Fulya Canşen

04 Şubat 2014

AKP’nin Almanya çıkartması

Başbakan Erdoğan yine 2008’de Köln’de yaptığı gibi Avrupalı Türklerin de başbakanı gibi boy gösterir ve Almanya’yı asimilasyon ile suçlarsa işler biraz kızışacak

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti günlerdir Alman kamuoyunu meşgul ediyor. Sadece Almanya’daki Türkler değil, Alman siyasetçiler de başbakanın 40.000 kişilik Tempodrom’da yapacağı konuşmayı merakla bekliyor. Başbakan Erdoğan yine 2008’de Köln’de yaptığı gibi Avrupalı Türklerin de başbakanı gibi boy gösterir ve Almanya’yı asimilasyon ile suçlarsa işler biraz kızışacak. Muhafazakarlar uyarılarını çoktan yaptı bile. Hristiyan Demokratik Birlik Partisi’nin Federal Meclis Grup Başkanı Volker Kauder, ‘’demokratik kurallara uyulduğu sürece Almanya’da herkes her şeyi söyleyebilir’’ dedi ama ekledi: ‘’Umarım Erdoğan’ın konuşması Almanya’da yaşayan Türkiyelilerin entegrasyonunu engelleyecek söylemler içermez.’’ Federal hükümetin entegrasyondan sorumlu Türkiye kökenli bakanı Aydan Özoğuz ise kendisiyle yaptığım kısa röportajda, Kauder’in bu sözleri üzerinden muhafazakarları eleştirdi. Alman siyasetçilerin de zaman zaman entegrasyonu engelleyen açıklamalar yaptığını hatırlatan Özoğuz, ‘’ meydanı başkalarına bırakırsanız böyle olur ‘’ demeye getirdi. Özoğuz Angela Merkel’den Türklerin de başbakanı da olduğunu daha sık hatırlamasını ve hatırlatmasını bekliyor.

 

Steinmeier: Yeni fasıllar açılsın

 

Başbakan Erdoğan’ın mevkidaşı Angela Merkel ile temaslarının yönü de iki ülke dışişleri bakanlarının buluşması sırasında belli oldu. Ahmet Davutoğlu da Frank Walter Steinmeier de her konuda açık açık konuşabildiklerini, hatta birbirlerini kıyasıya eleştirebildiklerini özellikle vurguladılar. Tabii bu vurgudan aslında Alman hükümetinin AKP’nin Gezi eylemleri sırasında ve yolsuzluk iddiaları sonrasındaki tutumunu sert bir dille eleştirdiğini anlamak için kain olmak gerekmiyor. Buluşmadan çıkan en önemli sonuç bence Alman sosyal demokratlarının Türkiye’nin AB müzakerelerine ivme kazandırmak istemesi. ‘’ AB kapısı Türkiye’ye açık bırakılmalıdır’’ diyen Frank Walter Steinmeier özellikle 23. ve 24. fasılların açılmasını istiyor ki, Türkiye’deki insan hakları ihlalleri ve yargı zafiyeti tartışılsın, giderilsin.

 

İmtiyazlı ortaklık bile istemiyorlar

 

Almanya’nın sosyal demokrat dışişleri bakanı tam da bu açıklamayı yapmışken Hristiyan Demokratik Birlik Partisi CDU’nun AB seçim programı taslağını açıklaması ve bu taslağa göre Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu ilan etmesi pek manidar. Program taslağında Türkiye’nin imtiyazlı ortaklığına bile yer verilmemiş, sadece ‘’Türkiye’nin stratejik ve ekonomik öneminin farkındayız’’ deniyor. Almanya’da yaşayan Türklerin iki ülke arasında köprü görevi gördüğüne dikkat çekilen taslakta, bu yüzden Türkiye ile sıkı bir işbirliği içinde olmak gerektiği vurgulanırken, AB ve Türkiye’nin özellikle dış ve güvenlik politikalarında ortak çalışma yürütmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Bu durumda insanın aklına ilk gelen Almanya’da koalisyon ortaklarının Türkiye konusunda uzlaşamayacağı ve hatta bu yüzden ufak çapta bile olsa bir kriz yaşanacağı ihtimali. Bence böyle bir ihtimal yok, çünkü Başbakan Angela Merkel’in sihirli formulü yıllardır böyle bir didişmeyi engelliyor. Parti lideri olarak Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olan Merkel, başbakan olarak ahd-ı vefa ilkesine sadık kalıyor ve Türkiye’ye verilen sözlerin tutulması için çaba harcama sözü veriyor. Dolayısıyla iki adım öne bir adım geriye gidiliyor.

 

Suriye pazarlığından sonuç çıkmadı

 

Almanya’da bir araya gelen Türk ve Alman siyasetçilerinin en önemli gündem maddelerinin başında Suriye geliyor.  Dışişleri bakanları her ne kadar bu konuda uzlaşmış görünmeye çalışsa da gerçek tutumlarını sergilemekten kendilerini alamadılar. Almanya dışişleri bakanı uluslararası konularda daha fazla inisiyatif almayı içeren yeni politikasına rağmen Suriye’deki savaşı engellemenin siyasi araçlarla mümkün olabileceğini düşünüyor, daha doğrusu bunu umut ediyor. Davutoğlu için ise bire bir dillendirmese de durum son derece açık. Bir insanlık dramının yaşandığı Suriye’ye uluslararası toplumun müdahalesi farz oldu. Ahmet Davutoğlu bunu ‘’ Almanya Suriye’de de doksanlı yıllarda Balkanlar ve Doğu Avrupa’daki rolünü üstlenmeli’’ diyerek dile getirdi. Bunu söylerken Suriye ile ilgili hayal kırıklığını gizleyemedi.

 

Cemaate karşı atak

 

Almanya’da sadece Başbakan Erdoğan yok. Davutoğlu’nun yanısıra yardımcısı ve Avrupalı Türklerden sorumlu bakanı Emrullah İşler de kendisine eşlik ediyor. AKP’ye yakınlığı ile bilinen, daha doğrusu Avrupa’daki kolu gibi çalışan Türk Avrupa Demokratlar Birliği UETD’nin daveti ile Almanya’ya gelen İşler, temaslarına Köln’de Milli Görüş’ü ziyaret ederek başladı. Bakanlar da başbakan da Almanya’daki sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle birararaya geliyor. Avrupalı Türklerin ilk defa başkanlık seçiminde, bulundukları ülkelerde oy kullanabileceklerini düşünürsek AKP’nin Almanya çıkarmasının pekala bir seçim propagandası olduğuna kanaat getirebiliriz. Alman medyası da bunu sık sık dile getiriyor. Şunu da ekleyelim; Başbakan Erdoğan’ın ve bakanlarının kaldığı otel lobisindeki atmosfer ve Berlin sokaklarında Türkiyeliler ile yaptığım röportajlar, bende AKP’nin cemaate karşı Almanya’da da atağa geçtiği izlenimi yarattı. Belki Avrupalı Türklerin oyları işe yarayacak ama Almanya’nın Türkiye politikası da AKP’nin ve Başbakan Erdoğan’ın geleceği için önemli olabilir. Ama Avrupalı Türkler üzerinden dış politika yapmanın, hele bir de onların başbakanı gibi boy göstermenin, dimyata pirince giderken, eldeki bulgurdan olma riskini taşıdığını unutmamak gerek.