Brezilya’dan sokakta yaşayanlara adanmış bir hayatın öyküsü
Brezilya’nın Parana eyaletinde, otomobil ile keçiyollarından geçerek ormanın içinde ilerliyoruz ve bir tepeye doğru yol alıyoruz. Gideceğimiz yer ormanın içinde bir tepenin üzerinde izole bir alan. Daha sonra birden önümüze enstitü, daha dogrusu çitflik çıkıyor. Burada çeşitli binalar bulunuyor ile futbol, basketbol sahaları var. Ayrıca tiyatro ve sinema salonu, resim atölyesi ve kütüphane. Çiftlikte, sokaklarda yaşayan çocuklar kalıyor. Şu an 6 -18 yaş arasındaki 84 çocuk bulunuyor. Çocukların kaldığı beş küçük ev, bir okul, bir hekim ve diş kliniği de var. Burada, “Çocuk problem değil, çözümdür!” ilkesi ile çalışılıyor. Buranın masrafı, gönüllü insanlar tarafından karşılanıyor. Koordinatörün dediği gibi burası gerçek bir “kayıp cennet.”
Brezilya’da sokak çocuklari alanında faaliyet gösteren Meninos de Quatro Pinheiros kurucusu, koordinatör ve eğitimci Fernando Francisco de Gois’a T24 okurları için sorduk:
Siz eski bir rahipsiniz, bundan biraz söz eder misiniz?
14 yıl rahiplik yaptım, ta ki Kilisenin çok konuşup, az iş yaptığını anlayana dek. Bunu anladığımda rahipliği bıraktım. Kuzeydoğu Brezilya’da, Dom Helder ve Paulo Freire ile çalışmıştım. Bır favela’da (gecekondu semti) sekiz yıl yaşadım, şiddetin azaltılması ve uyusturucuya karşı çalışmalara başladım. Orada çalışmak için çeşitli mekanizmalar geliştirmek gerekiyordu. Yaptığım çalışmalar sonucunda tutuklandığım da oldu. Favela’da yaşamak benim için çok önemliydi, Vila Lindoia adlı favela’da halka beraber çalıştım. Bu çalışmalar sonucu gecekonduda yaşayanlar derneği kuruldu, onlar ayrıca yaşayabilecekleri bir toprak da istiyorlardı. Bu topluluk, devlet yardımı olmadan kendisini organize etmeyi ve örgütlenmeyi başardı. Dünyada herşey yetişkinler için yapılmış, ben özellikle sokak çocuklarına ve gençlere daha güzel bir dünya getirmek için mücade ediyorum. Űç yıl, sokak çocuklarının dünyasını daha yakından tanımak amacıyla sokaklarda yaşadım. 2015 yılında tekrar sokaklarda yaşamayı düşünüyorum.
Sokakta yaşayan birisi neler hisseder?
Fortaleza kentinde katıldığım bir sokakta yaşayanlar kongresinde bu soruyu onlara sormuştum. Sorunun yanıtı, kişinin artık toplumsal hayatta izleyecek bir yolu, bir amacı kalmamasıdır. Bir soru daha sormuştum onlara: Sokaklarda yaşayan birisi için iyi olan bir şey var mı? Evet, özgürlük dediler. Başka sorularım da vardı onlara: Bir insanı sokaklarda tutan nedir? Bunun yanıtı da uyuşturucu. Sokakta yaşayan az sayıda bazı insanların düşleri de bir aile kurmak ve bir ev sahibi olmak. Çoğunun hiçbir düşü ve geleceğe yönelik planı yok. Toplumdan ne beklediklerini de araştırdım: hiçbir şey beklemiyorlar.
Sokaklarda yaşayan bir insanın kimliği ve belgeleri yoktur, bu nedenle hiçbir hakkı da yoktur. Ȍrneğin burada benim tanıdığım 54 yaşında sokakta yaşayan bir insan var, hiçbir belge ve kimliği yok, dolayısıyla hiçbir insan hakkı da.
