H. Bader Arslan

17 Aralık 2009

FED: “Hâlâ Emin Değilim, Son Kararım”

Günlerdir beklenen toplantı dün sona erdi ve FED, faizleri 0 ve 0.25 aralığında tuttu...

Günlerdir beklenen toplantı dün sona erdi ve FED (aslında Amerikan Federal Açık Piyasa Komitesi) faizleri 0 ve 0.25 aralığında tuttu. Hiç kimsenin bundan şüphesi yoktu fakat herkesin merak ettiği şey faizlerin ne zaman artacağına yönelik bir ipucuydu.
FED’in bu konuda açık sözlü olduğunu söylemek mümkün. Bir süredir yaptığı gibi “uzunca bir süre, aşırı derecede düşük faizle yola devam edeceğiz” dedi. Bankanın bu tür bir açıklama yapması doğal çünkü kimsenin bilmediği gibi komite üyeleri de faizleri ne zaman artırmaları gerektiğini bilmiyorlar. Görünen o ki; FED’e faiz artışı kararını verdirecek şey enflasyonun yükselmeye başlaması değil, işsizlik sorununun şiddetinin hafiflemeye başlaması olacak. Çünkü istihdam piyasasında giderek artan işsizlik oranı sorunu çözülmedikçe enflasyonun artması gibi bir şey pek de olası görünmüyor.
Normal şartlarda aşırı derecede düşük faiz oranlarının enflasyonu yükseltmesini beklemek akla uygun görünebilir. Ancak o kadar çok insan işini kaybetti ki; düşük faizler bile tüketim eğiliminin en yüksek olduğu ülkelerden biri olan ABD’de, henüz talebin canlanmasına yönelik ciddi işaretler gelmesini sağlayamadı.
Bundaki tek sebep işten çıkarılanlar nedeniyle talebin gerilemesi değil. İşini kaybetme riski olanları, gelirleri azalanları ve gelecek beklentileri zayıflayanları da talebin gerilemesine neden olan diğer faktörler. Dolayısıyla, enflasyonu artıracak olan şeyin, istihdam şartlarında iyileşme olduğunu düşünen Amerikan Merkez Bankası’nın uzunca bir süreden kastı da bu. Ayrıca daha önceki birikimlerini mevduat olarak bankalara yatıran ve faiz gelirleri ile harcamalarını finanse eden bir grup daha var ki; onlar da faizlerin düşük kalması nedeniyle gelir kaybına uğradılar ve bu grupbun da harcamaları azaldı.
Açık Piyasa Komitesi’nin dün yaptığı açıklamada öne çıkan bir ifade , hanehalkı tüketiminin ılımlı bir hızda arttığını fakat bu arştın , zayıf emek piyasası, düşük gelir artışı ve sıkı kredi koşulları nedeniyle sınırlandığı yönündeydi.
Bu noktada zayıf kredi koşullarına ayrı bir vurgu yapmak gerekir. Biliyorsunuz ABD’de faizler minimum düzeyinde. Buna rağmen insanlar kredi kullanmak için çok hevesli değiller. Onlar hevesli olsalar bile bankaların aynı fikirde olmayacağı aşikar. Yani Türkiye’de bankalar özel sektöre kredi vermedikleri için eleştirilirken, ABD’deki bankaların da Türk bankalarından farklı oldukları söylenemez.
Siz bir Amerikan bankası olsanız, ekonominin henüz canlanmadığı ve her gün binlerce kişinin  işsiz kaldığı bir ülkedeki riskli şirketlere ya da işini kaybetme ve borcunu geri ödeyememe riski olan bireylere kredi vermek için çok istekli olur muydunuz? Birçok kişi gibi siz de buna ‘hayır’ derdiniz. Çünkü işiniz gereği özellikle bu ortamda fazla risk almadan çalışmanız gerekir.
İşin ilginç yanı şu ki; bankalar ki yıl öncesine kadar bunun tam tersi bir mantığa sahiptiler ve krizin bu kadar derin yaşanmasının bir sebebi de buydu.