Erdoğan Sağlam

27 Eylül 2021

Mutlu sonla biten bir yargı öyküsü…

Serbest bölgede üretilen ürünlerin başka serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan üreticiye girdi olarak satılması ve onun tarafından imal edilen mamullerin bünyesinde yurt dışına çıkarılması işleminin, serbest bölge gelir vergisi istisna uygulamasında "ihracat" olarak değerlendirilmesi talebimiz Gelir İdaresi tarafından kabul görmedi. İlk davanın açılmasının üzerinden 6 yılı aşkın bir süre geçti. Nihayet geçtiğimiz iki hafta içinde tebliğ edilen Danıştay 4. Dairesi kararları ile ilk dört uyuşmazlık mükellef lehine sonuçlandı.

 

Serbest bölgede faaliyette bulunanlar için bazı istisnalar uygulanıyor. Avrupa Birliği’ne tam üyeliğin gerçekleştiği yılın sonuna kadar uygulanacak olan bu istisnalar şunlar:

Bu istisnalara rağmen serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan mükellef sayısının çok düşük kaldığını gözlüyorum. Bunda sanırım kiraların yüksekliği, faaliyetin gümrük gözetiminde gerçekleştirilmesi ve serbest bölgeye Türkiye’den yapılan satışların ihracat, alışların ise ithalat prosedürüne tabi tutulması ile uygulanan bürokrasinin etkisi var.

Her ne kadar bazı serbest bölgelerde mülk edinilmesi mümkün olsa da, serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunmanın vergisel avantajlarından yeterince yararlanılmadığını düşünüyorum. Üretimin serbest bölgede gerçekleştirilebilecek nitelikte olması da önemli tabii ki…

Bizim konumuz ücret istisnası ile ilgili. Maliye, serbest bölgelerde çalıştırılan personelin ücretlerinin gelir vergisinden istisna edilmesiyle ilgili uygulama esaslarını 1 seri no.lu 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu Genel Tebliği ile düzenlemiş bulunuyor.

İstisnadan yararlanabilmek için serbest bölgede gerçekleşen üretim faaliyeti sonucunda üretilen ürünlerin toplam FOB bedelinin en az yüzde 85’inin yurt dışına ihraç edilmiş olduğunun yeminli mali müşavir (YMM) raporu ile tevsik edilmesi gerekiyor.

İstisnadan iki şekilde yararlanılabiliyor. İsteyen mükellefler yıl içinde personele ödedikleri ücretlerden kestikleri vergileri muhtasar beyanname ile beyan edip tarh ve tahakkuk ettirdikten sonra tecil ettiriyor. Yani vergiyi ödemiyorlar. İstisnadan bu şekilde yararlanan mükelleflerin yurt dışı ihracat tutarının toplam satış tutarına oranının, yüzde 85 veya üzerinde gerçekleştiğinin YMM faaliyet raporu ile tespit edilmesi üzerine tecil edilen bu vergiler terkin ediliyor.

İhracat şartı sağlanamazsa, yıl içinde tecil edilen gelir vergisi stopajları işverenlerden cezasız olarak ancak gecikme zammıyla birlikte tahsil ediliyor.

İstisnadan yararlanmanın ikinci şekli, yıl içinde tahakkuk eden vergileri normal sürelerinde ödemek ve yıl sonu itibariyle yüzde 85 şartının sağlandığını YMM raporu ile tevsik ettikten sonra istisnadan yararlanmak…

Bu seçenekte, yıl içinde ödenen ücretlere ait gelir vergisi stopaj tutarları, ihracat şartının gerçekleştirildiğinin YMM raporu tespit edilmesi üzerine, Vergi Usul Kanununun düzeltme hükümleri çerçevesinde mükellefe iade ediliyor.

Bu ikinci yöntemi daha çok, yüzde 85 şartını dönem içinde gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceğini net bir şekilde tahmin edemeyen ve risk almak istemeyen mükellefler tercih ediyor. Tabii ki tartışmalı durumlarda da bu yöntem uygulanabilir.

Şimdi gelelim bizim olayımıza…

İstanbul’daki serbest bölgelerin birinde otomotiv yan sanayi sektöründe üretim faaliyetinde bulunan bir mükellef, serbest bölgede ürettiği ürünlerin bir kısmını doğrudan kendisi ihraç ediyor, bir kısmını ise İzmir’de bulunan bir serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan mükellefe satıyor ve bu mükellefin imal ettiği ürünlerin bünyesinde yurt dışına çıkarıyor. Yani yüzde 85 ihracat şartını ancak bu şekilde sağlayabiliyor.