Siz hayatinizi diğer insanlara yardım etmeye adadınız. Bencilliğin, acımasızlığın böylesine egemen olduğu bir dünyada, sizi böyle bir şey yapmaya iten nedir?
Yaptığım bu işten en kazançlı çıkan aslında benim, kazancım hayatı ve insanları daha iyi tanımak ve öğrenmek oldu. Aziz Francisco da zaten bu yolu işaret etmişti. Gerekli olan en az şeyle yaşamayı öğrendim, çatışma kültürüne karşı meditasyon yapmayı, diyalog ve iletişim kurmayı ve bir hayat projesi inşa etmeyi de öğrendim.
Hayattan beklentiniz nedir?
Daha iyi bir dünya yaratılmasına katkıda bulunmak.
Bunun için umudunuz var mı?
Çok az da olsa var. Toplumun dışladıklarını, dışarı attıklarını tekrar topluma döndümeye çalışıyorum.
Çocukların ve yetişkinlerin sokağa düşmesinin sorumlusu kimler, sistem mi, devlet mi, toplum mu?
Bunların hepsi. Kendi ailelerimiz ve hayatlarımız var. Yoksul ve aileden yoksun olarak doğmuş ve yaşayanları pek düşünmüyoruz bu yüzden. Böylesi bir yoksulluk ve şiddetin ortasında doğmus birisinin suçu ya da hatası ne olabilir?
Siz sanırım ödüller de kazandınız, bunlardan biraz söz eder misiniz?
2006 yılında UNESCO/UNICEF resmi olarak bizim buradaki çalışmamızı bir takdir belgesi ile onurlandırdılar. Bunun yanısıra İspanya, Almanya ve diğer ülkelerde bizim çalışmamızla ilgili olarak yaklaşık 15 doktora tezi yazıldı. İsviçre’de ise bu konuda bir kitap yayınlandı.
Neden sokakta birçok çocuk yaşıyor? Birçok ülkede bulundum, fakat Brezilya’da sanki daha çok sokak çocuğu yaşıyor, bu konuda neler diyebilirsiniz?
Yoksulluk ortasında doğmuş bazı çocuklar, ne yazık ki kendi evlerinde aile içi şiddet ve tecavüze maruz kalıyorlar. Bu çocuklar büyüyor ve kendi çocuklarını baba ve annelerinden gördükleri gibi yetiştiriyor, onlara şiddet uyguluyorlar. Sokakta yaşayan bir kadın vardı, sığınma evinin şefi ile evlendi sokaklardan kurtulmak için, başka seçeneği de yoktu. Şimdi o kadının çocukları ve torunları sokakta yaşıyorlar, bunların bazıları da öldürüldü. O kadın bir gün bana, kendisinin ona uygulandığı gibi çocuklarına şiddet uyguladığını söylemişti.
Sokakta yaşayan insanların mental sağlıkları bozuluyor mu?
Pek çok evsiz insanda ruhsal ve psikolojik bozukluklar bulunuyor. Yıllardır sokakta yaşayan insanlarla birlikteyim. Pek çok kez sordum bu çocuklara düşleri nedir diye, bunların bazıları hiçbir düşleri olmadığını söylediler. Bazıları ise bir çeşit intikam almak için polis olmak istediklerini açıkladılar. Benim işim bu: çocukların düş kurmalarına yardımcı olmak. Düşü olmayan insanın geleceği de olmaz. Onların durumlarını yakından gözlüyorum. Bir gün burada çiftlikte okula giden bir çocuğa, derslerinin nasıl gittiğini sordum. O şöyle yanıtladı: “Eh işte!” Ben de ona şöyle dedim: “O zaman senin düşün de eh işte!”
Bugun biz, dört pedagojik araç ve doğanın da yardımıyla (Çiftlikte beslenen hayvanlar da var) çocuklarla çalışıyoruz. Bu araçlar: karşılama, dinleme, bakım ve dönüştürmedir.
Siz burada çocuklara ne öneriyorsunuz?
