Hakan Aksay

19 Nisan 2015

AKP yüzde 55 alıyor, Liberland yolcuları bavullarını topluyor

Liberland yurttaşlığı için ilk birkaç gün içinde en çok başvuru Türkiye’den yapılmış

Ve Başbakan Davutoğlu konuştu:

“Hedefimiz yüzde 55-60.”

Hep beraber güldük.

Daha neler!

Anketler AKP oylarının sürekli düştüğünü ve şu anda yüzde 40 civarında olduğunu gösteriyor.

Ama...

Acaba?..

Olur mu canım!..

Yok, olmaz olmaz!

Ama ya olursa?..

Gerçekten de – öyle veya böyle – bu tür bir sonuç çıkarsa?

*   *   *

Cumhurbaşkanı Erdoğan halkın yarısının nefretini kazandı.

Erdoğan’ın “Yeni Türkiyesi”, milyonlarca insanı neredeyse hayatından bezdirdi. Mutsuzlaştırdı, usandırdı, sinir hastası yaptı.

Bunların bir kısmı AKP’nin yakın zamanda iktidardan uzaklaştırılamayacağı kanısıyla ve büyük bir umutsuzlukla yurtdışına yerleşme hayalleri kurmaya başladı. En azından çocukları için.

Son yıllarda internette Türkiye’den ayrılıp uygun bir ülkeye yerleşme, bir süreliğine dışarı çıkanlar açısından da asla geri dönmeme kararı üzerine birçok yazı yayımlandı.

Eskiden olsa “Aa, insan memleketini bırakır mı hiç! Ne biçim vatanseverlik bu!” türünden karşı çıkanlar çok olurdu sanırım. Şimdi anladığım kadarıyla –sessizce de olsa– bu tercihe hak verenler çoğaldı.

Dahası “Türkiye’yi terk etme” temalı sohbet, söylenti ve şakaların sayısı arttı.

“Duydun mu, Tsipras/Yunanistan 50 bin euro’luk gayrimenkul alan yabancılara oturma izni veriyormuş?”

“Sahi mi? Acaba biz de şey etsek mi?..”

*   *   *

Tam da bu sıralarda dünyadaki 200 civarındaki devlete bir yenisi eklendi. Hem de savaşsız, gürültüsüz bir şekilde. Anı sanı pek duyulmamış topraklardan.

Liberland!

Güzel isim.

Resmî olarak Özgür Liberland Cumhuriyeti.

Sloganı da çok hoş: Yaşa ve diğerlerinin de yaşamasına izin ver!

Hırvatistan ile Sırbistan arasında kalan ve eskiden BM’nin tampon bölge olarak kullandığı tarafsız bir alan olduğunu öne sürülen 7 kilometre karelik küçük bir yer.

Kurucusu ve Devlet Başkanı, Çek Cumhuriyeti vatandaşı Vit Yedliçka diye bir adam.

Liberland yurttaşlığı için www.liberland.org adlı internet sitesinden başvuru yapılabiliyor.

Yurttaş adaylarının "ırk, etnik köken, yönelim ve din farkı gözetmeksizin başkalarına ve başkalarının fikirlerine saygılı olan, özel mülkiyete saygı gösteren, komünist, Nazi ya da başka aşırı uç geçmişi olmayan, suç işlememiş kişiler" olması gerekiyormuş.

*   *   *

Bir iddiaya göre, Liberland yurttaşlığı için ilk birkaç gün içinde en çok başvuru Türkiye’den yapılmış.

Çiçeği burnunda lider Yedliçka’nın Facebook hesabına baktım; Türkiye’den gelen mesajlardan geçilmiyor.

Ve tabii internet mizahında Türkçe yaratıcılık bombaları birbiri ardına patlatılıyor:

“O kadarcık alana kaç AVM yapılır ki?”

“Gidip bir kebapçı açsak?”

“Liderland’da bir parti kurmalı.”

"Oraya gidersek 'liboş' mu sayılacağız yani?"

“Türkiye’den kaçalım dedik, daha şimdiden Türkle dolup cazibesini kaybetti.”