Tebliğde ihracatın başkaları eliyle yapılması durumu sadece ihraç kayıtlı teslimler için kabul ediliyor. Serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan üretici firmaların ürünlerini, aynı veya başka bir serbest bölgede faaliyette bulunan ihracatçılara, yurt dışına satılması kaydıyla teslim etmelerinin de yurt dışına satış olarak değerlendirileceği belirtiliyor.

Esasen serbest bölgelerde KDV uygulanmadığı için ihraç kayıtlı teslim uygulaması bu bölgelerde yapılmamakla birlikte, ilgili tebliğde, serbest bölgede üretilen ürünlerin aynı veya başka serbest bölgedeki ihracatçılara ihraç kaydıyla satılması halinde, normal ihraç kaydıyla teslimlerde olduğu gibi teslim tarihini takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ihraç edilmesinin zorunlu olduğu ifade ediliyor.

İhraç kaydıyla teslimlerde malın aynen ihraç edilmesi esas olduğundan, bizim olayımızda serbest bölgede üretilen ürünlerin başka serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan üreticiye girdi olarak satılması ve onun tarafından imal edilen mamullerin bünyesinde yurt dışına çıkarılması işleminin, gelir vergisi istisna uygulamasında "ihracat" olarak değerlendirilmesini talep ediyoruz. Ancak bu talebimiz tebliğde düzenlenmediği gerekçesiyle Gelir İdaresi tarafından kabul görmüyor.

Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü ve Maliye’deki temaslarımızın sonuç vermediğini görünce, diğer serbest bölgedeki mükellefin YMM’sine, bizden aldıkları ürünlerin üretimde kullanılan ve ihraç edilen kısımlarını tespit eden özel amaçlı YMM raporları yazdırıp, bu tespitleri kendi YMM raporumuza dayanak olarak alarak mükellefin yüzde 85 şartını sağladığını tespit ediyoruz. 

Mükellefin bu rapora istinaden stopaj iadesi talebi, tahmin edeceğiniz üzere vergi dairesince reddediliyor.

İlk ret işlemi 2013 yılına ilişkin olarak 2014 yılı Aralık ayında gerçekleştikten sonra her yıl aynı şekilde talepte bulunuldu ve bütün talepler reddedildi. Bütün ret işlemleri için de dava açıldı.

Tüm davalarda farklı vergi mahkemeleri “serbest bölgeye yapılan satışların ihracat olduğu, başka serbest bölgedeki üreticiye satılan ürünlerin bu üretici tarafından imal edilen mamullerin bünyesinde yurt dışına çıkmış olduğu, İdarenin bu konudaki itirazının bulunmadığı, bunun söz konusu firmaya hammadde satışı olarak değerlendirilemeyeceği, kanunlarda ve ilgili tebliğde serbest bölgelere yapılan bu nitelikteki satışların ihracat olarak kabul edilmeyeceğine ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı” gerekçeleriyle açılan davaları kabul ettiler ve ödenen stopajların talep tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte iadesine karar verdiler.

İstinaf yolu açıldıktan sonra Bölge İdare Mahkemeleri de aynı gerekçelerle vergi mahkemelerinin kararlarını uygun buldular ve İdarenin istinaf başvurularını reddettiler.

15 Temmuz ve pandemi, yargıda yavaşlamaya neden olduğundan, ilk davanın açılmasının üzerinden 6 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen Danıştay İdarenin temyiz başvurularına ilişkin herhangi bir karar vermemişti. Nihayet geçtiğimiz iki hafta içinde tebliğ edilen Danıştay 4. Dairesi'nin dört kararıyla ilk dört davada temyiz incelemesi sonuçlandı. İdarenin temyiz başvurularının oybirliği ile reddi ve temyize konu vergi mahkemesi veya Bölge İdare Mahkemesi kararlarının onanmasına karar verildi. Böylece ilk dört uyuşmazlık Danıştay’da mükellef lehine karara bağlanmış oldu. Bu gelişme, sonraki dönemlere ilişkin uyuşmazlıkların da mükellef lehine sonuçlanacağına dair olan inancımızı güçlendirdi.

Bakalım bundan sonra İdare bu kararları dikkate alacak mı?

Son söz: Sözüm özellikle gençlere. İnandığınız konuda sonuna kadar mücadele edin. Hukuka güvenin…

 


[1]3516 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile FOB Bedelinin en az yüzde 85’i olarak belirlenmiş olan yurtdışına ihraç oranının, 2020 yılı için yüzde 80 olarak uygulanmasına karar verilmiştir.