Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan dün, iki ülke arasındaki ticaret ve yatırım imkanlarının iyileştirilmesine yönelik olarak, beraberindeki bir işadamı heyetiyle Libya’ya gitti.
Tamamına yakını az gelişmiş, birkaç tanesi de gelişmekte olan ülkelerden oluşan Afrika kıtası, küresel krizden diğer bölgelere göre daha az etkilendi. Bunun birinci nedeni, kıtadaki ülkelerin dış ticaret hacimlerinin çok düşük olması. Afrika ülkeleri genellikle topraklarındaki hammaddeleri satıp, bunun karşılığında sanayi ürünleri ithal ediyor. Libya da bunlardan biri.
Libya yaklaşık 68 milyar dolar düzeyindeki milli geliri ile dünyanın elli yedinci büyük ekonomisi. Böyle olması sizi yanıltmasın çünkü ekonominin temeli petrol. Milli gelir bundan beş yıl önce 32 milyar iken, artan petrol fiyatları ile birlikte 68 milyar dolara ulaştı. Libya’da kişi başına düşen gelir on bin doların üzerinde; fakat bu sadece bir istatistikten ibaret. Çünkü ülkede işsizlik oranı %30.
2004-2008 döneminde ülkenin ihracatı 17 milyar dolardan 60 milyar dolara yükseldi. Tahmin ettiğiniz gibi, ihraç ürünlerinin başında petrol geliyor. Bunu doğalgaz ve kimyasallar izliyor.
Bağımsızlığını kazanmadan önce İtalya işgali altında kalan ülkenin birinci ihracat pazarı da yine bu ülke. Aynı şekilde ithalatının da yüzde 20’sine yakınını İtalya’dan yapıyor. Türkiye’nin Libya dış ticaretindeki payı ise yüzde 5 düzeyinde.
İlkez kez 2008 yılında 1 milyar doların üzerine çıkan ihracatımızda başta gelen sektörler metal ürünleri, makine, hububat, klima, plastik ve giyim.
Son yıllarda artan emtia fiyatları, körfez ülkeleri, Libya ve Rusya gibi kaynak zengini ve Çin ile diğer bazı uzak-doğu ülkeleri gibi cari fazla veren ülkelerin rezervlerinde hızlı bir artışa neden oldu. Bu artış bu ülkelerde özel devlet fonlarının (sovereign wealth fund) kurulması gibi bir sonuç doğurdu. Bu fonlar devletin elinde biriken fonların atıl kalmaması ve yatırıma dönüştürülmesini amaçlıyor. Libya da son yıllarda artan petrol gelirleri nedeniyle, önemli oranda bundan fayda sağladı. Şu anda elinde yüksek bütçeli olduğu tahmin edilen bir fon bulunan Libya, Türk müteşebbis ve yatırımcıları için önümüzdeki dönemde avantajlı bir pazar olabilir. Zira ülkede hızlanan bir inşaat yatırımı var.
Ülkedeki ilk Türk projelerinden biri olan Trablus Limanı’nın yanı sıra, birçok toplu konuti alışveriş ve iş merkezi, otel ve bakanlı binası gibi inşaatlarda Türk şirketlerinin imzası var. Şu ana dek Türk şirketleri tarafından alınan Libya’daki taahhüt işlerinin toplamı 20 milyar dolar. Bu sektörde ülkedeki rakip ülkeler ise Çin ve İtalya.
Son birkaç yılda özellikle Kuzey Afrika ülkelerin ihracatını artıran Türkiye’nin 2009 yılında ihracatında şu anda %30’a yakın bir gerileme olmasına rağmen, Kuzey Afrika ülkerine ihracatındaki artış devam ediyor. Libya’ya bugüne kadar yapılan ihracat, 2008 toplamını geçmiş durumda. Bir serbest ticaret anlaşmasının gündeme gelmesi durumunda bundan hem Libya hem Türkiye’nin fayda sağlayacağına şüphe yok.