Hasan Cemal

03 Eylül 2013

Nerede delikanlı bir tavır, nerede Kasımpaşalı bir duruş!

Her Allah'ın günü “Eyyy tek dişi kalmış canavar!” diye posta koyuyoruz. Ama sonra da Suriye için onlardan medet umuyoruz. Üstelik akıl da satıyoruz. Bu iş için bir iki bombanın yetmeyeceğini, Esad’ı devirinceye kadar bomba yağdırılması gerektiğini söylüyoruz. Olacak şey değil. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demezler mi?..

 

Her Allah'ın günü “Eyyy tek dişi kalmış canavar!” diye posta koyuyoruz. Ama sonra da Suriye için onlardan medet umuyoruz. Üstelik akıl da satıyoruz. Bu iş için bir iki bombanın yetmeyeceğini, Esad’ı devirinceye kadar bomba yağdırılması gerektiğini söylüyoruz. Olacak şey değil. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demezler mi?..

 

Ya adam kalkıp sana derse ki: “Eyyy Türkiye, bu kadar hevesliysen ne duruyorsun, kendi göbeğini kendin kes!” Suriye burnunun dibi. Avucunun içi gibi bildiğin bir coğrafya. 900 kilometrelik bir sınır uzayıp gidiyor. Götür ‘tezkere’yi TBMM’ye, al yetkiyi, sonra da tankınla topunla tüfeğinle, gir Suriye’ye! Ne bekliyorsun?

 

SELİMİYE, Hisarönü, Celal Kaptan'ın yeri           

Sabah akşam, “Eyyy Batı, eyyy tek dişi kalmış canavar!” diye babalanıyoruz.

Eyyy Ortadoğu’nun kanını, petrolünü içmeye gelenler!” diye her Allah’ın günü efeleniyoruz.

Eyyy Amerika, eyyy Avrupa!” diye her Allah’ın günü posta koyuyoruz.

Ama sonra da Suriye için onlardan medet umuyoruz. “Gel şu Esad meselesini sen hallet!” diye kapılarını aşındırıyoruz.

Üstelik akıl da satıyoruz.

Bu iş için bir iki bombanın yetmeyeceğini, Şam’daki eli kanlı rejimi, Esad’ı devirinceye kadar bomba yağdırılması gerektiğini söylüyoruz.

En azından Kosova olmalı diyoruz. Miloşeviç’i iktidardan eden 78 günlük Belgrad bombardımanını örnek gösteriyoruz.

 

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu 

Başkan Obama’nın Suriye’ye ilişkin son yönelişlerini ve işi ağırdan almasını da hiç beğenmiyoruz.

Akıl alır gibi değil.

Hem adamlara demediğini bırakmayacaksın, hem de gel şu meseleyi hallet diyeceksin, bir de üstüne üstlük neyi nasıl yapacaklarını dikte etmeye kalkacaksın.

Olacak şey değil.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demezler mi?..

 

Ya kalkıp “sen gir Suriye'ye” derlerse! 

Ya adam kalkıp sana derse ki:

“Eyyy Türkiye, bu kadar hevesliysen ne duruyorsun, kendi göbeğini kendin kes!”

Suriye burnunun dibi.

Avucunun içi gibi bildiğin bir coğrafya.

900 kilometrelik bir sınır uzayıp gidiyor.

Götür ‘tezkere’yi TBMM’ye, al yetkiyi, sonra da tankınla topunla tüfeğinle, gir Suriye’ye!

Ne bekliyorsun?

 

Özal'ın Irak'ta yapamadığını Suriye'de yapmak

Hatırlayacaksınız.

Turgut Özal 1990’ların başındaki Körfez Savaşı sırasında “Bir koyup üç almak!” istemişti. Asker karşı çıkmış, hatta  Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay istifa etmişti.

Bugün Türkiye’de görülen o ki, asker seçilmiş ‘sivil otorite’ye tabi durumda. Bu bakımdan merhum Özal’ın yaşamış olduğu dertler artık yok.

O zaman ne diye, “Tek dişi kalmış canavar”ın kapısını sabah akşam aşındırıyorsun ki?..

Turgut Özal’ın Kuzey Irak’ta yapamadığı operasyonu, Kuzey Suriye’de neden kendi başına yapamayasın ki?..

 

Suriye Fatihliği ile oy artırma tasavvuru var mı? 

Üstelik seçimler de yaklaşıyor.

Suriye Fatihi olunca, oyların patlama yapabilir.

