
Son günlerde Kılıçdaroğlu’nun başkan olma sürecinin bir Amerikan komplosu olduğunu öne sürenler var. AKP’nin İran’a bu kadar yakınlaşmasına bozulan Amerikan yönetiminin işin içinde olduğu söyleniyor. Doğru yanlış bilinmez. 2003’deki Irak savaşı öncesi, Amerika ile birlikte hareket etmeyen Ecevit’in devre dışı bırakılıp, AKP’nin devreye sokulduğu da söylenmişti.. Ama 1 Mart tezkeresi, savaş karşıtı muhalefet, AKP’deki vicdanlı milletvekilleri (daha sonradan çoğu tasfiye edildi) ve bir yöntem hatası sonucu kabul edilmedi. Yoksa AKP 1 Mart tezkeresinin arkasındaydı. Şimdi ABD’nin AKP’ye bayrak açtığı söyleniyor. Bu senaryoya pek prim vermemekle birlikte ABD’nin Türkiye ile ilgili daha önceki “kirli girişimlerini” artık biliniyor.
Reddi mirasla olmaz
Kılıçdaroğlu ve CHP’nin önünde zorlu bir süreç var. Bu süreçte, özellikle dış politikada tümüyle reddi miras yapılması mantıklı ve gerçekçi olmaz. Çünkü artık Türkiye’nin kendi coğrafyasında olan bitenle ilgili hatta içinde olmak zorunluluğu vardır. Bu yüzden kim olursa olsun, kriz ve savaşlara karşı çıkmak, vicdanen hareket etmek, sorunlara sadece reel politika değil insani olarak yaklaşmak ve üzerindeki baskıları göğüslemek gibi zorunluluğu vardır. Zaten kendisine sol diyen herhangi birinin böylesi bir yaklaşıma karşı çıkması da pek mantıklı görünmüyor. Dünya ile birlikte dengeler ve parametreler değişiyor. Unutmayalım son fotoğrafta Başbakan Erdoğan, Ahmedinejad ve Lula kol kolaydı. CHP buna ne der acaba?