18 Aralık 2009’da “2010’da Dünya Ekonomisi” başlıklı yazımda bu yıla yönelik tahminlerimi paylaşmıştım. Sanırım fena tahmin yapmamışım. Bakın neler olmuş…
2010 Avrupa için sıkıntılı geçmiş olsa da dünya geneli için toparlanma dönemi idi. Henüz krizden tam olarak çıkıldığını söylemek mümkün değil ama bu yılı pek çok ülke beklentilerin üzerinde büyüyerek tamamlayacak. Büyüme demişken, Vedat Özdan’ın dünkü yazısında altını çizdiği “Dünyanın derdi artık istikrar değil, büyüme” yargısına imza attığımı da belirtmek isterim. Gelin görün ki; ekonomik performansın en iyi göstergesi hala büyüme oranı olarak kabul ediliyor ve 2010 genelinde dünya ekonomisi yüzde 4 üzerinde bir büyüme gösterecek gibi görünüyor.
Pekiyi 2011’de ne olacak?
Bence 2011 dünya ekonomisi için iyi başlayıp, kötü bitecek bir yıl olacak. Yeni yıl iyimserliği ve Aralık ayında yakalanan olumlu performansın etkisiyle yılın ilk aylarında borsalarda yükseliş göreceğiz. Dolar ise, diğer paralara karşı değer kaybedecek.
Ama, bu kısa süren bir balayı olacak. Mevsim bahara dönerken, piyasalar soğumaya başlayacak. Bundan birkaç ay sonra Avrupa’da krize aday yeni ülkeler çıkacak. Listenin başında İspanya ve Portekiz olsa da, sıra onlara gelmeden İtalya’ya geçebilir. Sonra da Belçika. Belki de üzerinde onca spekülasyon yapılan İspanya hiç krize girmeyecek.
Bu süreçte gözler yine Avrupa Merkez Bankası ile IMF’ye dönecek. IMF’de sorun çıkmasa da, Avrupa Merkez Bankası ve Euro Bölgesi’nin büyük abileri homurdanmaya başlayacak. Bu da, euroya olan güveni iyice sarsıp paranın değer kaybetmesine neden olacak. Eğer sorun sistem sorununa dönüşürse (ki; bence zaten öyle), bu durum dolara olan talebi daha da güçlendirecektir. Yıl ortasında euro/dolar paritesi bugüne göre yüzde 10’dan fazla değer kaybederek, 1.1x’lu düzeylere inebilir.
Bundan en büyük zararı görecek ülke iki nedenle Türkiye olacak. Birincisi, Avrupa’da talep zayıf kalmaya devam edeceği için bölgeye yönelik ihracatta ciddi canlanma görülemeyecek. Paritedeki düşüş de buna tuz biber olacak. İhracatımız dolar ile açıklandığı için Euro Bölgesi ülkelerine yapacağımız ihracat dolar bazında daha az yükselecek. İkincisi, Avrupa’daki kriz nedeniyle bölge ülkelerinden dünyaya yapılan doğrudan yabancı yatırımlar canlanmayacak. Şimdiye dek aldığı doğrudan yabancı yatırımların büyük kısmı AB ülkelerinden gelen Türkiye’ye, yatırım girişi bu yıl olduğu gibi 2011’de de zayıf kalacak. Bu, cari açık finansmanını önemli bir soruna dönüştürebilir.
Türkiye için en olası çıkış yolu, son iki yıldır başarıyla uyguladığı ihracat pazarlarını çeşitlendirme stratejisine devam etmek olacak. Bazıları buna eksen kayması dese de, Orta Doğu, Afrika, Asya ve Amerika’ya yönelik ihracat artırma çabaları, hem kısa hem de uzun vade de Türkiye ekonomisi için önemli bir başarı yolu olacak. Haziran'da yapılacak secimlerden tek parti hükumeti çıkacak ve yıl sonunda Türkiye'nin kredi notu artırılacak.
Bu yıl olduğu gibi 2011’de de ABD gelişmiş ülkeler arasında iyi performans gösterenlerden biri olacak. Son iki ayda tüketici güveninde görülen iyileşme birkaç ay daha sürecek. Ancak Avrupa’da yaşanacak sorunlar nedeniyle yıl ortasına doğru dolarda yaşanacak yükseliş, ihracata dönük büyüme hedefleyen ve bu yolla istihdamı artırmaya çalışan Obama için önemli bir sorun olacak.
Obama, çözümü Çin’e yuanın değerlenmesi konusunda baskı yapmaya devam etmekte arayacak. Ancak zaten bir süredir ekonomisini soğutmak için çalışan Pekin hükümeti, bu baskılara şimdiye dek verdiğinden daha sert yanıt verebilir. Olur da, yuanda ciddi bir değer artışı görülürse, Çin’in ihracatında azalma ve sanayi üretiminde gerileme yaşanır. Sonuçta Çin, uzun yıllardır gösterdiği performansın çok altında bir büyüme oranı ile yılı tamamlayabilir.