H. Bader Arslan

22 Ekim 2009

Bol Rezerv Yeterli Değil

Bugün izninizle bu bölgedeki önemli ticari ortaklarımızdan Cezayir hakkında birkaç hususu sizinle paylaşmak istiyorum.

Geçtiğimiz haftalarda Kuzey Afrika’dan Libya ve Mısır ekonomileri hakkında bilgi vermeye çalışmıştım. Bugün izninizle bu bölgedeki önemli ticari ortaklarımızdan Cezayir hakkında birkaç hususu sizinle paylaşmak istiyorum.
Cezayir büyük çoğunluğu kıyı kesiminde yaşayan 34 milyonluk bir nüfusa sahip. Ülkenin milli geliri 2008 yılında 170 milyar dolara ulaştı. Ulaştı diyorum çünkü bundan beş yıl öncesinde tam olarak bugünkü düzeyinin yarısı kadar bir gelire sahipti. Kuzey Afrika ve bazı Ortadoğu ülkeleri gibi Cezayir de son yıllarda artan emtia fiyatlarının desteğiyle milli gelir ve ihracat rakamlarında önemli artışlar sağladı. Geçen yıl itibarıyla 79 milyar dolara ulaşan ihracat geliri ve buna rağmen 39 milyarda kalan ithalat sadece son bir yılda ülkenin rezervlerinde 40 milyar dolara yakın bir artışa neden oldu.
Ülkenin ihracatı içinde petrol ve doğalgazın payı yüzde 98 gibi devasa bir oran. Sanayi yatırımı yok denecek kadar az. Sanayinin milli gelirdeki payı sadece yüzde 5. Yani petrol ve gaz fiyatlarındaki düşüş milli gelir ve ihracat üzerinde olumsuz ve büyük bir etkiye sahip.
 
Önemli başka bir nokta ise döviz rezervleri...
Normal şartlarda bir ülkenin rezervlerinin birkaç aylık ithalatına denk olması yeterli görülür fakat Cezayir’in rezervleri neredeyse dört yıllık ithalatını karşılayabilir. Bir ülkenin bu kadar rezervi olması, rezervleri ile övünmesini gerektirmiyor tabii ki. Ben de bunları ülkenin mali yonetimini övmek amacıyla söylemiyorum. Tersine, Cezayir rezervlerini gereksiz derecede yüksek düzeyde tutuyor. Rezervlerin nasıl kullanıldığı da başka bir eleştiri noktası. Bildiğim kadarıyla devlet tarafından ilan edilen resmi bir veri yok ancak Cezayir’in elinde 50 milyar dolardan fazla ABD tahvili var ve bu tahviller Cezayir için gerçek bir zarar kalemi. Önceki yazılarımda da zaman zaman dile getirdiğim gibi, bu gibi ülkelerin ABD tahvili almaları ve hatta bunu yüksek düzeylere çıkarmaları tam anlamıyla ‘serveti çarçur etmek’ten başka bir şey değil. Zira ABD doları iyileşmenin başladığı günden beri değer kaybediyor. Bu da dolar cinsinden rezerv sahibi ülkelerin zarar etmesi anlamına geliyor.
Cezayir’de ise durum şöyle...
Diyelim ki; Cezayir geçen yıl varili 100 dolardan petrol satmış olsun. Cezayir petrolü satıp parasını alır almaz, gidip bu paraya ABD tahvili satın alıyor. Bu tahvilin yıllık getirisi de yüzde 4 olsun (ki; o kadar değil). Bu demektir ki, Cezayir geçen yıl sattığı petrolün bedelini ABD’den bir yıl sonra almak icin yüzde 4 faize razı oluyor. ABD dolarının değeri sabit kalsa ya da yükselse Cezayir ekonomisi bu alışverişten karlı çıkabilir. Fakat tam tersine doların değer kaybettiği bir dönem içindeyiz ve bu değer kaybı şu anda yüzde 20’ye yaklaştı. Tahminlere göre Cezayir’in bu uygulamadan zararı 11 milyar dolar. Son derece yüksek olan bu tutar, Cezayir gibi henüz kalkınma çabalarının başında olan bir ülke için daha da vahim bir tablo ortaya çıkarıyor.