Hatırlasanıza.

Ecevit 1974’te Kıbrıs Fatihi olunca, CHP’nin oyları tarihinde ilk, belki de son kez yüzde 40’ı aşmıştı.

‘Suriye Fatihliği’ de AK Parti’nin oylarını neden yüzde 60’a getirmesin ki?..

Yoksa, var mı kafalarda böylesine tasavvurlar?..

Bilemiyorum.

 

Arap ülkelerine tepkiyle intihar eden büyük şair   

Bu satırları denizin üstünde yazarken, bir Arap milliyetçisi olan şair Halil Hawi aklıma takılıyor.

İsrail 1982’de Lübnan’ı işgal edip Beyrut’u kuşatınca, ülkesinin yardımına gelmeyen Arap kardeşlerine tepkiden ve hissettiği utançtan dolayı Amerikan Üniversitesi’ndeki odasında bir mektup yazdıktan sonra intihar etmiş olan o büyük şairi anımsıyorum.

Halil Hawi’nin fırtınalı iç dünyasını ve onu intihara götüren güçsüzlük duygusunu anlamaya çalışıyorum.

Hawi’yi intihara götüren, Filistinliler İsrail karşısında darbe üstüne darbe yerken kılını kıpırdatmayan Arap ülkelerinin utanç verici tavrıydı.

 

Suriye için Batı'dan ricacı olmak ayıp değil mi?

Bu tavır genellikle değişmedi.

Örneğin, Arap büyükleri Saddam Hüseyin karşısında da her seferinde, “Tek dişi kalmış canavar”dan medet umdular.

Hep “Ortadoğu’nun kanını ve petrolünü içenler”e, Amerika’ya sarıldılar, “Gel bizi kurtar!” diye…

Öyle değil mi?

Bu defa farklı mı?

Başta Amerika olmak üzere yine onların kapısı aşındırılıyor, yine onlardan ricacı olmuş durumdayız!

Ayıp değil mi?

Üstelik adamlar ağırdan alıyor.

Eline yüz bin kişinin kanı bulaşmış olan bir diktatörü koltuğundan etmeye de pek o kadar niyetli gözükmüyorlar.

 

Eğer serde Kasımpaşalılık varsa... 

Peki o zaman…

Ne duruyoruz?..

Hiç olmazsa bir defa kendi göbeğimizi kendimiz kesemeyecek miyiz?

Eğer delikanlı isek, eğer serde Kasımpaşalılık da varsa, evet, ne duruyoruz o zaman?..

Bu gibi durumlarda sokak ağzıyla işte kapı işte sapı derler.

 

Dış politikada yeterince hayal kırıklığı yaşadık

Aman aman…

Anladınız değil mi?

Şaka yapıyorum.

Kimseden ‘delikanlılık’, ‘Kasımpaşalılık’ beklediğim yok.

Herkes otursun oturduğu yerde.

Suriye Fatihliği’ne falan ihtiyacı yok bu ülkenin…

Türkiye'nin bugün bölgede savaş yangınını daha beter büyütecek maceralara değil, sağduyuyu yansıtan ‘diplomatik yollar’a ihtiyacı var.

AK Parti iktidarının yanlış politikaları Türkiye’yi yalnızlaştırdı.

Yeterince hayal kırıklığı yaşadık dış politikada.

 

Ne ABD'yi, ne Avrupa'yı doğru dürüst okuyabildik 

Ne Amerika’sını, ne Avrupa’sını doğru dürüst okuyabildik.

Batı kamuoylarının, demokrasilerin Irak Savaşı dolayısıyla nasıl yoğurdu üfleyerek yediklerini yerli yerine oturtamadık.

Hangi pencereden baksak yalnızlaştık, hatta bazı bakımlardan marjinalleştik.

Kendi başımıza kaldık.

Dış politikayı yakın takipte tutan emekli bir diplomat dostun deyişiyle:

“Şimdi başkasının askeri müdahalesinin kapsamını beğenmiyor, kendi başımıza rejim değişikliği talep ediyor, ama sonrasına ilişkin olarak da kimseye güven vermiyoruz. Hadise bundan ibaret... Kısacası, bir Avrupalı demokrasi gibi değil, Orta Doğu’lu tek adam rejimi gibi hareket etmiş olmanın sonuçlarını yaşıyoruz.”

Dileriz, Başbakan Erdoğan’ın dış politikadaki halleri daha fazla hayal kırıklığına yol açmaz!

 

 

Twitter: @HSNCML