Vergi sistemimizde yatırım harcamalarını özendiren önemli destek unsurlarından biri, geçmişte uygulanan yatırım indiriminin yerine getirilen “vergi indirimi” uygulamasıdır.
Yatırım indirimi, yapılan yatırım harcamalarının, teşvik belgeli olup olmadığına bakılmaksızın belli oranlarda vergi matrahından indirilmesi şeklinde uygulanmaktaydı. Genel oran yüzde 40’tı, fakat bazı bölgelerde veya bazı teşvikli yatırımlarda yüzde 100 veya yüzde 200 gibi yüksek oranlar geçerli idi.
Yatırım teşvik belgesiz harcamaların da indirime konu edilmesi yatırım indirimini sıradan bir indirime dönüştürmüş, seçici ve teşvik edici olma özelliklerini ortadan kaldırmıştı. Bu nedenle kaldırılması bence de doğru bir karardı, ancak yerine konulan sistem doğru kurgulanamadı.
Yeni vergi indirimi sistemi, teşvik belgeli yatırımlardan elde edilen kazançlara uygulanmak üzere getirildi. Özetle anlatırsak, teşvik belgeli yatırımlarda yatırım için öngörülen katkı tutarına ulaşıncaya kadar gelir veya kurumlar vergisi genel orandan değil indirimli orandan hesaplanıyor. Böylece yatırıma katkı tutarına kadar gelir veya kurumlar vergisi alınmayarak yatırımların teşvik edilmesi amaçlanıyor.
Yatırıma katkı tutarı, indirimli gelir veya kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle tahsilinden vazgeçilen vergi yoluyla yatırımların Devletçe karşılanacak tutarını, bu tutarın yapılan toplam yatırım tutarına bölünmesi suretiyle bulunan oran ise yatırıma katkı oranını ifade ediyor.
Vergi indirimi desteği halihazırda stratejik yatırımlar, bölgesel teşvik uygulamaları ve öncelikli yatırımlar, cazibe merkezleri programı, hamle programı, proje bazlı teşvik uygulamaları çerçevesinde düzenlenen teşvik belgeleri kapsamında sağlanıyor.
Destek uygulamasında en önemli unsur “yatırıma katkı oranı” olup, bu oran yatırımın yapıldığı bölgeye veya yatırımın türüne göre değişiyor.
Başlangıçta sadece yatırımın tamamlanıp işletme döneminde bu yatırımlardan elde edilen kazançlara indirimli vergi oranının uygulanması öngörülmüştü. Ancak kısa süre içinde bu uygulamanın yetersiz kaldığı anlaşıldı, çünkü yeni yatırımlardan elde edilen kazançların işletme döneminin ilk yıllarında yetersiz olması nedeniyle vergi avantajından yararlanma süreleri çok uzamaktaydı. Özellikle yatırımların yeni kurulan şirket bünyesinde yapılması halinde bu sorun yaşanmaktaydı.
Hangi yatırımcı 20, 30, hatta 50 yıla ulaşan sürelerde sağlayacağı vergi avantajını düşünerek yatırım planlar ki?
Bu nedenle yatırım döneminde elde edilen diğer kazançlara da indirimli vergi oranlarının uygulanması kabul edildi.
Bütün bu tavizlere rağmen yatırıma katkı tutarlarının kullanımı sağlanamayınca, yatırımcıların devreden katkı tutarlarının başka vergi borçlarının ödenmesinde kullanılabilmesi talepleri gündeme geldi.
Ben de yazılarımda bu ihtiyacı ifade etmeye çalışmıştım.
İş dünyasının bu yöndeki talepleri, önce Cumhurbaşkanının açıkladığı ekonomik reform paketinde karşılık buldu.
Hazine ve Maliye Bakanlığının internet sitesinde kamuoyu ile paylaşılan Ekonomi Reformları Eylem Planında, 31 Aralık 2021 tarihine kadar gerçekleştirilmesi öngörülen eylemler arasında, “yeni yatırımlara yönelik teşvik programlarında, hak edilen yatırıma katkı tutarının kurumlar vergisi haricindeki diğer vergi ödemelerinden de belirli oranlarda indirilebilmesine imkân sağlanacağı” hususuna da yer verildi.
Bu eyleme ilişkin yasal düzenleme 26 Ekim 2021 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 7338 sayılı Kanunla gerçekleştirildi.
1/1/2022 tarihinden itibaren yapılacak yatırım harcamalarına uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe giren düzenleme ile, yatırım teşvik belgesi bazında 2022 yılı başından itibaren yapılacak yatırım harcamaları üzerinden hak kazanılacak yatırıma katkı tutarının yüzde 10’luk kısmının, özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi hariç olmak üzere tahakkuk etmiş diğer vergi borçlarından terkin edilmek suretiyle kullanılabilmesi mümkün hale geldi. Yani belirlenen tutar, KDV ve ÖTV hariç diğer vergi borçlarının ödemesinde kullanılabilecek.
