Hasan Cemal

08 Mayıs 2014

Türkiye’de basın özgür, medya bağımsız diye ter ter tepinenler!

Son seçim döneminde TRT’nin ekranını partilere nasıl taksim ettiğini gördünüz mü? Ben gazetecilik hayatımda böyle bir dönem anımsamıyorum

 

TRT, geçen seçim döneminde Tayyip Erdoğan iktidarının tam anlamıyla borazanlığını yapmış.
Aşağıdaki rakamlara şöyle bir göz atın.
22 Şubat-2 Mart dönemi seçim haberleri:

                     AKP: 13 saat 32 dakika. 
                     CHP: 45 dakika. 
                     
MHP: 42 dakika.
                    
 BDP: 2 dakika.

15 Mart-21 Mart seçim dönemi haberleri:

                     AKP: 17 saat 36 dakika.
                     
CHP: 1 saat 1 dakika.
                    
 MHP: 1 saat.

Seçim mitingleriyle ilgili yayınlar:

                     AKP: 13 saat 32 dk (% 89.52)
                     
MHP: 48 dk (% 5.29)
                     
CHP: 45 dk (% 4.96)
                     
BDP: 2 dk (% 0.22)

Basının özgür olduğunu anlatmak için tepinenleri hayretle izliyorum

Yüksek Seçim Kurulu’yla RTÜK’e ait bu rakamlar, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun geçen salı günü partisinin grup konuşmasında dikkatimi çekti.
El insaf!
Tabii biliyorum, bir kamu kuruluşu olarak TRT tarafsızlık konusunda her devirde eleştirilmiş, suçlanmıştır.
Ama bunca yıllık gazetecilik hayatımda, emin olun, böylesine bir ‘iktidar borazancılığı’nı, bu kadarını anımsamıyorum.
Sadece bu istatistikler bile, bu memlekette medya-iktidar ilişkisinin ne kadar zavallı, ne kadar içler acısı bir duruma düştüğünü gösteriyor.
Gerçekten hazin.

 

Sanki…

Bu memlekette basının özgür, medyanın bağımsız olduğunu ele güne anlatmak için ter ter tepinenleri hayretle izliyorum.
Nasıl da gayret sarf ediyorlar.
Ama yazık, inandırıcı olabilmeleri o kadar uzak bir ihtimal ki.
Sanki bu memleketin bir telefonla haber attıran bir başbakanı yok.
Televizyon programı sansür ettiren bir başbakanı yok.
Gazeteci kovduran bir başbakanı yok.

Gazete patronu azarlayan, hatta telefon başında ağlatan bir başbakanı yok.
Sanki bu memleketin devletten ihale alanlar eliyle ‘yandaş medya’ya destek sağlayan, bunun için ‘para havuzları’ oluşturan ama bu medyanın yönetimlerine zinhar el sürdürtmeyen bir başbakanı yok.
Sanki bu memleketin kaç gazetede, kaç televizyon kanalında son sözü söyleyen, kimin yazar, kimin yönetici olacağına nihai kararı veren bir başbakanı yok.
Biraz daha devam edelim.
Sanki bu memlekette, bir telefonla beraat kararlarını mahkumiyete döndürmek için kendi adalet bakanını Yargıtay nezdinde devreye sokan bir başbakan yok.
Sanki bu memlekette bir telefonla, Danıştay’a kimin başkan olacağına karar veren bir başbakan yok.
Sanki bu memlekette bir telefonla, bir büyük ihaleyi bir işadamından aldırıp diğerine verdiren bir başbakan yok.

Sanki bu bu memlekette Facebook’u, Twitter’ı kapattıran bir başbakan yok.
Sanki bu memlekette, Twitter yasağını iptal eden Anayasa Mahkemesi’nin kararını ‘gayri milli’ ilan edebilen bir başbakan yok.
Sanki bu memlekette yolsuzluk dosyalarının üstüne şal örtmek için yargıyı HSYK Kanunu’yla kuşatan, yargı bağımsızlığını çiğneyen, kuvvetler ayrılığını hiçe sayan bir başbakan yok.
Sanki bu memlekette bir ‘muhaberat devleti’ne, otoriterliğin daniskasına kapıyı açan MİT Kanunu’nun sahibi bir başbakan yok.
Sanki böyle bir başbakanı yok bu memleketin.

 

‘Bunlar hep algıdan’

Allah kimseyi o tepinenlerin durumuna düşürmesin!
 

Bunların hepsi Türkiye’ye komplo kuranların ‘algı operasyonları’ndan ibaretmiş…
Türkiye’yi yarı özgür ülke kategorisinden hiç özgür olmayan ülke kategorisine sokanlar ‘Türkiye düşmanları’ymış… 
Ve biz özgür ve demokratik bir ülkenin vatandaşlarıymışız da haberimiz yokmuş!
Bizler, dünyanın en özgür ülke gazetecilerinden daha da özgür gazetecilermişiz de haberimiz yokmuş…
Hay Allah!
Ne denir ki?..
Bu memlekette basının özgür, medyanın bağımsız, devletin demokratik hukuk devleti olduğunu göstermeye çalışanların işi gerçekten çok güç.
Allah kolaylık versin.
Ve Allah kimseyi onların durumuna düşürmesin.