96 yılı devirdik, 100 yılı selamlamamıza dört yıl kaldı.
‘Cumhuriyet’ e karşı olan, ‘Cumhuriyet’ le sorunu olan siyasal İslamcılar hâlâ karnından konuşmayı sürdürüyor.
Seslerini yükseltmiyorlar ama seslerini de kesmiyorlar!..
‘Cumhuriyet’ in bütün nimetlerinden faydalanıyorlar. Bulundukları mevkilere, oturdukları koltuklara ‘Cumhuriyet’ rejimiyle sahip olduklarını biliyorlar. Tepe tepe kullanıyorlar.
Ama ‘Cumhuriyet’i didiklemekten, kötülemekten vazgeçmiyorlar. Açık etmiyorlar ama ellerine geçen her fırsatta ‘Cumhuriyet’le hesaplaşmak istiyorlar.
Tabii ki; bunu açık açık yapmıyorlar.
Tabii ki düşüncelerini, niyetlerini ortalık yerde beyan etmiyorlar.
Tabii ki; törenlere katılıp ‘Cumhuriyet’e gönülden olmasa da selam çakıyorlar.
Tabii ki; takiye yapıyorlar.
MHP’nin de destek verdiği yeni rejim /sistem bir anlamda ‘Cumhuriyet’ in getirdiği düzenle hesaplaşmanın parçası. ‘Cumhuriyet’in getirdiği kuvvetler ayrılığı ilkesini kuvvetler birliğine dönüştürme amaçlı. Bütün gücü tek kişi de toplanmasına imkân yaratarak ‘Osmanlı’ dönemine dönüşün adı konulmamış adımı.
Bunu açık açık söylemiyorlar.
Bu sebeple karnından konuşuyorlar diyorum.
96 yıllık uğraş sonunda, 69 yıllık çok partili siyasi hayatı yerli yerine oturtmak için yaptığımız mücadelenin sonunda, demokrasinin içselleştirmesi için verdiğimiz emeğin sonunda, geldiğimiz yere, savrulduğumuz sisteme bakar mısınız?
İki dudağı arasında çıkan her şeyin kanun olduğu tek adam rejimi...
O tek adam...
Devletin başı...
Yürütmenin yegâne temsilcisi...
Yasama organında çoğunluğu elinde tutan partinin/ittifakın lideri...
Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkanı pozisyonuyla tüm kamu banklarının, tüm kamu kuruluşlarının tek hakimi...
Piyasa ekonomisini belirleyen en güçlü aktör...
Medyanın gizli patronu...
‘Cumhuriyet’in kurucu babaları böyle bir rejim düşlememişlerdi...
Böyle bir rejim istememişlerdi...
Böyle bir rejimi kurmamışlardı...
Umarım, dilerim ‘Cumhuriyet’in yüzüncü yılında Türkiye’nin harcında olan demokratik parlamenter sisteme döneriz.