Sonunda bu da oldu. Devlet, ana muhalefet partisinin Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na verdiği soru önergesine ilişkin haberin yayından kaldırılmasını buyurdu!
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın (TİB) T24'e gönderdiği yazıda, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararı gerekçe gösterilerek linki verilen "CHP’li Oran’dan Erdoğan’a: Sabah ve ATV için satın alma talimatı verdiniz mi?" başlıklı haberin "derhal" yayından çıkarılması isteniyor. Haberde, yayın yasağı getirilen -ki bu da çok sorunlu bir karar- soruşturmalarla ilgili hiçbir telefon tapesi bulunmuyor.
BTK ve TİB yazısında dayanak gösterilen mahkeme kararının içeriği yok.
İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi parlamento çalışmalarına uzanacak bir yasaklama mı getirmiş, yoksa BTK ve TİB, mesela bir ihbarı gerekçe göstererek durumdan vazife mi çıkarmış, belli değil.
Üstelik bu girişim, internet yayınlarına idarenin daha da fazla kısıtlama getirmesine imkân sağlayacak yeni teklif daha yasalaşmadan yapılabiliyor.
Mevcut durum bile kabul edilemezken...
2007 yılında yürürlüğe giren 5651 sayılı İnternet “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” iki konuda TİB'e (yani idareye, yani hükümetin atadığı ve hükümetin talimatı altında çalışan bürokratlara) doğrudan erişim engelleme yetkisi sağlıyor. Eğer idare, bir yayında "çocuk istismarı yapıldığı" ya da "müstehcen" içerik bulunduğuna kanaat getirirse erişimi doğrudan engelleyebiliyor, site kapatmaya kadar karar alabiliyor.
Mevcut yasaya ilişkin yasaklama uygulamaları, Avrupa Birliği'nin Ekim 2013'te yayımladığı son Türkiye İlerleme Raporu'nda sert bir dille eleştiriliyor. Hâl böyleyken, idareye daha fazla alanda doğrudan, yani yargı kararına ihtiyaç duymadan erişim engelleme, yayından içerik çıkartma imkânı sağlayan yeni yasa teklifi gündeme getirildi. TBMM Genel Kurulu'ndan geçerek yasalaşmak üzere olan AKP'nin bu teklifinde, TİB Başkanı, "özel hayatın ihlal edildiği" kanaatine vardığı bütün içerikleri doğrudan yayından çıkarabilecek. TİB Başkanı hakkında soruşturma ancak Ulaştırma, Denizcilik ve Habercilik Bakanı'nın izniyle mümkün olabilecek. TİB çalışanları hakkındaki soruşturma iznini de TİB Başkanı verecek.
Teklifte, internet kullanıcılarının trafik bilgilerinin tutulmasına da uzanan birçok sorun var. İnternette yargı dışı denetim alanını genişletmeye çalışan eğilim artarak sürüyor.
'Özel hayat' sınırına idare mi karar verir?
Peki özel hayat nedir?
Özel hayatın sınırları bütün insanlar için aynı yerde mi başlar? Yoksa misal siyasetçiler, sanatçılar, gazeteciler ve aklınıza gelebilecek birçok toplumsal kesim için tek bir özel hayat sınırlaması olabilir mi?
Örneğin, yolsuzluk iddiasıyla yürütülen soruşturmalarda mahkeme kararıyla telefonları dinlenen şüphelilerin hükümet üyesi olan babalarıyla konuşmaları özel hayata girer mi, girmez mi?
Hukuk dünyasının bile on yıllardır yapılan değerlendirmelerde standart bir içtihada kavuşturmakta zorlandığı "özel hayat" tespitini, üstelik ifade özgürlüğünün en temel alanı olan internette hükümetin atadığı bir memurun yapması bir hukuk devletinde olağan karşılanabilir mi?
"Özel hayat" denilince sadece "gizli çekilmiş seks kasetleri"nin kastedildiği imasını yaymaya çalışanlar, neden bu durumu yasa teklifine açıkça yazmak yerine "özel hayat" gibi her yere çekilmesi mümkün olan bir ifadeyi tercih ediyorlar? Bu teklif böyle yasalaşırsa, örneğin bakan çocuklarının mahkeme kararlarıyla dinlenmiş telefon konuşmalarının yayınının "özel hayat" kapsamında engellenmesini sağlamak için mi?
Başbakan'ın, siyasetçilerin gizlice çekilmiş kasetleri için vaktiyle dile getirdiği "Orası özel hayat değil, orası onların yatak odası değil" sözleri, size de internette planlanan "özel hayat" denetiminin olası rotasını haber vermiyor mu?
Türkiye, nasıl, yasadışı kaydedilmiş telefon konuşmalarının Başbakan'ın dilinden düşmediği, ancak mahkeme kararlarıyla dinlenmiş telefon konuşmalarının yayınının yasaklandığı bir ülke haline getirilebildi?
İdare TBMM'ye de emir verdi mi, verecek mi?
Yargı, parlamento çalışmalarına müdahale anlamına gelebilecek, milletvekillerinin TBMM'deki sözlerinden dolayı yargılanamayacakları yolundaki Anayasa hükmüne aykırı düşecek bir karara mı imza attı?
TİB ve BTK, hükümete yakın gazete ve internet sitelerinde, Başbakan'ın da neredeyse her konuşmasında gönderme yaptığı yasadışı dinlenmiş telefon konuşmalarının yayını için de harekete geçti mi?
T24'ün yayından kaldırması istenen CHP'nin soru önergesi TBMM'nin internet sitesinde duruyor, ne olacak?
Artık "sandık her şeydir" noktasında da mı değiliz? İdare veya yargı parlamentoya "internet sitenden muhalefetin soru önergelerini kaldır" talimatı mı verecek?
Bazı savcılar "cemaat-paralel devlet" hiyerarşisi içinde çalışıyorsa bunu ancak yargı araştırır, peki ortaya çıkan görüntüleri kim izah edecek?
Gazeteciliği sonuna kadar durdurabileceğinize gerçekten inanıyor musunuz?
Durdurabildiğinizin gazetecilik değil, medyaya medya dışındaki işlerinin bekası için giren veya medyaya talimatla atanan patronlar olduğunun farkında değil misiniz?
Eğer o görüntülerin, mahkeme kararlarıyla dinlenen o telefon konuşmalarının haber verdiği şeyden korkmuyorsanız...
Böyle bir Türkiye için nasıl bir sebebiniz olabilir?
Twitter: @DOGANAKINT24