Paros adasından vira bismillah demiştik, bir sabah vakti erken. Rotada önce Ios, 11 saatlik zorlu bir seyrin ardından da Patmos var. Ayşe’yle tedirgindik. Mehtaplı bir gecede cep telefonumu açtım. Mesaj Kanat’tan: Arsenal, üstelik Kadıköy’de Fenerbahçe’ye üç çekmiş. Üzgünüm Leyla!
Gökhan Kaptan, günün ilk kahvesini yapıyor. Ve Ayşe’nin yola çıkmadan Amorgos’taki fırından aldığı çıtır çıtır simitler... Güneş muhteşem, öylesine güzel doğuyor ki. Peace fışır fışır, keyifli şıpırtılarla seyrediyor. Denizin kollarındasın HC, hayatın kıymetini bil, her şeye rağmen...
Sarsala Koyu, Göcek
Ağustos ortalarıydı. Fırtına yüzünden üç dört gün tam siper olduğumuz Paros adasından en nihayet vira bismillah demiştik, bir sabah vakti erken.
Rotamız Ios’tu.
Rivayete göre Homeros bu adada yatıyormuş, annesi de Ios’ta doğmuş...
Deniz son derece munisti.
Üç gün süren kudurmuşluktan sonra anlaşılan dinlenmeye çekilmişti.
Dalgalar küçülmüştü.
Denizin mavisi başka türlüydü. Edip Cansever’in o dizeleri aklıma takılıyor:
Bir renk değildir mavi
huydur bende. (*)
Güneşin denizle gümüşî cilveleşmelerini seyre dalıyorum. Paros arkamızda ağır ağır yitip gidiyor. Bir gece önce ne güzel sardalyalar yemiştik limanda...
Rüzgâr yok gibi.
Ama dalga var, fırtınadan kalan. Solugan denen büyük geniş dalgalar...
25 mil yolumuz var.
'İhtiyarlamayan kızıyla nikâhımızı kıydı Neptün'
Hasan Cemal, bırak kendini denizin kollarına. Bak, Sadun Boro ne güzel anlatıyor, denizin kollarındaki o yalnızlığı:
“Denizde ufak ufak çırpıntılar belirdi. Okyanus tatlı bir hatırasını sanki başkasının duymasını istiyormuş gibi kulağımın dibinde fısıl fısıl anlatmaya başladı.
Bayılırım bu denizin sohbetine.
Kendine mahsus bir şivesi, tatlılığı vardır ki insanı kendinden geçirir. Saatlerce oturup onu dinledim, seyrettim, gıpta ettim.
İnsan denizi tanıdıkça daha fazla bağlanıyor. Hiç zannetmem ki onsuz karada uzun müddet yaşayabileyim.
Denizden uzaklaşamam, er geç bir gün onun olacağım. Dünyanın en güzel, en efsunlu, bazen kuzu gibi uysal, bazen ateş püsküren bir ejder, en romantik ve hiçbir zaman ihtiyarlamayan kızıyla nikâhımızı kıydı Neptün; ayrılamamıza da artık imkân yok.
Bilmiyorum, nereden bu aşka tutuldum, ahtopot gibi bütün varlığımı kolları arasına almış bir kere, kurtulmam mümkün değil.” (**)
'Martıların karada konuşlanmaları sert havanın işareti'
Martılar gözüme ilişiyor.
Büyük bir kayanın üstünde toplanmışlar, beyaz benekler halinde bekleşiyorlar.
Hayra alamet değil.
Denizciler der ki:
Martıların denizin üstünde değil de, karada konuşlanmaları sert havanın işareti sayılır...
Paros’la Naxos adaları arasında keyifli bir seyir yapıyoruz. Arkadan 20-25 knot eserken cenovayı tam açtık, yelkenle vardık Ios’a.
Ios’tan Patmos’a 11 saatlik zorlu bir seyir...
İlk defa geliyoruz.
1970’lerde hippilerin mekânı, hatta cennetlerinden biriymiş.
Girişinde Homeros’un büstü...
Güneşi Ios’ta batırmak herhalde yaşamın ayrıcalıklarından biri olmalı.
Gece yarısından sonra dört buçukta halat çözdük. Ios’tan Patmos’a 11 saatlik zorlu bir seyir bizi bekliyordu.
Çünkü ‘kanal’ı geçeceğiz.
Ege’nin kuzeyinden güneyine yaz boyu hiç durmadan kuduruk kuduruk esen rüzgârlarıyla fırtınalı o kanal bizi bekliyordu ve Ayşe’yle birlikte tedirgindik.
Naxos adası bitiyor, 'kanal'a çıkmak üzereyiz...
Ios’un girişinde, kayalıkların üstündeki beyaz kiliseyi aydınlatmışlar, ay ışığında bir başka parlıyor.