Şakalar iyi güzel de, daha yeni kurulan ve ne olduğu, ne olacağı belli olmayan küçücük bir devlete memleketimizden bu kadar büyük ilgi gösterilmesiyle, Türkiye’nin son yıllarda dünyanın en mutsuz ülkelerinden biri haline gelmesi arasında bir ilişki olabilir mi sizce?

Birkaç ay önce WINN/Gallup’un 65 ülkede düzenlediği “mutluluk anketi”nde Türkiye’de sondan 10. gelmişti.

Yani “dünyanın en güçlü devletlerinden biri”, “bölge lideri”, “en kalabalık ordulardan birine sahip olmak” gibi koca koca özellikler mutlu olmaya yetmiyor... 

*   *   *

Demin “küçücük bir devlet” dedim de...

Hiç sorun değil. Başka küçükler de var.

Mesela, Vatikan’ı (5 km², 770 kişi yaşıyor) ve Monako’yu (18 km², 32 bin kişi) bilmeyen var mı?

Peki, birilerinin “Ben kendi devletimi kuruyorum, var mı diyeceğiniz!” diye ortaya çıkması olacak şey mi?

Evet, bunların sayısı az sayılmaz. Kimisi kendi monarşisini kurmak, kimisi uluslararası para operasyonlarında merkez olmak, kimisi de daha iyi bir hayata kavuşmak için kendi devletini ilan edebiliyor.

Mesela, ABD’nin Nevada eyaletinde kurulan üç kişilik Molossia Cumhuriyeti, Kevin Baugh ve iki oğluna ait olan 58 km²’lik alandan oluşuyor.

13 km²’lik yüzölçümü olan Talossa Krallığı’nda ise 120 kişi yaşıyor.

1971’de başını Werner Stiefel’ın çektiği bir grup özgürlük savaşçısının bir teknede kuruluşunu yaptıkları Operation Atlantis adlı devlet ise bir kasırga sonucu batarak yok oldu.

En önemli örnek herhalde Sealand Prensliği. 1967'de İngiltere’den 10 km kadar uzakta, 550 m²’lik bir platform üzerinde kurulan bu ülkenin dolaylı olarak da olsa birkaç devlet tarafından çeşitli görüşmelerde muhatap kabul edildiği biliniyor. Şu anda toplam 27 (bir başka veriye göre 50) kişinin yaşadığı Sealand, 2007’de 10 milyon dolara satışa çıkarılmış, ama alıcı bulamamıştı. Bugün hâlâ internette 299 lira karşılığında Sealand pasaportu verildiği konuşulup yazılıyor.

*   *   *

Yukarıda adını verdiklerim de dâhil bu tür birçok “mikrodevlet”, varlığını şu ya da bu şekilde kendilerine gösterilen hoşgörüye borçlu biraz da.

Söz gelimi, Sealand kurulduktan kısa süre sonra Kraliyet Donanması’ndan bir gemi, söz konusu platformu almak için bölgeye gittiğinde Sealand’dan ateş açılması sonucu geri çekilir. Sonra da bir daha uğraşmazlar bu konuyla.

Ama ben şimdi, söz gelimi, “bırakın Liberland’ı da Sealand’ı da, Ege’deki irili ufaklı adalardan insan ayağının değmediği bir tanesine yerleşip orada ‘Özgürlük Cumhuriyeti’ kuralım” desem, ne olur dersiniz?

Hayır, adanın havadan ve karadan her türlü silahla bombalanmasına falan gerek kalmadan, bu işe kalkışanlar “bölücülük” suçlamasıyla kendini kodeste bulur.

Velhasıl, kendi devletini kurmak zor.

Liberland, Sealand gibi yerlere kapağı atmak da göründüğü kadar kolay olmayabilir.

Bakın, “eskiden komünist olmak” bile Özgür Liberland’ın yurttaşı olma özgürlüğünüzü daha en baştan kaybetmek için yeterli oluyormuş...

Diyeceğim o ki...

Biz şu seçimlere iyice bir asılalım.

Cennet gibi bir memleketimiz var. Öyle platformlara falan tünememiz şart değil.

Sadece siyasi pislikleri süpürmemiz biraz zor olacak ve zaman alacak.

Ne yapalım!

Kolları sıvamaktan başka çare yok!..  

 

@AksayHakan