Evet öyle.
Erdoğan yeni bir referandum hazırlığı içinde.
Anayasa referandumu.
Ya da başkan babalık referandumu...
Tayyip Erdoğan’ın, MHP milletvekillerini de yedeğine alarak, Meclis’ten geçireceği anayasa değişikliğini gelecek yıl halkoylamasına götürmesi çok yakın ihtimaldir.
Her şey bu hedefe kilitlenmiş durumda.
Adımlar buna göre atılıyor.
Davutoğlu’nun açıkladığı reform paketi de bu adımlardan biri.
Şu da söylenebilir:
Davutoğlu’nun paketi, Erdoğan’ın başkan babalık referandumuna açılan süreçte, ‘oy depoları’na dönük popülist bir hamledir.
Davutoğlu’nun paketi, Erdoğan’ın ‘başkan babalık’ referandumuna açılan süreçte, ‘oy depoları’na dönük popülist bir hamledir
Alay-ı vâlâ ile açıklanan paket, ciddi çevrelerde pek öyle ciddiye alınmadı, reform adına içi boş bulundu.
Özellikle de büyük iş dünyasında...
Kamuoyu önünde Erdoğan korkusu nedeniyle olumsuz sesler duyulmasa da, ekonomik açıdan hayal kırıklığı yarattı.
Hiç kuşkunuz olmasın.
Hayal kırıklığının altını çizenlerden biri, Mahfi Eğilmez.
Blog’unda, “Kimse kusura bakmasın ama bunlar yapısal reform değil” başlığını taşıyan değerlendirmesinde şunları yazdı:
Hükümet, Eylem Planı’nı açıkladı. Bu bir yapısal reform paketi değil. Bir çeşit yapılacak işler listesi.
Her şeyden önce yapısal reform dediğimiz çerçevede en önemli beş on konu yer alır.
Yüzlerce konuda yapısal reform olmaz.
Sonra yapısal reform konuları bir takvime bağlanır.
Takvim, öyle konuları haftalık, aylık, 3 aylık vb olarak gruplandırmakla olmaz.
İşin ciddiyeti ve beklentiye olumlu yön verilmesi için bu şarttır.
Açıklanan Eylem Planı bir yapısal reform planı değil.
Tuhaf bir şey ama Türkiye, yapısal reform işine bir türlü girişemiyor.
REFERANDUM ÖNCESİ POPÜLİST TOHUMLAMA!
Radikal’deki köşesinde Uğur Gürses’in yazısı, “Reform paketinden hayal kırıklığı çıktı” başlığını taşıyordu.
Alay-ı vâlâ ile açıklanan paket, ‘Erdoğan korkusu’ nedeniyle olumsuz sesler duyulmasa da, ekonomik açıdan hayal kırıklığı yarattı
Her zaman bir hikâyeyi en çabuk satın alarak 'paraya dönüştürme' iştahı olan mali piyasalar, bu açıklanan 'reform' sunuşuna prim vermedikleri gibi, hayal kırıklığını da fiyatlara yansıtmış oldular.
İş kesiminden bir temsilci hayal kırıklığından başlayarak, ‘Bunun sonu bu şekilde nereye gider, bilmiyorum?’ diyordu.
Türkiye’nin seçim sonrası kavşak noktası, reform ajandası idi. Uluslararası yatırımcılardan, dereceleme kuruluşlarına kadar dikkatle bu bekleniyordu.
Konuştuğum bir analist, seçim vaatleri ile reform niyetine kamuoyuna sunulan başlıkların bir arada açıklanmasının da hatalı olduğunu söylüyor.
Nitekim ‘güçlendirilmiş’ seçim vaatlerinde muhtarlara asgari ücret düzeyinde ücret ödenmesi, polislerin ve jandarma uzman çavuşların maaş göstergelerinin ayarlanması gibi maddelerin yer alması, referandum öncesi popülist ‘tohumlama’ olarak nitelendiriliyor.
‘Reformlar’ın ülkenin önünü açacak, sürdürülebilir büyümeyi sağlayacak adımlar olduğu ikna edici mi?
Hayır.
Ne yazık ki ‘reform’ sözünün içini de boşaltmış durumdayız.
Özet şu:
Bağımsız bir para politikası çerçevesi olmayan, etrafındaki komşuları ile fena halde kavgalı, uluslararası finansal koşullarda ortaya çıkan sıkılaşmaya karşı kendi reformlarını temenni düzeyinde bırakan ülke fotoğrafı hiç de iyi olmadı.
Uğur Gürses’in yazısında bir satırın altını özellikle çiziyorum:
… reform paketi değil, referandum öncesi popülist ‘tohumlama’...
“Bir hikâyeyi en çabuk satın alarak 'paraya dönüştürme' iştahı olan piyasalar, 'reform' sunuşuna prim vermedikleri gibi, hayal kırıklığını fiyatlara yansıttılar”
Olay budur.
Erdoğan nasıl barış değil savaş düğmesine basmaya devam ediyorsa...
Nasıl Putin’le kapışmayı sürdürüyorsa...
Nasıl Türkiye’nin askeri varlığını Musul’lara taşıyorsa...
Nasıl ‘Suriye bataklığı’nı gözüne kestiriyorsa...,
‘Reform paketi’yle de aynı şeyi yapıyor.
Referanduma hazırlanıyor.
Başkan babalık için ‘anayasa referandumu’ sürecinde kararlı adımlarla yürüyor.
Kemerlerinizi bağlayın.
İyi pazarlar!