Gökçer Tahincioğlu

27 Şubat 2025

Cinayet, yargıda rüşvet ve 1 ton uyuşturucu: Suçlunun asla “bulunamadığı” Kırıkhan adaleti

AK Gençlik tarafından “hayırsever iş adamı” olarak tanıtılan A.G. Aslan’ın avukatlığını da AKP’den Meclis üyesi olan, iddiaların odağındaki avukat Vedat A. üstlendi. Bundan sonrası da çorap söküğü gibi geldi. Dava, kısa zamanda beraatle sonuçlandı

Hatay Reyhanlı ile ilgili yıllar önce “AK Gençlik” sosyal medya hesabından yapılan paylaşım:

“Reyhanlı’nın yardımsever iş adamı A.G. Aslan ve Suriyeli ortağının yardım tırımıza yaptığı bağıştan dolayı teşekkür ederiz…”

Bu not önemli, anımsamamız gerekecek…

* * *

Reyhanlı’da bundan birkaç yıl önce şoför A. Güler, tırıyla sınırdan geçecekken telefonu çaldı. Karşıda, AK Gençlik hesabının, “yardımsever iş adamı” olarak tanıttığı A.G. Aslan vardı. Şoförün ifadesine göre A.G. Aslan, şoförden tırın plakasını değiştirmesini istedi. Şoför kuşkulandı. Biraz düşündükten sonra jandarmaya ihbarda bulundu.

Yapılan aramada tırın çekicisinin akaryakıt deposunda 9 çuval içerisinde 350 kg captagon bulundu. 17 adet lastik içerisinde 1132 paket, 550 kg toplam captagon daha çıktı. 900 kg toplam captagonun yanı sıra, 1 adet lastik içerisinden 72 kg takoz esrar çıktı. Yaklaşık 1 tonluk uyuşturucu yakalanmıştı.

Suriye’den Türkiye’ye giriş yapan şoför, neden şüphelendiğini, neden ihbarda bulunduğunu ifadesinde detaylıca anlattı. Bunun üzerine kapsamlı soruşturma başlatıldı.

* * *

Bu noktada biraz durmak ve yaşananları anımsamak gerekiyor.

Gazeteci Timur Soykan, Birgün Gazetesi’ndeki köşesinde, Hatay ve Kırıkhan’da yaşanan vahim olayları gündeme getirdi.

Açığa alınan eski Kırıkhan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Ş.’nin, bir savcıya yakın olduğu avukatın takip ettiği bir dosyayı kapatması için rüşvet teklif ettiği ve savcının konuyu Hakimler Savcılar Kurulu’na taşıdığını ortaya çıkardı.

Soykan’ın ikinci yazısı da aynı başkan ve aynı avukatla ilgiliydi… Aynı hâkimin rüşvet karşılığında bir cinayet sanığını ikinci celsede tahliye ettiğini, katilin bu sayede kaçtığını duyurdu.

Hemen ardından gazeteci Aslıhan Gençay, yine Kırıkhan’da avukat Vedat A.’nın belli dosyaları takip eden hakim ve savcılardan oluşan bir WhatsApp grubu kurduğunu, grupta 14 hakim ve savcının bulunduğunu P24’te haberleştirdi. Gençay’ın haberinde kurulan yapının Hatay Reyhanlı, Antakya, İskenderun ve Kırıkhan adliyelerindeki 91 dosyayı, usulsüzlük yaparak rüşvet karşılığı “çözüme” bağladığı iddiası yer alıyordu. Hâkim ile avukat Vedat A. arasında bir ortaklık bulunduğu iddiası da haberde yer aldı.

* * *

Vedat A. aynı zamanda siyasi bir kimliği de sahip. Bir dönem Reyhanlı’da belediye başkan yardımcılığı yapan bu avukat, şimdi de Hatay Büyükşehir Belediyesi’nde AKP Meclis üyesi olarak görev alıyor. Hatay’da tanınan, bilinen, etkili isimlerden…

Gençay’ın haberinde, oluşturulan yapının çözdüğü dosyalar arasında yazının başında yer alan uyuşturucu dosyası da sıralanıyor. 350 bin dolar ve Mercedes karşılığında tırın sahibi A.G. Aslan’ın ev hapsinin kaldırıldığı, daha sonra yurt dışına çıkmasının sağlandığı iddia ediliyor.

* * *

Şimdi tır şoförünün ihbarından sonra yakalanan uyuşturucuya dönebiliriz. Açılan soruşturma sonunda aralarında A.G. Aslan’ın da olduğu 4 kişi hakkında dava açıldı. O tarihte Reyhanlı’da ağır ceza olmaması nedeniyle dosya bütün iddiaların odağındaki Kırıkhan’a gönderildi.

Ne hikmetse AK Gençlik tarafından “hayırsever iş adamı” olarak tanıtılan A.G. Aslan’ın avukatlığını da AKP’den Meclis üyesi olan, iddiaların odağındaki avukat Vedat A. üstlendi.

Bundan sonrası da çorap söküğü gibi geldi.

Dava, kısa zamanda beraatle sonuçlandı.

Kırıkhan Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkların ev baskınında, telefon HTS incelemelerinde uyuşturucunun bu kişiler tarafından getirildiğine yönelik somut kanıt bulamamıştı.

