Hakan Aksay

13 Ağustos 2015

Burası Türkiye, burada bir gün herkes ‘yaka paça’ götürülebilir

'Yeni Türkiye'nin ve '2023 misyonu'nun bir ucunda İç Güvenlik Yasası var, diğer ucunda ise 'yaka paça' uygulamalar...

İstanbul'da Zincirlikuyu Mezarlığı'nın girişinde şöyle yazıyor:

“Her canlı ölümü tadacaktır.”

Üzerinde uzun felsefi konuşmalar yapılabilir; özeti ölümün kaçınılmaz olduğu.

Erdoğan bir zamanlar bunu kendince dile getirmişti:

“Hepimiz 2 metrelik çukura gideceğiz.”

O zaman?..

Hayatta hiçbir şeyi abartmayacaksın:

Ne parayı!..

Ne malı mülkü!..

Ne şanı şöhreti!..

Ne iktidarı!..

İster işçi ya da işsiz ol, ister cumhurbaşkanı (ve hatta devlet başkanı), gideceğin yer aynı...

Bi dur, sakin ol, hırsına gem vur!

 

*      *      *

 

Ölüm, değişmez kader.

Bir de kader kadar kaçınılmaz olmasa da, Türkiye’de yaşamaktan kaynaklanan belalar var, her an başımıza gelebilecek:

Trafik kazasında ölebiliriz.

Yolda yürürken kafamıza yan binanın bir parçası veya reklam panosu düşebilir.

Balkona çıktığımızda düğün alayından ya da futbol fanatiklerinden gelen neşeli bir kurşuna hedef olabiliriz.

Bir de “siyasi” felaketler var: Miting yakınlarından geçerken vurulabilirsin, gazlanabilirsin, coplanabilirsin, tutuklanabilirsin...

Sen derdini anlatana kadar yaka paça götürürler...

Bu sevimsiz anlatımı mercek altına alalım:

Yaka paça (götürmek): “Hiçbir itiraz dinlemeden ve zorla, apar topar götürmek” (TDK).

Birilerinin kaba saba tavırlarla, ite kaka, horlanarak, aşağılanarak götürülmesi...

Hukuk devletlerinin hiçbir belgesinde, hiçbir yasada böyle bir anlatım kullanılmaz; devlet yöneticileri de bu tür anlatımlarla hedef göstermez.

Ama dün Erdoğan’ın büyük bir keyifle tercih ettiği kelimelendirme tam da böyleydi...

 

*      *      *

 

Vaktiyle yerlere göklere sığdıramadığı, İtalya’daki “temiz eller operasyonu”na atıfta bulunarak “saygı duysunlar” buyurduğu, dahası büyük bir cömertlikle zırhlı aracını hediye ettiği Savcı Zekeriya Öz’ün ve Celal Kara’nın yurtdışına kaçtığı iddiasından söz ederken şunları söyledi:

Bu acımasız kararları verenler, Gürcistan üzerinden Ermenistan’a kaçıyorlar. Tabii oradan da kim bilir nereye kaçacaklar, o ayrı mesele... Şu anda Türkiye olarak bizler de iz sürüyoruz. Bunlarla ilgili, kırmızı bültenler hepsi…”

Konuşmasının bu bölümünde önünde oturanlardan birine bakarak gülüverdi. Kendini çok da fazla zorlamadan ciddileşmeye çalışırken devamını şöyle getirdi:

“Bir kısmı Romanya’da yakalandı. Bunlar da yaka paça buraya gelip yaptıklarının hesabını verecekler.”

Yaka paça!..

Erdoğan Türkçe’yi yine yanlış kullanıyor (“üç maymun” yerine “iki maymunu oynuyorlar” demesi gibi).

Yaka paça gelinmez, yaka paça getirilir!

Cumhurbaşkanı özellikle yaka paça anlatımını kullanarak, söz konusu savcıların zorla, apar topar, ite kaka, horlanarak, aşağılanarak getirilmesi sahnesinden keyif aldığını düşündürüyor.

Onun kafasındaki “Yeni Türkiye” ve “2023 misyonu” gibi kavramların bir ucunda polise olağanüstü yetkiler veren İç Güvenlik Yasası var, diğer ucunda ise “yaka paça” uygulamalar...

“Akıllı ol”mayana “ders” vermeler...

 

*      *      *

Türkiye hiçbir zaman demokratik bir ülke olmadı.

Devlet her zaman farklı düşünen yurttaşları yaka paça götürdü.

Muhalifler, solcular, Kürtler, Aleviler, dindarlar, işçiler, gençler, kadınlar, çocuklar...

Herkes yaka paça evlerinden, işyerlerinden, sokaklardan alındı.

Dipçiklerle, tekmelerle, yumruklarla, itip kakmalarla götürdüler insanları...

Ve hâlâ da öyle götürüyorlar.

7 Haziran’dan sonra Saray’ın seçtiği yol, yaka paça uygulamaların bundan sonra çok daha fazla artmasını öngörüyor.

Baskıcı iktidar, kimi kendine karşı görüyorsa karga tulumba içeri atıyor.

Solcu, asker, Ermeni, Gezici, “paralel”, Kürt...

Yaka paça...

Erdoğan’ın işaret parmağı, devletin güvenlik kurumlarına şimdi de Zekeriya Öz’ün ve Celal Kara’nın yakasını ve paçasını gösteriyor.

Kim bilir yarın hangi işaret parmaklarının hedefinde kimler olur...

Bu ülkede siyasi liderler, devlet adamları bile yaka paça götürüldü.

Ben “muhalifini yaka paça götürme” anlayışının, uygar ve demokratik yöntemlerle değişmesinden yanayım.

Bunun da yolu, “yaka paçacılar”ın seçimle saha kenarına buyur edilmesidir.

Ama seçim-meçim dinlemeden milletin yakasından paçasından düşmemek için ellerinden geleni yaparlarsa...

Kendileri de bir gün hukuk dışı uygulamaları nedeniyle, hiçbir itirazlarını dinletemeden, apar topar hesap vermek zorunda kalabilirler.