Türkiye’yi 30 Mart sonrası daha da güç günler bekliyor. Ve bu çalkantılı istikrarsızlık dönemi, Türkiye ve AK Parti, Erdoğan’la kliğinden kurtuluncaya kadar devam edecek!
Türkiye’nin çivisi çıkmış durumda.
Memleketi bu hâle getiren malum:
Erdoğan’la kliği.
30 Mart’ta değişir mi bu durum?
Hayır değişmez.
Tayyip Erdoğan, seçim sandığından hangi oy oranıyla çıkarsa çıksın, siyasal istikrarsızlık derinleşir, Erdoğan’ın meşruiyet sorunu büyür.
Seçim sonuçları hiç mi etkilemez bu durumu?
Genel durumu etkileyeceğini sanmıyorum.
Erdoğan yüzde 40’ın üstünde de kalsa, altına da inse, paralel yapı diyerek, Pensilvanya diyerek demokrasi ve hukuka ilişkin temel değerleri hiçe sayan büyük bir cadı avı başlatacaktır.
Bir zamanlar komünizm, irtica ve bölücülük maskesi altında yürütülmüş demokrasi karşıtı kampanyalara benzer bu yeni ‘cadı avı’nın, seçim sonucundan etkileneceğine ihtimal vermiyorum.
Gözü kararmış durumda çünkü...
Artık Türkiye'yi yönetemez
Erdoğan, 30 Mart yerel seçimlerinde ne kadar oy alırsa alsın, bir gerçek değişmeyecek:
Erdoğan artık Türkiye’yi yönetemez!
Üstüne çarpı işareti konmuştur.
Erdoğan demokrasiden korkuyor.
Özgürlüklerden korkuyor.
Demokratik hukuk devletinden kaçarak ve özgürlükleri yok ederek kendi iktidarının ürünü olan yolsuzluk ve hırsızlıkların üstüne şal örtebileceğini sanıyor.
Yargı bağımsızlığını bunun için yok etti.
Kuvvetler ayrılığını bu yüzden hiçe saydı.
Özgür medyadan bu nedenle nefret ediyor.
Twitter’ı, YouTube’u bunun için kapattı.
Demokrasi ve hukuk açısından Türkiye’yi cok karanlık bir döneme itti.
Türkiye’yi demokrasi ve hukuk açısından dünyanın en karanlık beş on ülkesinin arasına soktu.
2000’lerin başlarında Avrupa Birliği’yle tam üyelik müzakerelerine başlayan Türkiye’nin dış dünyada o zamanki saygınlığıyla, imajıyla bugünkünü şöyle bir düşünün.
Ne yazık!
Her şeyi kendi elleriyle buraya getirdi Erdoğan. Bugün Türkiye birkaç küme birden düşmüş durumda.
Gerçek bu.
Bu acı gerçek 30 Mart’ta değişmeyecek.
Çünkü Erdoğan ne oy alırsa alsın, kendisini siyaseten kurtarmak için, yolsuzluk ve rüşvet dosyalarını kapatmak için kendi yoluna devam edecektir.
Bu yolda hiçbir engel tanımayacaktır.
Bu yol tek adamlık yoludur.
Çoğunluk diktası yoludur.
Despotluk yoludur.
Tabii şu soru da sorulabilir:
Yüzde 40’ın altında kalan bir Erdoğan’la, yüzde 40’ın, 45’in üstüne çıkan bir Erdoğan arasında hiç mi fark olmaz?
Bir farktan söz edilebilir.
Kendisine, iyiden iyiye gidici gözü ile bakılmaya başlanır, hem partisinde, hem devlet içinde.
Gidiş süreci hızlanır.
Erdoğan’ın zaten derinleşmiş olan meşruiyeti daha beter törpülenir.
Yüzde 40’ın, 45’in üstünde bir oy oranı, Erdoğan’ın gidiş sürecinin özünü değiştirmez ama süreci daha uzatabilir, daha sancılı kılabilir.
‘Saldırganlık’ artabilir.
Ama her iki halde de değişmeyecek bir gerçek var:
İstikrarsızlık ve meşruiyet sorunu.
Erdoğan ne oy alırsa alsın, bu iki mesele 30 Mart sonrası da derinleşecek, büyüyecek.
Çivisi çıkmış bir Türkiye
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu kadar Yüce Divanlık suçla karşı karşıya gelmiş ikinci bir başbakan olduğunu sanmıyorum.
Gerçekten akıl alır gibi değil.
Hangi pencereden bakarsanız bakın öyle.
Demokrasi derseniz dökülüyor.
Devlet derseniz dökülüyor.
Hukuk derseniz dökülüyor.
Adalet derseniz dökülüyor.
Özgürlük derseniz döküyor.
Bağımsız medya derseniz dökülüyor.
Temiz yönetim derseniz tel tel dökülüyor.
İşte ‘çivisi çıkmış bir Türkiye’ bütün bunların bir özetidir.
Şimdi böyle bir memlekette, Tayyip Erdoğan yarın şu oyu alsa ne olur, bu oyu alsa ne olur?..
Kısacası:
Türkiye’yi daha da güç günler bekliyor.
Ve bu fena hâlde çalkantılı istikrarsızlık dönemi, Türkiye ve AK Parti, Erdoğan’la kliğinden kurtuluncaya kadar devam edecek!
Twitter: @HSNCML