CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bütçe görüşmeleri sırasında "aday ol" diye bağıran AKP'lilere "benim aday olup olmayacağımı size kim söyledi?" demesi, iktidar koalisyonunu heyecanlandırmışa benziyor.
Mesela Devlet Bahçeli çok memnun olmuş.
AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan da "o aday olursa, ben de aday olurum" diyor.
Bülent Bey'e kendi durumunu hatırlatayım ki başına bir iş gelmesin: Siz, Reis izin vermeden oturduğunuz koltuktan bile kalkamazsınız, nerede kalmış Cumhurbaşkanlığı adaylığı?
Turan, Kılıçdaroğlu'nun neden aday olamayacağını da şöyle açıklıyor:
"Bir defa Kılıçdaroğlu'nu kaset operasyonu ile genel başkan yapanların izni ve talimatı olmadan aday olacağını açıklaması beklenmez."
Bülent Bey, bu kaset komploları kurulduğu tarihte nelerin olup bittiğini hatırlayacak yaştadır. Fotoğrafından öyle anlaşılıyor.
Fethullahçı çetenin, kaset operasyonları ile siyaseti dizayn etme faaliyeti sırasında iktidarda AKP vardı, hem de bugünkü gibi MHP ile koalisyon ortağı olarak değil, tek başına!
Recep Tayyip Erdoğan Başbakandı.
Kaset operasyonunu yapanların, seçimler öncesi siyaseti dizayn etmek isteyen Fethullahçı polisler olduğunu hepimiz biliyorduk.
Kuşkusuz ki en başta da onlara ne istedilerse veren Başbakan, kimi isterlerse oraya Vali, Emniyet müdürü yapan İçişleri Bakanı ve Fethullahçılarla oturup yargıyı dizayn pazarlıkları yapan Adalet Bakanı biliyordu.
Recep Tayyip Erdoğan'ın, Deniz Baykal ile şantaj kaydı ortaya çıkarıldığında "elimizde daha ne kasetler var" dediğini de ben gayet iyi hatırlıyorum.
Daha sonra meydanlara çıkıp, "ne özeli, genel bu genel" diye bağıran da Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası değildi.
Deniz Baykal'ın istifa etmeyeceğini ve bu nedenle kaseti seçim kampanyasında tepe tepe kullanacaklarını zannediyorlardı.
Baykal istifa ederek, Fethullahçılar'ın organize edip, AKP'nin himayesinde icra ettikleri kumpası bozdu.
Şimdi de bütün bu kumpasın tam da merkezinde yer almamışlar gibi "kaset operasyonundan" söz ediyorlar.
Normal insan utanır ve bu tür hatalarını unutturmaya çalışır.
Bunların tuhaflığı utanmayı çoktan unutmuş olmalarında sanırım!
* * *
Ayşegül'ü neden asmıyorlar?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün Yabancı Sermaye Derneği'nin düzenlediği toplantıda konuştu.
"Son 18 yılda ekonomi, ticaret ve yatırımlarda elde edilen tüm kazanımları demokraside ve hukukta atılan adımlara borçlu olduklarını" söyledi.
"Başarımızın sırrı, büyüme ve kalkınmayı demokrasiyle desteklemek, siyasi güven ve istikrarı hukuk devletini güçlendirerek tahkim etmektir. Türkiye'yi Cumhuriyet tarihinin en büyük demokrasi ve kalkınma hamlesiyle tanıştırdık" dedi.
Bu son günlerde demokrasi dalgası üzerinde sörf yapmak modası var, Cumhurbaşkanı Yardımcısı da ondan geri kalmadı.
"Önümüzdeki aylarda hukuk devletini güçlendirme adımları atacaklarını" söyledi.
"Öngörülebilir, kolay erişilebilen, hızlı ve etkin işleyen yargı sistemi yönünde yeni adımlar atacağız" dedi.
Onlar durup dinlenmeden demokrasi konuşmaları yaparlarken gazeteci Ayşegül Doğan, 6 yıl 3 ay hapse mahkûm edildi.
Ayşegül'ü mahkûm eden mahkeme, bir TC Mahkemesi, Diyarbakır'da faaliyet gösteriyor.
Savcı, Ayşegül'ün DTK yöneticileriyle yaptığı söyleşiler, röportajlar ve izlediği etkinlikler nedeniyle "silahlı örgüt kurduğunu ve yönettiğini" düşünüyordu. Meğerse sadece terör örgütü üyesiymiş!
İyi ki "18 yıldır demokrasi ve hukuk devleti olma yolunda büyük adımlar" atılmış.
Çok şükür ki hukuk devletimizi iyice güçlendirmişiz.
Aksi takdirde Ayşegül'ü asacaklardı demek ki!
* * *
Formula 1 için kaç para harcadık?
Formula 1 otomobil yarışının pandemi nedeniyle "bu yıl için" İstanbul'da yapılacağı açıklandığında, bütçeden bu iş için para harcanmayacağı söylenmişti.
Yarışın yapılacağı pisti işleten Intercity'nin patronu Vural Ak, bu görevin kendilerine Cumhurbaşkanı tarafından verildiğini söylemiş, "tüm yükümlülüklerini kendimiz üstlenerek imzaladık. Türkiye'nin içinden geçtiği böylesine zorlu zamanlarda devletimize yük olmamak çok önemliydi" demişti.
Sonra günün birinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaosmanoğlu pistte düzenlenen bir törende, konuştu:
"Yarışların en iyi şekilde yapılabilmesi için Bakanlık olarak biz de gerekli desteği veriyoruz. Formula-1 yarışlarının asfaltı, çok özel bir işçilik ve imalat gerektiren bir iş olduğu için özen gösteriyoruz. Bu sene İstanbul'da gerçekleşecek Formula 1'in yapılacağı asfaltı yenileyeceğiz, bugün asfalt kazıma işlemine başladık."
Yarışı düzenleyen özel şirket. Pisti işleten özel şirket. Pisti yenilemek devletin işi.
Para kazananlar özel şirket, onlar para kazansın diye para harcayan TC Hazinesi.
Bu nasıl bir iştir, anlayamadığımı daha önce de yazmıştım. (13 Ekim 2020)
Geçenlerde öğrendik ki gelecek yılki yarış programında da, sonraki yıllardakinde de İstanbul yok.
Demek ki pist için yapılan harcama, uzun vadeli turizm ve tanıtım hedeflenerek yapılmamış.
O zaman şunu öğrenelim: Bu iş için kaç para harcandı? Hani devlete yük olunmayacaktı?