Sanıyorum Facebook’ta olanları hepimiz yaşıyoruz.
Sitemler büyürken listeler küçülüyor. Düşünsenize, arkadaşlar bunlar, hayatımıza dokunmuş insanlar. Düşmanlaşıyoruz.
Ben şanslıyım, listemde ‘onlar’dan ‘bunlar’dan nefret eden yok, insanlık dışı yorumlar görmüyorum, ama arkadaşlarım görüyor, bunu görebiliyorum.
Kendi çevreme bakınca görüyorum ki kalınlaşmış derimiz, duyarsızlaşmış ve hoyratlaşmışız. Sessiz ve katılımsızız.
Oysa yaygın olarak iletişim kurabildiğimiz tek yer orası; oradaki sessizlik, çaresizlik ve yalnızlık duygusu uyandırıyor, bu daha da bölüyor.
Belki bize dayatılan şiddet karşısında ne yapacağımızı bilemez durumdayız. Çaresizlik bürümüş iliğimizi, inançsızız.
Ama bu olmaz. Biz varız! Aklımız var, fikrimiz var, barışın sesini yükseltmeli ve paylaşmalıyız. Onay bekleyen ergenler değiliz sonra; like’larla bir yere varamayız. Organize bir güce karşı birliksiz duramayız.
Yaşama karşı savaş açıldı, yaşıyoruz hala ve varız; çok acil bir şeyler yapmalıyız.
Şiddete şiddetle cevap vermenin doğru olmadığını, daha fazla kan ve acıdan başka bir sonuç doğurmadığını görüyoruz.
Kitlesel fiziki eylemler kitleye ve sonrasında etkin olabilme inancımıza zarar veriyor. Şimdilik başka yollar bulmalıyız.
Silahların susmasını, barışın geri gelmesini, kardeşlerimizin ölmemesini istiyoruz.
Ülkenin içine itildiği bu sonu gelmez vahşet ve kin ortamından arınmasını istiyoruz.
Bize unutturulmaya çalışılan adaletin yeniden inşasına, hukukun işlemesine ihtiyacımız var.
Toplumun iyiliğini gözetecek bir devlete ihtiyacımız var.
Tüm bunlar bizler kendimizi görünür kılmadıkça gerçekleşmeyecek.
Barış istiyoruz; hiç de az değiliz, fakat görünür olmalı talebimiz.
Düşünsenize, ‘barış’ için yürüyemez durumdayız.
Bir şekilde birbirimize umut olmak zorundayız. Birbirimizi budamadan ortak bir amaç altında toplanmalıyız.
Düşündük; ilk etapta hızlıca uygulanabilecek bir hareket başlattık; camlara, balkonlara beyaz bayrak asıyoruz. İsterseniz barış işareti çizin, isterseniz ‘barış’ yazın üzerine, isterseniz başka şey yazın, yeter ki ‘kimseyi’ acıtmasın, sadece barışçıl olsun.
Bir de, hemen karartıyoruz ya profil resimlerini, her şeye rağmen kararmasın artık, bembeyaz aydınlansın.
Aramızda itirazlar eden de var elbet.
“Savaşta beyaz bayrak teslim oluyoruz anlamı taşır.”
“İspanya’da beyaz mendil sallarsan istenmiyorsun git demektir.”
“Ülkemizde beyaz havlu veya tülbent düğüne giden arabaların aynasına takılır.” “Pek bir anlam ifade etmeyeceği kanısındayım. Bence daha etkin yollar aranmalıdır.” gibi.
Evet, Peki, o zaman barışa teslim oluyoruz. “istenmiyorsun nefret, git” diyoruz. Düğünümüzü, kutlamamızı barışa değişiyoruz.
Kesinlikle; daha iyi, daha etkin bir şey bulmamız gerektiğine katılıyoruz; şimdilik aklımızda elimizde olan bu var, vakit dar.
Biz, beyaz bayrakla cenazelerini taşımaya çalışan, tülbentlerine barış yazan kadınlardan çıktık yola, 'barışa teslim oluyoruz' yazarız üzerine şartsa, evirip çevirip ufalamak yerine böyle şeyler de yapabilir akıl.
Haydi, bir el atın.
“Ne işe yarar ki?” diye soranlar vardır. “Bu mu bulup bulabildiğiniz” diyenler vardır, böyle naif bir fikri paylaşmayı kendine yakıştıramayan da vardır, kabul ama evet değil. "Ben daha etkin bir yol buldum" diyemedikçe olancasına destek verebilseydik bugün ne siyah ne beyaz bayrak asıyor olmazdık.
Bu kadar basit bir şey de işe yarar, çok işe yarar.
Belki dünyayı kurtaramayacak ama boy gösterecek, inkâr edilemeyecek kadar talebi görünür kılacak yaygın bir barışçıl hareket, savaş şartlarında yaşayan masum kardeşlerimizin buna iznimiz olmadığını, yalnız olmadıklarını bilmesini sağlar. Kimseye zarar vermeden birlikte olduğumuzu hissettirir. Üstelik de kolayca. Ardından yürüyebiliriz bakarsınız. Bu kadarı yetmez mi?
Birbirimizi desteklemeye ihtiyacımız var, birbirimizi görmeye ihtiyacımız var, yalnız olmadığımızı bilmeye ihtiyacımız var ve dahası, insanlar olarak içini dilediğimiz gibi boyayabileceğimiz, sadece kendimiz olabileceğimiz bir bayrak altında birleşmeye ihtiyacımız var.
Huzurlu bir sessizliğe, engin ve aydınlık bir boşluğa ÇOK ihtiyacımız var.
Bırakın şöyle camlardan, balkonlardan; bembeyaz, tertemiz; sessiz sedasız bağırsın barış.
Haydi, asın bayrakları, beyaz bir tülbent, bir havlu olsun, yeter ki beyaz olsun; sonra bir kağıt alın ve bir not yazın üzerine, apartmanınıza da asın, elden ele, kulaktan kulağa yayılsın umut, uyanmaya başlasın barış. Sonrasına bakarız.