Mehtap arkamızda kalırken, günün ilk ışıkları üstümüze vuruyor. Ufuk gitgide kızıllaşıyor.
Kahve kokusu, mis gibi.
Kaptan Neptün'ün emin ellerindeyiz, sessizlikte bir tek otopilotun inlemeleri kulağımızda...
Hava sertleşiyor.
Tenteyi sardık.
Cenova tam, ana yelken yarım. Rüzgârın şiddeti bir ara 8’e çıkıyor, yani 40 knot, fırtına demek bu…
Doğu’ya doğru seyrediyoruz.
İskelede (Hasan Kaptan’ın notu: Teknede iskele solumuz, sancak sağımızdır) Naxos adası bitiyor, artık ‘kanal’a çıkmak üzereyiz.
Haydi, Allah kolaylık versin!
Dalgalar vurdukça duş gibi, ıslanıyoruz
25 knot’la başladı rüzgârın şiddeti. Saat sekizi geçerken 38-40 knot’ı gördük. 35’te fiksledi rüzgâr. Bordadan, yani yandan alıyoruz. Cenova çeyrek, ana yelken yarım, 7.5-8 mil hız yapıyor aslan Peace. Dalgalar vurdukça duş gibi, çok iyi ıslanıyoruz.
Saat sabah 10’u geçerken, Ayşe’nin ayy ayy’larıyla sonunda kanal pes ettiriyor. Kaptan Gökhan’ın yalancısıyım, ama dalgalar bir ara 3-3.5 metreye kadar yükseliyor.
Patmos adası yerine, bir saatlik mesafedeki Amorgos’a dümen kıvırıyoruz. Şimdi işimiz daha kolay, çünkü arkadan alıyoruz sert havayı...
Günün ilk kahvesi ve Ayşe’nin aldığı çıtır çıtır simitler
Kanal yine bizi bekliyor!
Sabah güneş yükselmeden, hava fazla sertleşmeden varmak istiyoruz Kalimnos’a...
Mehtaplı bir gece yine.
Cep telefonumu açıyorum.
Mesaj Kanat’tan:
Arsenal, üstelik Kadıköy’de Fenerbahçe’ye üç çekmiş.
Üzgünüm Leyla!
Kaptan, günün ilk kahvesini yapıyor. Ve Ayşe’nin yola çıkmadan Amorgos’taki fırından aldığı çıtır çıtır simitler...
Adanın batı ucunda seyrediyoruz. Mehtap çok güzel. Hafif rüzgârla ıslanmış toprak kokusu geliyor.
15 knot esiyor, mucize!
Mehtap dümen suyumuzda gittikçe inceliyor. Ay ışığının denizle o cilveleşmesi, çıldırtıcı yakamozlar...
Gün, önümüzde ağarmaya başladı.
Ufuk pembeleşiyor.
Fena halde çiğ yağıyor, epeyce ıslanıyoruz.
Saat altı buçuğa gelirken Amorgos’un sağanakları, yani ansızın esen sert rüzgârlar vurmaya başlıyor, yokluyor Peace’i...
Güneş muhteşem, öylesine güzel doğuyor ki. Peace fışır fışır, keyifli şıpırtılarla seyrediyor.
Denizin kollarındasın HC, hayatın kıymetini bil, her şeye rağmen...
Bir an bağırmak geliyor içimden: Eyyy dalgalar!
Saat yediye doğru, birden vurdu hava. 34 knot ve iskele bordadan 90 derece!
Cenova yarım ve Peace uçuyor, 9.5 mil hız yapıyoruz. Amorgos’un sağanakları bitmek bilmiyor:
30 knot, 9 mil!
Sadece cenovayla, motor katkısı yok.
Amorgos nihayet bitiyor, ‘kanal’a tam giriş demek bu.
Yani heyecan, hem de fena halde...
Kaygılandığımız kadar olmuyor bu sefer. Saat dokuza doğru 32 knot, cenova çeyrek, 9 mil yapıyoruz.
Evet, denizle şaka olmaz!
Korkacaksın denizden...
Rüzgârın hiç dinmeyen o keskin ve de ürpertici ıslığını dinlerken, yükselip yükselip vuran, bizi habire döven dalgalara bir an bağırmak geliyor içimden:
Eyyy dalgalar!
Kendi kendime gülüyorum, dokuz saatlik heyecanlı ama keyifli bir seyirle, yelkenle Kalimnos limanına girerken...
Not: Yazılara bir hafta ara, haftaya buluşmak üzere...
Twitter: @HSNCML
* Tuba Noyan’ın Eylül 2013 tarihli Naviga’daki Editör yazısından.
** Sadun Boro, Bir Hayalin Peşinde, Ege Yayınları, sayfa 110.