Çiftliğin önerisi, uyuşturucudan uzak bir biçimde toprakla, sanatsal, kültürel, eğitimsel etkinliklerle ve hayvanların bakımı ile uğraşmalarıdır. Bu çocuklar sosyal adaletsizliğin ve politikaların kurbanlarıdır ve hep bir polis vakası olarak ele alındılar. Bu çocukların sokaklarda tanık oldukları şeyleri işittikçe onları tanıdıkça daha ne kadar az şey yaptığımı düşünüyorum.
Buraya gelen çocukları nasıl karşılıyorsunuz?
Karşılama için tavukların örneğinden yararlanıyoruz. Tavuk kanatlarını açar ve yavrularını onların altına alarak korur. Onları dinlemek ve anlamaya çalışmak da çok önemli. Ȍrneğin bir köpek sevdiği insanı daima aynı sevgi ve sadakatle karşılar; o insan sarhoş, parasız, zengin olarak nasıl gelirse gelsin, köpeğin davranışında bir farklılık olmaz. Biz de çocukları işte böyle kabul ediyoruz, buraya nasıl gelirse gelsin, ayni ilgi ve dikkatle yardıma çalışıyoruz.
Peki onlara nasıl bakıyor ve dönüştürüyorsunuz?
Bakım,bir eylem değil, bir davranıştır. Devlet bunu yapmadığı için biz burada bulunan çocuklarımıza iyi bakıyoruz. Görünüş önemli değildir, örneğin akbaba çok yüksekten uçan çirkin ve pis olarak görülen bir kuştur. Fakat doğayı temizler ve insanlara da yardımcı olur böylece. Dönüştürmek, düşler oluşturmak, toplumla birlikte çalışmak ve daha iyiye giden yolu göstermek, açmaktır. Yapmaya çalıştığımız, arılar gibi birlikte ve yorulmadan çalışarak, onlar gibi üretmektir.
Bu çocuklar, özünde kapitalist sistemin bir sonucu olarak sokağa düşüyorlar. Elbette durum böyledir diye birey olarak üzerimize düşeni yapmadan bekleyemeyiz. Sizin bu yaptığınız bireysel olarak çok güzel bir davranış ve eylem, çok takdir ediyorum. Bır insanın hayatını kurtarmak çok önemli bir davranıştır. Diğer yandan her gün yüzlerce çocuk sokağa düşüyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Evet kapitalizm sorumludur diyebiliriz. Ama toplum, devlet, aile ve bireye kadar sorumluluklar da vardır. Ben az da olsa, kendi üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum.
Bu konuda daha fazla ne yapılabilir?
Halka yönelik sosyal politikaların iyileştirilmesi için daha çok mücadele etmeliyiz. Hakimlerden, politikacılara kadar herkes kendi üzerine düşeni yapmalıdır. Sosyal politikaların işlevselleştirilmesini ve hayata geçirilmesini gerçekleştirmemiz gerekiyor.
Kendisini başka insanlara yardım etmeye adamış bazı insanlar tanıyorum. Siz de Victor Hugo’nun “Sefiller” adlı kitabının kahramanına benziyorsunuz.
İki pantolonum var, birisini yıkayıp, diğerini giyiyorum. Fazlasına gerek yok. Eğer başkası açsa, ben elimdeki ekmeği nasıl gönül rahatlığıyla yiyebilirim? Ben toplumsal hayat içinde paylaşıma daha fazla, egoizme daha az yer vermemiz gerektiğine inanıyorum.
Çocuklarla olan iletişiminiz nasıl?
Onlarla iletişim içinde olmak bana her zaman birşeyler kazandırıyor, öğretiyor. Yaklaşık 20 yıldır onlarla beraber yaşadığım için iyi iletişim kurabiliyorum.
18 yaşına gelen gençler buradan çıkmak zorunda mı?
Aileler 18 yaşına gelen çocuklarını evden gönderiyorlar mı? Hayır. Ben de bu çocukların kalabilecekleri kadar burada kalmalarına yardımcı oluyorum.
Söyleşimize katıldığınız için tesekkür ederiz.
Ben teşekkür ediyorum.