Hakan Aksay

10 Aralık 2010

YUMURTA

... Bu durumda, bizim de “Acaba” köşesinde bir “yumurta tahlili” yapmayı denememizin şartları olgunlaşıyor...

Yumurtanın siyasi ağırlığı artıyor.
Kimine göre, yumurta neredeyse ana muhalefetin yerini alıyor.
Kimine göre, terörizme yöneliyor.
Medyada her gün yumurta sorunsalı işleniyor.
Siyasiler yumurta konusunda tutumlarını belirlemeye çalışıyor. 
Anti-yumurta cephe”nin başını Başbakan çekiyor.
Protestosuz ileri demokrasi” teorisini netleştirmeye çalışan Tayyip Erdoğan, yumurtaların yalnızca havada uçuşmasına değil, “çarşı-mutfak koridoru” dışında yer değiştirmesine karşı da önlemler almaya çalışıyor.
Yumurta kurbanları” dizisinin en kayda değer aktörleri arasında yerini alan AKP’li Burhan Kuzu, sadece anayasa yazmada değil, yumurta analizinde de ustalığını konuşturuyor. 
Kuzu, besin değerini ve protein zenginliği övdüğü yumurtanın gençler tarafından yenilerek, onların yumurta atamayacak beyinsel kapasiteye getirilmesinde işlev görmesini savunuyor. (Bu cümle için özür dilerim.)
Bu durumda, bizim de “Acaba” köşesinde bir “yumurta tahlili” yapmayı denememizin şartları olgunlaşıyor.
* * *
Aslında insanların epeydir bir alıp veremedikleri var bu yumurta ile. 
Zaman zaman küçümsemeye çalışsalar da, aslında derinden derine yumurtaya saygı duyuyorlar. 
Tam olarak itiraf edemeseler de, özünde kendilerini ve hayatı görüyorlar yumurtada. 
Belki de her şeyin başında o vardı: Yumurta...
“Yumurta mı tavuktan çıktı, tavuk mu yumurtadan?” sorusu, biraz da bu kuşkunun dışa vurumudur.
Var oluşun ve doğumun temelinde yumurta vardır.
Yumurta denilince ilk akla gelen şeylerden biri kadındır, onun doğurganlığıdır.
Çekirdek, sitoplazma ve zardan oluşan yumurta, dişinin çoğalma hücresidir. (Bu cümle için de özür dilerim.)
Ama yumurta aynı zamanda erkektir, erkekliktir. 
Argoda yumurta deyince, erkek memelilerde, testisteki sıcaklık dengesini korumaya yarayan, cinsel organa bağlı torba akla gelir. (Bu cümle için de özür dilerim.)
Yumurta gibi” deyişi – bazen insanı biraz huylandırsa da – genellikle güzel ve biçimli olanı yansıtmak içim kullanılır.

* * *

Yumurta bazı durumlarda son çaredir. Can simididir. Mesela, yemeğin olmadığı zamanlarda hayat kurtarır.
Ama yumurtaya “ebedî yedek oyuncu”  ya da “yardımcı aktör” muamelesi yapmak haksızlıktır.
Bir futbol takımında santrfor neyse, yemekte de yumurta odur. Önemi büyük, çeşitleri boldur. 
Mesela, Bayburt’un yumurtalı pilavı… Aydın’ın yumurtalı pazı kavurması… Balkan usulü yumurta köftesi… Amasya’nın yumurtalı biber tavası… Mersin’in yumurtalı ekmeği… Trakya işi yumurtalı biber kavurması…
Efendime söyleyeyim… Yumurtalı tirit… Yumurtalı ıspanaklı pide… Karalahanalı yumurta… Yumurtalı mantar salatası… Yumurtalı pirinç salatası…
Yumurtalı ekmek kadayıfı… Yumurtalı (şerbetli) lokma… Ve kaygana (yumurta tatlısı)…
Osmanlı’dan kalan Enderun yöntemi yumurta…
Kaz, hindi, ördek ve balık yumurtaları da ayrı tabii…
Ha, bir de sucuklu yumurta var ki, bu yazıyı aç karnına okuyacaklara daha fazla eziyet etmemek adına burada duruyorum.

* * *

Velhasıl, yumurta deyip geçmemeli. Kuzu’nun dediği gibi, işi salt “protein kaynağı”na da dönüştürmemeli. 
Yumurtanın yalnızca insan hayatındaki değil, siyasi arenadaki yerini de görerek, onu biyolojik sınırlar içine hapsetmemeli. 
Biz görelim ya da görmeyelim, protesto sergilenmesinde kendine yer buldu yumurta. Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada.
Bu yöntemi kullananların savunmaları ilginç.
Yumurta kurşun değil. Adama atsan da, adam vurmuyorsun sonuçta.
Yumurta taş da değil. Taş atsan baş yararsın (o, umduğun veya ummadığın taş, fark etmez). 
 
Boya atsan kolay temizlenmez.
Ayakkabı fırlatsan, ayağa ilişkin bir şey – sonuçta onun kabı – olduğu için “altı çizilmiş aşağılama” özelliği vardır. Bir de kokusu olabilir, ki o işi daha da katmerlendirir.
Elbette “yumurta atmak, fikir ifade etmenin yolu olamaz” demesi kolay. Bu yaklaşımın desteklemesi de hiç zor değil. Doğrusu ben de kendimi birilerine yumurta atarken tasavvur edemiyorum.
Ama yumurtaya varana kadar insanların öteki fikir ifade araçlarını ne kadar kullanabildiklerine, bu özgürlüklerin onlara ne kadar sahici tanındıklarına da bakmaktan yanayım. Yumurtayı eline alanlar, başka  yöntemleri keyfî olarak mı reddediyorlar, yoksa bu özgürlükleri yok da yumurtaya mecbur mu oluyorlar?
Göz yaşartıcı bombaya, sokakta gençlerin yerlerde sürüklenerek dövülmesine, kafalarında cop kırılmasına ses çıkarmayanların yumurtaya şiddetle karşı çıkmaları ne derecede samimi bir tutum acaba?
Yumurtayı mutfağa göndermenin yolu, yasakları artırmak mı? Yoksa azaltmak mı?