Portekiz, İrlanda, Yunanistan ve İspanya. Bu dört Avrupa ülkesi, ağır borç yükünün maruz bıraktığı yüksek riskler nedeniyle, küresel kriz sürecinde en kırılgan olan ekonomiler olarak kabul edildi ve baş harflerinden oluşan PIGS kısaltması ile anılmaya başladılar. Hatta, zaman zaman İtalya ve İngiltere de bunlara dâhil edildi.
İlk kez 2008’in sonlarında kullanılmaya başlanan PIGS kısaltması, adı geçen ülkelerin (özellikle de Portekiz) yöneticileri tarafından sertçe eleştirildi. Ancak, adeta bir lanet gibi üzerlerine yapışan bu etiket, Portekiz, İrlanda, Yunanistan ve İspanya’yı birer birer kurban ediyor.
Şimdiye dek aralarında en büyük darbeyi İrlanda ekonomisi aldı. Ancak ilk çığlıklar 2009 sonunda Yunanistan’dan gelmeye başladı. Uzun süre ter döktürdükten ve piyasalara darbe vurduktan sonra Mayıs başında Yunanistan’a tarihin en büyük uluslararası ekonomik yardımı yapıldı.
Yunanistan’a el uzatılırken, muhtemelen, bu yardımın diğer ülkelere yönelik riskleri de azaltacağına inanılıyordu. Ama öyle olmadı. Çok kısa süren bir balayından sonra, İspanya, İrlanda ve Portekiz’in sorunları gündemdeki sıralarını yükselttiler. Bu ülkelerin tahvil faizleri ve risk primleri bütün kriz sürecindeki en yüksek değerlerine ulaştı. İspanya biraz daha sakin duruyordu ama Portekiz ve İrlanda arasında, önce hangisinin düşeceğine yönelik iddialar bile dillenmeye başladı.
Kazananlar, İrlanda’yı seçenler oldu. Astronomik borç yükü, doğrudan yabancı yatırımlara bağımlılığı, sönen emlak balonu ve bunun bankacılık sistemi üzerinde yarattığı riskler, İrlanda ekonomisini iki yıldan uzun süredir eritiyor ve ülke riskini yükseltiyordu. Ancak uzun süre boyunca hükümet, ülkenin içinde bulunduğu darboğazdan çıkmak için bir dış yardıma ihtiyaç duymadıklarını ısrarla savundu. Yetkililerin bu konudaki her açıklamaları, ekonominin görünümünü daha kötüleştirdi.
Geçen hafta oldukça şiddetlenen karamsarlık, biz tatildeyken piyasaları sert biçimde sarstı. 15 Kasım gününe kadar aksini savunan hükümet, piyasaların baskısına daha fazla karşı koyamadı ve o tarihten itibaren 180 derecelik bir dönüşle, yardım konusunda olumlu ifadeler kullanmaya başladı.
Ve beklenen oldu. Bir süredir borç sorunu ile boğuşan İrlanda, Pazar günü dış yardım talebinde bulundu. Miktarı kesinleşmeyen fakat Maliye Bakanı tarafından “100 milyar euronun altında olacak” diye nitelenen yardımın; tıpkı Yunanistan örneğinde olduğu gibi, yaklaşık üçte ikisinin AB ülkeleri, kalan kısmının da IMF tarafından karşılanması bekleniyor.
Lanet Sürecek
Aşağıdaki tablo dört ülkenin dün akşam itibarıyla risk primlerini gösteriyor. Yardım almış olmasına rağmen, Yunanistan hala en riskli ekonomi. İlginç, değil mi? Onu dünyanın en borçlu ülkesi, İrlanda izliyor. Yardımın eli kulağında. Sonra Portekiz ve İspanya geliyor.
Bu sıralamaya bakarak, krizin sonraki kurbanının Portekiz olacağını söyleyemeyiz. Ama öyle olacak. Hatta büyük olasılıkla İspanya da kervana katılacak. Çünkü, İrlanda’ya yapılacak yardım sadece bu ülkenin sorunlarını çözmeye yardım edecek (çözecek demiyorum). Önce kredi notları düşecek, ardından borçlanma maliyetleri yükselecek (en azından gerilemeyecek), yabancı yatırımların iştahı azalacak, ekonomi küçülecek, bu yıl yüzde 30’u aşması beklenen bütçe açığı uzun süre yüksek seyredecek.
Fakat İrlanda’ya yapılacak bu yardım Portekiz’in risk primini düşürmeyeceği gibi yükseltecek. Birkaç ay içinde piyasaların yeni kurbanı Portekiz olacak; sonra da İspanya. Bu kaçınılmaz bir süreç. İrlanda’ya yardım yapılsa da yapılmasa da, sıra Portekiz’e gelecek. Yardım bunu sadece geciktirebilir ama engelleyemez.
Neden mi? Çünkü sıkıntıların belirtileri benzer olsa da, bu ülkelerin ekonomik yapıları ve sorunlarının sebepleri farklı. Bu yüzden birinin çözümü diğerini de çözmüyor; sadece sırayı diğerine getiriyor.
NOT: İrlanda, İspanya, Portekiz ekonomileri hakkında detaylı bilgi için başlıklara tıklayın.
Sırada İspanya mı var? ( T24 - 14 Aralık 2009)
Ay dios mio! ( T24 - 5 Şubat 2010)
Hatalar, Dersler, Çözümler ( T24 - 10 Mayıs 2010)
İrlanda’da Günbatımı ( T24 - 22 Eylül 2010)
İrlanda’nın Farkı ( T24 - 16 Kasım 2010)