Bu huyum nedeniyle doğal olarak önce siz okuyucularımdan özür dilemem gerekiyor.
Madem ki bu mesleği seçtim, birinci önceliğimin sizler olması gerekiyor.
Ancak Pelikancıların ve trollerin şerrinden Allah’a sığınırım ki “o ses” beni çıldırtıyor!
Bu yüzden de bazı yorumları sıcağı sıcağına yapamıyorum, “o ses” kulağımdan içeri girmesin diye mecburen konuşmasının kağıda basılmış halini bekliyorum.
Eski Türkiye olsaydı işler kolaydı.
Rakip gazetede çalışan bir gazeteci de olsa, onu telefonla arayabilir ve Reis ne söyledi diye sorar, hatta konuşmanın arka planını bile öğrenirdim.
Ama şimdi Yeni Türkiye var ve bu Türkiye’de, uçağa binen gazeteciler hesapta gazeteci olarak biliniyorlar ama ellerine ne veriliyorsa, onu haber diye gazetelerine gönderiyorlar.
Ki bu gazeteler artık leblebi külahı olarak bile değer taşımıyor, çünkü gazete mürekkebinde siyanür var, herkes geri dönüşümlü kese kağıdı peşinde!
Uzattım, kusura bakmayın.
Ama bu gecikmiş yorumun nedenini sizlere açıklamasam olmazdı.
Memleketimizin Cumhurbaşkanı, BM’de konuştu. “İklim” zirvesinde değerli fikirlerini dünya ile paylaştı.
Eğer zamanında dinlemiş olsaydım bunu dün yazardım, açıkladığım nedenlerle bugüne kaldı.
Fahrettin Altun diye bir zat var, Cumhurbaşkanlığı’nın iletişim müdürü.
Maşallah hem kendisinin, hem de eşinin dilleri çok uzun, Saray’da oturup herkese laf yetiştirebiliyorlar.
Kusura bakmasın ama Cumhurbaşkanı için yazdıkları konuşma, müsamerede bile garip kaçar.
Şu mealde:
Hep yeşildir elbiselerim
Bu rengi ben pek çok severim
Çevreciyim cicim, doğayı sevdiğim için
Hep yeşildir elbiselerim.
Yanlış hatırlamıyorsam “mi minör” idi, non troppo!
Ben bunun “mavi elbiseli” olanını, ilkokul okuma bayramında söylemiştim. Yaz mevsimi ile ilgili olarak.
Bir gün anlatırım size de, çok komiktim ama bunun farkında değildim, kendimi artist zannediyordum.
Her neyse, Cumhurbaşkanı iklim değişiklikleri ile ilgili konuşurken öyle şeyler söyledi ki benim yüzüm kızardı.
Beyler, maaşınız az mı çok mu bilmiyorum ama biraz çabalayın lütfen, adam Cumhurbaşkanı, memleketi temsilen konuşuyor. Biraz ciddi olun.
Cumhurbaşkanı karbon salınımını azaltmak için sihirli formül bulmuş: Metro!
Pes birader, metro yüz elli yıl öncesinin icadı!
Yakın bir gelecekte, artık ne kadar yakınsa bilmiyoruz, elektrik üretiminin üçte birini yenilenebilir kaynaklardan yapacağımızı söyledi.
Benden duymamış olun ama Kraliçe’nin memleketinde geçtiğimiz ay elektriğin yüzde 90’ı böyle üretildi.
4 bin kilometre bisiklet yolu yaparak dünyaya faydamızın dokunacağını açıkladı.
Fahrettin Bey farkında mı bilmiyorum ama gittikleri ülkedeki bisiklet yolları, dünyanın çevresini iki kere dolaşabilir.
Siz kim oluyorsunuz da TC Cumhurbaşkanı’na böyle abuk sabuk bir konuşma yazabiliyorsunuz?
Buradan Sayın Erdoğan’a teklifimdir: Bu tür konularda konuşmalarınızı bırakın biz yazalım.
“Yazı Odası” diye bir şirket var, dizilere filan senaryo yazıyorlar, hepsi okumuş çocuklar. Bırakın onlar yazsın.
Korkmayın, devlete de yük olmazlar, Siyasal İslamcı olmadıkları için gözü gönlü tok çocuklar, para filan da istemezler.
***
Erdoğan’a önerim şu: 5 – 2 diyeti!
Sayıştay verilerine göre Cumhurbaşkanlığı’nın giderleri 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 160 arttı.
Artar tabii, “itibardan tasarruf olmaz” diye bir ulusal mottomuz var artık.
Ama şunu da eklemeliyim ki bu iş giderek sağlığa zararlı hale geliyor gibi.
Çünkü Cumhurbaşkanlığının mutfak harcamaları bir yıl içinde ikiye katlanmış bulunuyor.
Sayıştay’ın bulguları şöyle:
* 2017 yılında 362 milyon lira olan Cumhurbaşkanlığı’nın toplam gideri 2018’de yüzde 160 artarak 943 milyon lirayı aştı.
* Gelirleri 305 milyon lirada kalan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin kasası geçtiğimiz yıl 637.8 milyon lira açık verdi.
* Cumhurbaşkanlığı personelinin yurtiçi ve yurtdışı yolluk giderleri 14 milyon liradan 22.8 milyon liraya çıkarken, toplam personel gideri 106 milyon liradan 181 milyon liraya yükseldi.
* “Beslenme, gıda amaçlı ve mutfakta kullanılan tüketim malzemeleri” için 2017 yılında 2 milyon 646 bin lira harcanırken, bu rakam 2018 yılında 5 milyon 311 bin liraya çıktı.
Ben de haliyle endişelendim tabii.
Belli ki seçim nedeniyle yapılan propaganda faaliyetlerinin bir bölümü bizlerin cebinden karşılanmış, buna alıştık ama mutfak masraflarındaki artış beni ürküttü.
Cumhurbaşkanı’nın hipoglisemi sorunu var, bunu biliyoruz.
Onun için kendisine 5 – 2 diyeti öneriyorum: 5 gün normal ye, 2 gün oruç tut!
O bunu yaparsa bütün Saray mensupları da yapacaktır, çünkü “bıyık bırakın” diyor, hepsi bıyık bırakıyor.
“Rejim yapın” derse, eminim hepsi rejime girecektir. Hem bu bıyık bırakmaktan kolay, gizli gizli yemek de mümkün.
Bu diyeti uygularlarsa mutfak masrafları üçte bir oranında azalacak. Üstelik metformin bazlı insülin direncini giderici ilaçların tüketiminde de hatırı sayılır bir tasarruf olacaktır.
Zayıflayıp daha yakışıklı ve güzel görünmek de cabası!
Yalnız şunun için Cumhurbaşkanı’nı teessüflerimi arz edeceğim:
Dernek, birlik, kurum, kuruluş, vakıf gibi kuruluşlara yapılan para transferi 7 milyon 975 bin liradan 9 milyon liraya yükselmiş.
Sayın Cumhurbaşkanı, hani bu vakıf işlerinde filan herkes kendi cebini kullanacaktı?
Oldu mu şimdi?