Hasan Göğüş

23 Ekim 2021

Bozulunca imaj, dolmuyor plaj

Bugün gelinen noktada, Türkiye’nin dış ilişkilerinde en büyük sorunu ne Kıbrıs meselesi, ne de Suriye. Acilen çözülmesi gereken öncelikli sorun son yıllarda ciddi ölçüde bozulan ülkenin imajı.

İmaj terimi Latincedeki “imago” kelimesinden gelir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde karşılığı, “ imge” olarak belirtilse de,” imaj” kelimesi, dilimize daha fazla yer etmiştir. İmaj, kavram olarak da” bir kişi veya kurumun, diğer kişi veya kurumların zihinlerinde bırakmış olduğu anlayış ve izlenimler” anlamında kullanılıyor.

İmaj değişikliği

Bir insan için kadınsanız, saçınızı boyatarak, makyajınızı değiştirerek; erkekseniz, sakal bıyık bırakarak kolaylıkla imajınızı değiştirebilirsiniz. Oysa bir devletin imajı söz konusu olduğunda, durum biraz farklı. Bir kere imaj bozulmaya görsün, düzeltilmesi yıllar sürebilecek uzun uğraşlar gerektiriyor. Kötü bir imaja sahip ekonominiz varsa, kredi derecelendirme kuruluşlarından geçerli not alamayınca, dış kredi bulmakta zorlanıyorsunuz. Hukuk alanında imajınız parlak değilse, ekonomik reform paketleri açıklamak, yabancı yatırımcı çekebilmek için yeterli olmuyor.

Dış politika uygulamaları da, bir ülkenin imajını doğrudan etkiler. Donald Trump’ın, dört yıllık başkanlık süresinde sergilediği uluslararası normlara uymayan, kural tanımayan keyfi politikaları, her ne kadar içeride kendisinin popülaritesini bir miktar artırmış olsa da, tüm dünyada Amerika’nın imajına büyük zarar verdi. Trump taraftarlarının, 6 Ocak'taki kongre baskınının Viking filmlerini anımsatan görüntüleri, hafızalarda hâlâ canlılığını koruyor. Başkan Biden, iktidara geldiği ilk günden bu yana demokrasiyi, insan haklarını ve özgür düşünceyi boşuna dış politika öncelikleri arasına almış değil. Biden politikalarının bir amacı da, hiç şüphesiz Trump zamanında yerle bir olan Amerika’nın imajını düzeltebilmek. 

Türkiye’nin imaj sorunu 

Bugün gelinen noktada, Türkiye’nin dış ilişkilerinde en büyük sorunu ne Kıbrıs meselesi, ne de Suriye. Acilen çözülmesi gereken öncelikli sorun son yıllarda ciddi ölçüde bozulan ülkenin imajı. Avrupa Birliği  üyelik sürecinin durma noktasına gelmesinin  temel nedeni de budur, uluslararası arenada içine düşünülen değerli yalnızlığın da.

Türkiye üzerindeki olumsuz imajın oluşumunda tarihi ön yargıların, FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin yaptıkları aleyhte propagandaların ve Türkiye hakkındaki bilgi eksikliğinin payları yadsınamaz. Ancak, Türkiye’nin kendisinden kaynaklanan sebepleri de yabana atmamak gerek. Gün geçmiyor ki medyada ülkenin imajına zarar veren bir haber çıkmasın, televizyonlarda bir görüntü yayınlanmasın. 

Avusturya’da büyükelçi olarak görev yaptığım yıllarda bir ara, terör eylemleri nedeniyle, Türkiye’de rezervasyon iptalleri başlamıştı. Turizmde yaşanan kayıpları önleyebilmek amacıyla, önemli bir turizm beldemizin belediye başkanı Viyana’ya geldi. Belediye başkanının benim de eşlik ettiğim temasları sırasında büyük bir seyahat acentası yetkilisinin, ”Patlayan bir bombanın turizm üzerindeki olumsuz etkisi en fazla bir iki ay sürer. Türkiye’ye giden turist sayısındaki düşüşün asıl nedeni Türkiye’nin bozulan imajıdır” dediğini hiç unutmuyorum. Esasen, Avrupa’da yapılan tüm tanıtıma rağmen, son yıllarda Türkiye’ye gelen turist profilindeki değişikliği başka türlü izah etmek de mümkün değil. 98 yıl önce Batılıların işgalinden kurtardığımız İstanbul, bugün imaja takılmayan Arapların istilasına uğramış durumda.       

Ne yapmalı?

İşe mutfağı düzene koymakla başlamak şart. Türkiye’nin insan haklarına ilişkin yasal mevzuat açısından bir eksikliği bulunmuyor. Bu alandaki uluslararası düzenlemelerin büyük bir çoğunluğuna taraf. Avrupa Birliği yasalarına uyum süreci çerçevesinde yapılan anayasa değişikliğiyle, insan hakları alanında üstlenilen yükümlülüklerin ulusal mevzuat ile çatışması halinde, uluslararası anlaşmaların geçerli olacağını kabul etmiş. Sorun ellerin duruş şekline göre soruşturma başlatılması gibi izahı mümkün olmayan garip uygulamalardan kaynaklanıyor. İçinde bulunduğumuz internet çağında bir ülkenin en ücra köşesinde yaşanan kötü bir görüntü,  süratle dünyanın dört bir yanına yayılarak ülkenin imajına zarar verebiliyor.

Geçen hafta Türkiye’yi ziyaret eden başları sarıklı, yüzleri beş karış sakallı, ayakları terlikli Taliban heyetiyle kucaklaşma fotoğrafları, ertesi gün uluslararası medyada çarşaf çarşaf yayılandı. Eminim bu görüntüler, Türkiye’nin imajı açısından da çok yararlı olmuştur. Taliban’la görüşmek suç değil. Herkes konuşuyor. Ama kimse bunu kamu diplomasisi aracı olarak kullanmıyor, aksine gizli gizli yapıyor. Doha Anlaşması imzalanana kadar Amerikalıların Taliban’la yürüttüğü müzakereleri kimsenin ruhu bile duymadı.

Yabancı medya kuruluşları, Türkiye ile ilgili haberleri genellikle uluslararası haber ajanslarına veya Türkiye’de mukim muhabirlerine dayanarak yaparlar. Bu kişilerle ilişkilerin iyi tutulması, düzenli ve doğru bilgilerle beslenilmesi önemli.

Kamuoyu diplomasisi sadece “ tweet” atmakla, sosyal medya paylaşımlarıyla yapılmıyor. Sistemli ve inandırıcı bir iletişim stratejisi izlenmeli, Yurt dışında profesyonel kadrolardan destek alınmalı.

Türkiye’nin imajının düzeltilmesi için toplu bir seferberliğin vakti çoktan geldi de geçiyor. Yoksa otelleri pandemiden uzak tutmakla, doları şişirip fiyatları ucuzlatmakla ülkeye turist gelmiyor. İmajı düzeltmeden, plajı doldurmak mümkün olmuyor.