Terkin talebinde bulunulabilecek tutar, hak edilen yatırıma katkı tutarından indirimli kurumlar vergisi yoluyla kullanılan yatırıma katkı tutarının düşülmesinden sonra bulunan tutarın yarısından fazla olamayacak.
Ayrıca, diğer vergi borçlarından terkin edilebilecek toplam tutar, ilgili yatırım teşvik belgesi kapsamında fiilen yapılan yatırım harcamalarına, yatırıma katkı oranı uygulanmak suretiyle hesaplanan tutarın %10’undan fazla da olamayacak..
Bu düzenleme elbette olumlu ancak tartışmaları bitirmedi, hatta yeni tartışmalar başlattı. Bu tartışmaları aşağıda özetlemeye çalışacağım:
1) Eskiden hak kazanılan (devreden) katkı tutarlarının kapsam dışında bırakılması, başka bir ifadeyle uygulamadan 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren yapılacak harcamalar dolayısıyla en erken 2023 yılında yararlanılabilecek olması yoğun olarak eleştiriliyor. Çünkü eritilmesi gereken asıl birikim önceki yıllarda yapılan harcamalardan kaynaklanıyor.
Yatırıma katkı tutarının yüzde 10’luk kısmının, vergi ödemelerinde kullanılabilmesi, kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı takip eden ikinci ayın sonuna kadar talep edilmesi şartıyla mümkün olabilecek. Buna göre ilk uygulama 2022 yılında yapılacak harcamalar üzerinden hesaplanacak tutarların 2023 yılı Nisan ayında 2022 yılı kurumlar vergisi beyannamelerinin verilmesinden sonra ve 2023 yılı Haziran ayı sonuna kadar talep edilmesi şartıyla yapılabilecek. Bu süre içinde kapsama giren tahakkuk etmiş borcu olmayanların bu imkândan yararlanamayacakları anlaşılıyor. Bu nedenle talepte bulunma süresinin uzatılması mutlaka sağlanmalıdır. Gelecekte doğacak borçlar için de uygulama mümkün olabilmelidir.
2) Diğer vergi borçlarının terkini suretiyle kullanılan tutarın bir katına isabet eden yatırıma katkı tutarından vazgeçildiği kabul ediliyor. Bu da haksız. Yani 100 birim vergi ödemesi için 200 birimlik katkı tutarı harcanıyor/siliniyor. En azından vazgeçilen yatırıma katkı tutarları dolayısıyla vergi matrahına indirimli oranda gelir/kurumlar vergisi uygulanması kabul edilebilirdi. Kanuna aksine hüküm konularak bu imkân da tanınmadı.
3) Vergi ödemelerinde kullanabilecek tutarın, hak edilen yatırıma katkı tutarından indirimli kurumlar vergisi yoluyla kullanılan yatırıma katkı tutarının düşülmesinden sonra bulunan tutarın yarısı olarak belirlenmesi de eleştiriliyor. Neden tamamı kullanılmasın ki? Bu konu da yasal düzenleme ile düzeltilmelidir. Bu kısıtlama vergi ödemesinde kullanılan tutarın bir katına isabet eden katkı tutarından vazgeçilmiş sayıldığı için öngörülmüş olabilir. Ancak ödemede kullanılacak tutarı karşılayacak miktarda katkı tutarı kaldığı sürece bu kısıtlama uygulanmamalıdır. Kaldı ki kanunun vazgeçmeye ilişkin hükmü de değiştirilmelidir.
4) Belirlenen yüzde 10 oranı düşük. Sanıyorum bunda bazı yatırımlara çok yüksek yatırıma katkı oranı verilmiş olmasının payı olabilir. Daha doğru bir uygulama, yatırıma katkı oranı da gözetilerek oranın belirlenmesi olabilirdi. Genel oran olarak yüzde 10’dan daha yüksek bir oran belirlenebilir, buna karşılık yüksek katkı oranından yararlananlarda bu oran düşürülebilirdi. Böylece adalet de sağlanmış olurdu. Şimdi en düşük katkı oranından yararlananla, en yüksek orandan yararlanan yatırımcılar aynı oranda (yüzde 10) getirilen imkândan yararlanabiliyor.
Gelir İdaresinin 7338 sayılı Kanuna ilişkin olarak hazırladığı Etki Analizinde, bu düzenlemenin 900 milyon TL tutarında etkisinin olacağı tahmin ediliyor. Hatta vazgeçilen katkı payı düşünüldüğünde etkinin daha da az olacağı ifade ediliyor. Bu tutar ve söz konusu “ifade” çok da cömert davranılmadığını gösteriyor. Umarım en kısa sürede yasadaki kısıtlamalar kaldırılır.
Bu konuda son olarak, eski yatırım indirimine benzer, ancak daha selektif, daha adil ve uygulanması daha kolay olan bir sisteme geçmek zorunda olduğumuzu belirtmek isterim. Yeni yatırımcıları da koruyan bir sistemi kurgulamalıyız. Esas tartışılması gereken konu budur.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun...