Hakan Aksay

09 Kasım 2010

Kılıçdaroğlu ‘Gorbi Kemal’ olursa, CHP ne olur?

...Koltukta altıncı ayını süren Kemal Bey’in “Gandiliği” ve liderliği üzerine tartışmalar epeyce şiddetlenmişti ki…

Orhan Veli’nin yazdığı gibi:

Her şey birdenbire oldu.

Kız birdenbire, oğlan birdenbire;

Yollar, kırlar, kediler, insanlar...

Aşk birdenbire oldu,

Sevinç birdenbire.”

Deniz Baykal
birdenbire gidiverince…

Kemal Kılıçdaroğlu
da birdenbire geliverdi.
Siyaset erbabı, giden karizmatik ve oturaklı liderin yerine geleni şöyle bir süzdü. Bir daha süzdü…
Yüreğinde bir sıcaklık, biraz sempati, azıcık da empati hissetse de, galiba tam içine sinmedi. 

“Yani gidenden daha kötü değil tabii…”
dese de, çoktan karanlığa alışmış olan tünelin ucunda cılız da olsa bir ışık görse de, tam olarak rahatlayamadı. Gelen “efendi adam”ı başrole koyamadı, sıradan görünümlü taze lideri koca koltuğa yakıştıramadı.
Kılıçdaroğlu’nu bir şeye benzetemedi.
Benzetemeyince rahatsız oldu.
Onun için de bir daha zorlanıp sonunda “benzetti”:

'Gandi Kemal!'

Benzetme tuttu. Hani Gandi’yi çok tanıdığımızdan değil de, tipi Kemal Bey’i andırdığından. Eli kalem tutan üç-beş yorumcu, Gandi’nin siyasi ve felsefi görüşleriyle Kılıçdaroğlu’nun söylemi arasında birkaç paralellik bulmakta zorlanmadı.
Oldu size “Gandi Kemal”!..

*       *       *

Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı. 
Koltukta altıncı ayını süren Kemal Bey’in “Gandiliği” ve liderliği üzerine tartışmalar epeyce şiddetlenmişti ki… 

“Gandi Kemal”
, Gandi pasifizmiyle çelişme pahasına masaya vurdu yumruğunu.
Masa dağıldı, nasıl toplanacağı üzerine tahminler saçıldı ortalığa.
Siyaset erbabı, yumuşaklığına alışmak üzere olduğu, ama birdenbire sertleşiveren lideri şöyle bir süzdü. Bir daha süzdü…
Yüreğinde bir sıcaklık, biraz sempati, azıcık da empati hissetti, karanlığı hâlâ dağılmamış olan tünelin ucundaki cılız ışıkta bir alevlenme gördü. Ama tam da rahatlayamadı. 
Kılıçdaroğlu’nu bir kez daha “benzetmek” gerekti.
Onun için de bir daha zorlanıp “benzetti”: 

'Gorbi Kemal!'

*       *       *

“Gandi Kemal”
benzetmesi tuttuğunda, “isim hakkı” konusunda hafif bir tartışma çıkmıştı. Mehmet Tezkan mıydı bu buluşun sahibi, Erol Manisalı mı, yoksa bir gazetenin adsız bir kahramanı mı; rivayetler uzadı gitti.
Şimdi “Gorbi Kemal” benzetmesi konusunda değerli meslektaşımız Derya Sazak tartışmasız “isim babası” görünüyor. Demek ki, fuzuli rivayet ve tartışmaların birinden kurtulduk demektir.
Ama iyice de boş kalmak iyi değildir diyerek, Kemal Bey’in Mihail Gorbaçov’a benzetilmesi konusunda birkaç fuzuli laf da ben etmek isterim.

*       *       *

Diyelim ki Kemal Bey, “Gorbileşti”.
Ve örümcek bağlamış Politbüro’yu şöyle bir sallayıp dengeleri değiştirmeye başladı.
Geçmişi temsil eden muhafazakar komünist Yegor Ligaçev’i (Önder Sav) bir kenara itti. 

Aleksandr Yakovlev
’i (Süheyl Batum) ve Eduard Şevardnadze’yi (Gürsel Tekin) ileri sürerek dekoru değiştirmeye girişti. Politbüro’daki depremden sonra gözünü Merkez Komitesi’ne dikti.
Tarihi köklerini güçlendirmek için eski liderlerden Nikita Hruşçev’e (Bülent Ecevit) sahip çıktığını sıkça tekrarlar oldu.
Ve “nomenkulatura”ya savaş açtı.

“Korku imparatorluğunu yıkıyoruz”
dedi...

“Yeni SBKP”
(CHP) dedi…
Peki, sonra ne oldu?

*       *       *

Gorbaçov’un elindeki en büyük güç neydi?
O nefret edip değiştirmeye karar verdiği SBKP’nin lideri olması.

“Glastnost”
(“şeffaflık”) ve “perestroyka” (“yeniden yapılandırma”) diyerek başlattığı yeni politikalar bütün dünyada beğenilirken ülke içinde hangi sonuca yol açtı?
SBKP eridi. Devlet parçalandı. Sovyetler Birliği’nin çökerken sosyalist Doğu Bloku tarih oldu.
Sazak, Gorbaçov’un, “SSCB’nin dağılması pahasına Rusya Federasyonu’nu ayakta tutacak ve 21. yüzyıla girilirken yeniden güçlendirecek bir stratejinin temellerini attığını” savunuyor.
Acaba?..
Gorbaçov, dünyada Soğuk Savaş’ın sona ermesini sağlayan, Sovyet tipi diktatörlüğün kirli çamaşırlarını ortaya döken liderlerin başında gelir.
Ama bunu yaparken ve dünyada büyük kahraman rütbesine erişirken, ülkesini batırmıştır. Başta Yakovlev ve Şevardnadze olmak üzere bütün dostlarını kaybetmiştir. Halkın nefretini kazanmıştır. Onun için de katıldığı devlet başkanlığı seçimlerinde yüzde 1 oy bile alamamıştır. 
Rusya Federasyonu’nun toparlanması ondan çok daha sonra, Boris Yeltsin’in yarattığı sarsıntıları da zor bela atlatan Rusya’da, ancak Vladimir Putin’in başa gelmesiyle birlikte başlamıştır. Ama o sıralarda da “glasnost” ve “perestroyka”nın esamesi okunmaz olmuştur. 
Kısacası “Gorbi Kemal” bu yoldan giderse, elbette birilerinin çok hoşuna şeyler yapar.
Ne var ki SBKP’den, pardon CHP’den geriye ne kalacağı, kalanın ne kadar eski parti olacağı kuşkuludur.
Ama “bu işte de bir hayır vardır” diyorsanız, o başka...