Şoförün, “Plakayı değiştirmem istendi. Bu nedenle şüphelendim” ifadesi bile soyut kanıt sayılmıştı.

Adana İstinaf Mahkemesi, bu kararı bozdu ancak bu bozma kararının da çok etkili bir karar olduğu söylenemez.

İstinaf, çekicinin şase numarasının da gerçek olmadığını, bu konuda ayrı soruşturma yürütülmesini, dava açılırsa, iki davanın birleştirilmesini istedi.

* * *

Bozma kararından sonra 2023’te istinafın isteği doğrultusunda soruşturma açıldı. Karar bozulduğu için dava da Kırıkhan’da yeniden görülmeye başlandı. Ancak 5 duruşma yapılmasına rağmen bugüne kadar soruşturma tamamlanmadı. Dava ilerlemedi.

Hatay’da, 1 ton uyuşturucunun yakalandığı bir dosyada tüm sanıkların beraat etmesi elbette ilginç bulunuyor. Ancak büyük bir sürpriz de değil.

Bu noktada önceki haberleri anımsayalım.

Hâkim, savcıya rüşvet teklif ediyor. Dosyayı takip eden avukat tanıdık.

Cinayet davasının sanığı ikinci duruşmada tahliye ediliyor ve kaçıyor. Hâkim de avukat da tanıdık.

Uyuşturucu dosyasında yine tanıdık isimler var ve beraat kararı veriliyor.

Bir de buna ek olarak suçlanan hâkimin gündeme getirdiği, sınırda bir subayın, Suriye’den Türkiye’ye geçmek isteyen üç kişiye yakın mesafeden ateş açması, bebeğin bu ateşle ölmesi, iki kişinin yaralanmasına yönelik askerlerin ifadeleriyle açılan ve beraatle biten bir dava var. Hâkim de kendisini suçlayan hakimlerin bu davada beraat vermesini şaibeli bulduğunu Hakimler ve Savcılar Kurulu’na bildirmiş.

Bütün bu davalarda gerekçeli kararlar tek elden çıkmış gibi…

Cinayet deniliyor ama ceset yok…

Uyuşturucu var ama sahibi bulunamadı…

Cinayet var ama delil yok…

Öyle görünüyor ki asıl olmayan adalet…

Bu sorular yanıt bekliyor…

HSK nasıl bir tedbir alacak?

Neden sadece hakimle ilgili soruşturma açıldı, avukatlar, iş insanları neden soruşturmaya dahil edilmedi?

Kaç yıldır bunca olay yaşanmasına rağmen neden engel olunamadı?

Ve özellikle bazı isimlerin yargılandığı davalarda hangi devlet görevlileri devreye girerek mahkemelerden talepte bulundu?

Gerçek bir soruşturmayla hepsi aydınlatılabilir… Elbette gerçekten isteniyorsa…

* * *

Haftanın kitabı: Karihōmen

Gazeteci İrfan Aktan, 1990’lı yıllardan itibaren baskılar ve yayla yasakları nedeniyle Adıyaman-Maraş-Gaziantep üçgenindeki topraklarını terk etmek zorunda kalan Mahkan aşiretine bağlı Kürtlerin Japonya’da karşılaştıkları zulmü, İletişim Yayınları’ndan çıkan, “Karihōmen” adlı kitabında anlatıyor.

“Filistin askısını biliyor musun; Karihōmenlilik işte öyle bir işkence. Vücudunun bütün ağırlığını yere zar zor değen ayak parmaklarının üstünde taşıman gerekiyor. Ben buna ‘Japon askısı’ diyorum. Karihōmenlilik ne zaman indirileceğini bilmeden tutulduğun bir askıdır. Çoğumuz yıllardır Japon askısındayız. İltica başvurusu yapıyorsun, reddediyorlar. Yine başvuruyorsun, yine reddediyorlar. ‘Ülkeme dönersem hapse girerim’ diyorsun, seni burada hapse atıyorlar. Dönmeyi reddedersen seni Karihōmenli yapıp Saitama’ya hapsediyorlar.”

Aktan, bir süre önce Tokyo’ya yakın Kawaguchi-Warabi şehirlerine giderek, araştırmalar yaptı. Aktan, kitabı kaleme alana kadar burada Türkiye’den göçen Kürtler’in yaşadığını, dahası ağır baskı altında olduklarını bilen insan sayısı çok azdı.

Aktan, kitabında, kadını, çocuğu, yaşlısıyla iki bin Kürt’ün, Türkiye ve Japonya hükümetleri arasındaki ilişkilere ve Japon iç siyasetine nasıl kurban edilip ikili kuşatmaya alındığını gösteriyor. Karihōmen denen “denetimli serbestlik” statüsüyle çalışma, sağlık, seyahat ve eğitim dahil, her türlü haktan nasıl mahrum bırakıldıklarını, Japonya’daki Netto-uyo (internet sağı) ile Türkiye’deki ırkçı sosyal medya kullanıcılarının müşterek olarak Kürt karşıtı nefreti nasıl örgütlediğini mercek altına alıyor. Japonya’daki ırk ayrımcılığının tarihsel ve sosyal arka planına eğiliyor.