Erol Anar

27 Nisan 2013

Sen üç yanlış bir doğru etmezsin dostum!

Thomas Hobbes’in popülerleştirdiği “İnsan insanın kurdudur.” (Homo Homini Lupus) sözünü çok severim.

Thomas Hobbes’in popülerleştirdiği “İnsan insanın kurdudur.” (Homo Homini Lupus) sözünü çok severim. Bence bu güneşin altında, insanı bundan daha iyi açıklayan bir söz daha söylenmemiştir.

Bir fıkra duymuştum:

Cehennemde yeni bir zebani işe başlamış, işinin ilk günü olduğundan her şeyi soruyormuş.
Bakmış bir derin çukur başında beş zebani bekliyor.

“Bu ne demiş?”
Diğer zebani cevap vermiş: “Burada hep Almanlar var, yukarıya tırmanıyorlar, oradaki zebaniler de tırmananı tekrar aşağı atıyor.”
Biraz daha ilerlemişler bir çukur daha. Başında üç zebani bekliyormuş.
Diğer zebani: “Sormadan söyleyeyim burada da Fransızlar var. Oradaki üç zebani çıkanı aşağıya atıyor.”
Az daha ilerlemişler.
Bir çukur varmış diğerleri kadar derin olmayan bir çukurmuş bu. İşe yeni başlayan zebani sormuş:
“Yahu bu çukurun başında niye kimse beklemiyor?”
Öteki zebani cevap vermiş: “Burası Türkler'in çukuru biri tırmanmaya çalışınca, diğerleri aşağıdan çekiyor.”

Fıkrada Türkler olarak geçiyor, ama ben bunu Türkler, Kürtler, Çerkesler, Lazlar, Gürcüler vb... olarak anlıyorum. Çünkü bu coğrafya insanlarının davranış özellikleri son derece benzerlikler gösteriyor.

***

Bizim insanların gözlerine baktığınızda kırk tilki görürsünüz. Gerçekten dedikleri gibi, kırk tilki gezer de gözlerinin içinde, kırkının da kuyruğu birbirine değmez.

Evine gidersin “hoş geldin” der, ama yine gözlerinde tilkiler görürsün, kapıdan adımını attığın an pişman olmuşsundur gittiğine.

Bir arkadaşım var, benden yaş olarak çok büyük.Bir gün yaşadığı Köln’den gelmişti, bana da uğradı,  görüştük. Şöyle demişti aynen: “Erol, torunum bile çantamı karıştırıyor, bu Almanya’dan gelmiş, para vardır bunda diye.”

İsviçre’nin Lozan kentinde yaşayan arkadaşım Deniz, memleketi Antep’te bulunan akrabalarını ziyaret eder. Birçok da hediye götürmüştür giderken. Akrabaları hediyeleri elleriyle iterek, şöyle derler:

“Boşver hediyeyi. Para yok mu, sen paradan haber ver.”

Deniz şaşkındır, onların gözlerine baktığında bir sürü tilkiyi görür.

Sen kimsin dostum? Gerçekten bilmek, tanımak istiyorum seni. Gözlerinde neden bunca tilki dolaşıyor?

Bu sözlerimi hiç üstüne alınmadığını biliyorum, ama bu defa kaçacak yerin yok dostum, senden bahsediyorum evet senden...

***

Evde diktatör, işyerinde köle, sosyal ortamlarında ise sözde eşitlikçi, özgürlükçüsün. Evinde çocuklarına, eşine karşı acımasız ve bencilsin. İşyerinde herşeyi sineye çekecek kadar zavallı ve acınası bir varlıksın. Derneklerde, sendikalarda, odalarda, partilerde sen varsın. Özgürlüğü, demokrasiyi, şeffaflığı dilinden düşürmezsin. Oralardan çıkıp evine girdiğinde, bir anda kurt adam gibi değişir ve baskıcı, yasakçı bir tirana dönüşürsün.

Demokrasi ve demokratik kelimelerini ağzından düşürmezsin de, nedense bunu bir türlü günlük ilişkilerine uyarlamazsın. Herkes, “emperyalizm ve dış odakların yanlısıdır.” senden başka. Bir tek sen doğrusundur, herşeyi sen bilirsin.

Sana göre gidilmesi gereken tek doğru yol vardır, o da senin gittiğin yoldur. Bu yüzden otoriteni kurduğun yerlerde, farklı düşünceleri dile getirenleri suçlarsın, susturursun.

Senin de devlet gibi resmi ideolojin var dostum.

***

Sen hangisisin? Hepsi birden mi? Yoksa üç yüz yüzünden hangisi daha çok sensin? Sen üç yanlış bir doğru etmezsin dostum. İşte bu sensin.

Emekten çok söz edersin de, fırsat bulduğunda insanların emeklerini yargılayıp bir kalemde çizip geçersin.

Otoriteye karşı çıkarak otorite olduğunda, hemen kılıcını insanların kafasına vurursun.

Evde eşini döversin, aynı zamanda 8 Mart’tada sosyal medyadan kadınların gününü kutlamayı ihmal etmezsin.

En hümanist sensindir, senin yanında kimsenin hükmü bile okunmaz, o kadar hümanistsindir ki, en küçük düşünce farklılığında en yakınındaki insanı gözünü kırpmadan ipe gönderirsin.

Yanındaki insan ayağı takılıp yere düştüğünde, ilk tekmeyi atan da sensin.

“Ben böyle biri miyim?” dediğini duyar gibiyim. Bunu lütfen bana değil de, iş yerindeki, partideki, dernekteki, sendikadaki arkadaşlarına ya da bir zahmet kendi eşine ve çocuklarına sor. Onlar sana gerçekte kim olduğunu söyleyeceklerdir.

O kadar küçülüyorsun ki zaman zaman, mikroskobun altına koysalar seni, eminim görünmezsin.

Ne yazık ki sen üç yanlış bir doğru etmezsin dostum! Her ne kadar burnun büyük olsa da, kendini çok farklı yerlere koysan da ne yazık ki sen işte busun!