Hakan Aksay

24 Aralık 2010

Küçük bir ülke için verilen büyük mücadele

Belarus (Belorusya veya Beyaz Rusya) Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, 16 yıldır iktidarda...

Belarus (Belorusya veya Beyaz Rusya) Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, 16 yıldır iktidarda. 56 yaşındaki Belarus lider, geçen pazar günü dördüncü kez başkanlık seçimlerini kazandı.
Lukaşenko’yu dünyada pek seven yok. Gücü uzaktaki Minsk’i etkilemeye yetmeyen ABD de; hemen yanı başındaki 10 milyonluk bu Avrupalı ülke ile defalarca ilişki kurmayı deneyen, son üç yılda görüşmeleri hızlandıran Avrupa Birliği de; eskiden beri Slav kardeşliğinde Belarus’u kendine en yakın ülke sayan, hatta onunla ortak devlet kurma amacını ilan etmiş olan Rusya da.
Ama Belarus’ta Lukaşenko’nun alternatifi yok. Bunun iki ana etkeni var: Birincisi, karakter olarak oldukça sakin, yumuşak ve sabırlı olan Belarus halkı, özellikle de kırsal kesimler, “baba” dedikleri liderlerine destek veriyorlar. İkincisi, Lukaşenko, yıllardan beri muhalefete karşı sert davranıyor; kuşkulu ölümler, “intiharlar”, “ortadan kaybolmalar”, tutuklamalar, mitinglerin dağıtılması, gazetelerin ve internet sitelerinin yasaklanması Belarus’un sıradan gerçekleri arasında.
Resmi açıklamalara göre, son başkanlık seçimlerine katılım yüzde 90 civarındaydı. Lukaşenko’nun oy oranı yaklaşık yüzde 80 oldu. Geriye kalan dokuz başkan adayından en güçlüsünün oyu yüzde 2.5 kadardı. “Herkese karşı” hanesini işaretleyenlerin oranı ise 6.5’u aşamadı. 

*      *      *

Avrupa Birliği, en başta da Almanya ve Polonya, “demokratik seçimler düzenlenmesi” talebiyle, Belarus’a 3.5 milyar doları aşkın ekonomik yardım önermişti. Putin’in başa gelmesinin ardından, özellikle de 2007 sonrasında Moskova ile ciddi sorunlar yaşayan Lukaşenko, seçimlerden bir ay kadar önce Rusya’dan 4 milyar dolara yakın bir gelir anlamına gelen petrol ve petrol ürünleri vergisinin iptali hediyesini aldı.
Lukaşenko, bu kez demokratik olmasa da, “demokratik görüntü altında” bir seçim düzenlemeyi denedi. Bol miktarda muhalif aday seçimlere katıldı. Ama bu adaylar, genellikle muhalif liderlerden değil, nedense daha zayıf kadrolardan seçilmişti. Ayrıca her zamanki seçim hileleri de fazlasıyla gündeme geldi ve AGİT tarafından kayda geçirildi. Üstüne üstlük dürüst seçimler talebiyle on binlerce yurttaş sokaklara çıktı. (Kimilerine göre 50 bin civarındaki gösterici sayısı, Belarus’ta 1991 sonrasının en kitlesel mitingleri anlamına geliyordu.) Sonunda iktidarın sinirleri, kendi senaryosunu uygulayamayacak kadar bozuldu. Göstericilerin arasına yerleştirilen provokatörlerin de yardımıyla olaylar çıkarıldı; göstericiler dövülerek dağıtıldı; 600’ün üzerinde muhalif tutuklandı, bunlar arasında yedi başkan adayı da vardı; Lukaşenko, “Bundan böyle demokrasi oyunları oynamaya niyetleri olmadığını” söyledi; Adalet Bakanlığı, ülkedeki 15 yasal partiden beşi hakkında kapatma davası hazırladığını açıkladı.
Sonuçta Batı seçimlerin sonucunu kabul etmedi. Rusya biraz mırın kırın etse de, sonunda “seçimler Belarus’un iç işidir” diyerek bir kez daha Lukaşenko’yu tanıdı.

*      *      *

Şimdi ne olacak?
Belarus’un enerji hatları üzerindeki konumunu kullanarak kendisine şantaj yaptığını, Kuzey Akım Doğalgaz Projesi’ni baltalamaya çalıştığını, ayrıca Abhazya ve Güney Osetya’yı tanıma konusunu pazarlıklara bağladığını savunan Rusya, Lukaşenko’yu devirmek için daha ince planlar yapmak gerektiğini düşünüyor. Ama şimdilik göstermelik dostluğu sürdürüyor.
AB, bir süre soğuk kalsa da, alternatifsizlik nedeniyle, sonunda Minsk yönetimiyle yeniden görüşme masasına oturacağa benziyor. 
Belarus muhalefeti ise ilk kez edindiği zor ve değerli deneyimlerden ders çıkararak, daha uzun vadeli ve kapsamlı bir örgütlenme planını tartışmaya başlıyor.

“Avrupa’nın son diktatörü”
denilen Lukaşenko açısından ise pek yeni bir şey yok. İçerde eski politikalara devam edecek. Dışarda ise Rusya ile Batı arasında manevralar yaparak kendini pahalıya satmaya çalışacak. İktidarını gidebildiği yere kadar götürecek.
Son bir not: Büyük ölçüde Sovyet ekonomik ve sosyal modelini sürdüren ve otoriter alışkanlıklara sahip olan tek ülke Belarus değil. Pek çok Orta Asya ve Kafkasya devleti de, çoğu kez benzer yorumları hak ediyor.