Bundan tam beş hafta önce, Kasımpaşa’yı yenip milli maç arasına bir puan farkla lider giren Fenerbahçe, ligde üst üste üç maç kaybettikten sonra bu sefer de kendi evinde Kayserispor karşısında son saniyede penaltı golüyle bir puana razı olup liderin on puan gerisinde yedinci olarak yeni bir milli maç arasına giriyor. Arada geçen beş haftada, artık “Yönetim İstifa” sesleri gür bir şekilde çıkmaya ve beş hafta önce son derece sağlam duran Pereira’nın tahtı da fazlasıyla sallanmaya başladı.
Elinde forvet kalmayınca mecburen 3-5-1-1 gibi bir dizilişe dönen Perreira, Anterp maçının ilk yarısından bayağı bir etkilenmiş olacak ki Antwerp ile uzaktan yakından ilgisi olmayan Kayserispor maçına da hemen hemen aynı kadroyla çıktı. Bir değişiklik zorunlu Samuel- Nazım değişikliydi ve Nazım ilk yarı boyunca takımın en kötüsüydü ve hiçbir etki gösteremedi. Diğer değişiklik ise anlamsız Sosa-Zajc değişikliydi ve Sosa’nın tek topla açıp kurduğu oyunu Zajc topa ortalama üç kere dokunarak kurmaya çalıştı ve oyunu oldukça yavaşlattı. Meyer’in hücuma dönük hiç hamlesi yoktu, böylece takım oyuna çıkmakta ciddi anlamda zorlandı. Koca bir ilk yarıda direkten dönen penaltı dışında takımın tek ciddi pozisyonu olmadı. Oysa Kayserispor çok sıkı bir pres yapmadığı gibi Alanyaspor gibi ceza sahasına da gömülmüyordu. Bir önceki yazımda altı pasa gelen her yan topta çekingen kaldığına işaret ettiğim Berke de golü bu şekilde yiyince ilk yarı yenilgiyle bitti.
İlk yarının bitiminde Meyer-Sosa ve Nazım-Novak değişiklikleri ile başlanır ve ilerleyen dakikalarda da Zajc yerine Mesut/Pelkas değişikliği gelir derken sanki takım daha önce hiç geri düşmemiş gibi ya da ilk yarıda skor felaketmiş gibi değişiklikler geldi. Nazım, Meyer ve Szalai çıktı, yerlerine Novak, Pelkas ve Serdar girdi ve takım bu sezon belki de antrenmanlarda bile denemediği 4-4-2 dizilişine döndü. İrfan Can sağ açığa geçti, Pelkas sol açığa geçti ve maç başında sahip çıkmaya karar verilen orta saha tamamen rakibe bırakılınca ikinci gol de geldi. Zaten geri düştüğü maçı çeviremeyen takım bir de seyircinin tepkisiyle iyice oyundan düştü. Bu arada da üç tane top direkten döndü. Futbol, her şeyden öte biraz da şans işidir ve bu toplar girseydi maçın hikayesi farklı olabilirdi ama yine de o direkten dönen topların dahi bir pozisyonun parçası olmadığını ve takımın tamamen dağıldığını söylemekte herhalde hiç sakınca olmaz.
70. dakikada Mesut oyuna girince takım biraz daha ayağa top yapar, paslaşır hale geldi. Karşınızda bir Anadolu takımı varsa ve o maçın son çeyreğine girdiyseniz o takım kapanır, siz de yüklenmeye başlarsınız. Bu yüklenmenin doğrusu, yerden kısa paslarla merkezden delmeye çalışmaktır, sonrasında isterseniz yine kanatlara açarsınız ve orta yaparken de rakip savunmayı dengesiz yakalarsınız. Fenerbahçe, Mesut oyuna girdikten sonra bunu iyi yaptı ama tüm maç olduğu gibi son bölümde de kanattan yapılan ortalar oldukça zayıftı. Son planda önce Zajc ile gol geldi, en son anda da penaltı ile bir puan kurtarıldı. Bir puan kurtarıldı da Pereira ve yönetimin kurtarılacak ne kadar kredisi kaldı, işte orası tamamen meçhul.
Pereira, anlamsız bir şekilde oturan bir düzeni bozmakta ısrar ediyor. Sosa’nın neden yedek kaldığını anlatacak bir sebep bulmak mümkün değil. Hücuma katkısı sınırlı olan Meyer gibi bir adam sahada olunca ister istemez rakip takım da daha cüretkar oynamayı göze alabiliyor. Oysa sadece isimlerine bakılsa bile korku salacak bir orta saha var. Son yazımda ifade ettiğim Sosa-Mert Hakan-İrfan Can ve önlerinde bugün son 25 dakikadaki ayarda bir Mesut ile takımın çok daha bilinçli ve kaliteli hücum yapması mümkün olabilecekken ne Mert Hakan ne de Berisha maç içinde etkili olabildi. Aynı iki oyuncu üç gece önce Antwerp’i perişan ederken İrfan Can ile beraber başroldeydi.
Maçtan önce sistem değiştirildiğini ifade eden Pereira’nın yeni sisteminin eskisinden sadece ufak farkları var; maç içinde geçişme bile yaparsınız. Ancak muhtemelen panik halinde 4-4-2’ye dönmenin bir anlamı yok. Bu takımın 4-4-2 oynayacak bekleri yok; Ferdi’nin oyundan çıkana kadar ikinci yarı performansı oldukça yetersiz kaldı. Son 25 dakikada sağ beke geçen Tisserand ile onun arkasında pozisyon alan Kim, bir hayli etkili oldular. Yine de madem 4-4-2’ye dönülüyor, neden Szalai çıkarılır ve neden orijinal olarak ofansif orta saha olan Ferdi ile sağ bek, son 25 dakikada ise yine ofansif orta saha orijinli olan Muhammed ile sol bek performansı aranır; gerçekten anlamak mümkün değil. Sistem değiştirilmez diye bir kaide yok, bir şey olmuyorsa takıntı yapmanın alemi de yok ama 4 aydır hiç çalışmadığın ve hazırlık maçları da dahil bir dakika dahi oynamadığın sistemi oynayacaksan da oyuncu tercihlerini doğru yapacaksın. Ferdi’den sağ bek, Muhammed’den sol bek, İrfan Can’dan sağ açık, Pelkas’tan sol açık yaratmaya çalışmayacaksın. Madem 4-4-2’ye döneceksin, ikinci yarı başında Meyer-Novak ve Ferdi-Serdar değişiklikleri bile yeterli olurdu. Her şeyi bir kenara bırakacak olursak, bu kadar çarpıcı maç içi değişiklikler bile artık kontrolün kaybolmuş olduğuna işaret ediyor.
Normalde bu yazıyı bitirirken milli maç arası dönüşü Galatasaray maçı ile ilgili olarak da bir şeyler yazardım. Ama önce bir Pereira’nın akıbetini anlamak gerekecek. Pereira ile vedalaşılırsa muhtemelen İsmail Kartal ile daha önce Ersun Yanal ve Pereira ile yapıldığı üzere yeni bir nostalji kuşağı izlemeye başlarız; zira bu mevsimde bulabilecekleri başka isim olmayacaktır.