Doğan Akın

25 Kasım 2010

Yeni Genelkurmay Başkanı'nın ilk açıklaması nasıl okunmalı?

Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan 21 maddelik açıklama önemli “ilk”ler içeriyor.

Milli Savunma ve İçişleri bakanlarının TSK Personel Kanunu'nda tanınan yetkiyi ilk kez kullanarak tümgeneraller Halil Helvacıoğlu ve Gürbüz Kaya ile  Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu'nu açığa almasının ardından Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan 21 maddelik açıklama önemli “ilk”ler içeriyor.


- “Bilgi Notu” başlığı altında yapılan 21 maddelik duyuru, Orgeneral Işık Koşaner'in Ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı'na atanmasının ardından, soruşturma konularına ilişkin olarak yapılan ilk açıklama özelliğini taşıyor. (Koşaner'in göreve başladığı gün yapılan "Aslan Güner ve dinleme cihazları" açıklamasını ihmal ediyoruz).  Devir-teslim töreni, bayram mesajı gibi rutin konular dışında bugüne kadar herhangi bir renk vermeyen Koşaner, generallerin açığa alınması üzerine ilk kez Ergenekon kapsamındaki bir soruşturma konusunda açıklama yapmış bulunuyor.


Koşaner'in ilk açıklamasındaki kelimelendirme


- Koşaner'in onayıyla yapılması dışında bir ihtimal bulunmayan açıklamanın, TSK'nın hükümete karşı konumu ile kamuoyu ve askerler karşısındaki durumu ayrı ayrı dikkate alınarak kelimelendirildiği anlaşılıyor. Askerin sorgulandığı, eleştirildiği veya suçlandığı her olayda “esip gürleyen” geleneksel askeri tonun Koşaner'in açıklamasına yansımadığı gözleniyor. Bir başka deyişle, sürece ilişkin bilgi verilen açıklamaya, üslup olarak “özel bir yükleme” yapılmamış.


Asker ilk kez resmen YAŞ kulisi veriyor


- Bununla birlikte, amiral ve generallerin açığa alınmasına kadar gelişen süreç konusunda Genelkurmay açıklamasında hemen hemen hiçbir ayrıntının esirgenmemesi dikkat çekiyor. Böylece, bir Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) ile sonrasında kapalı kapılar ardında yaşanan gelişmeler konusunda ilk kez bu kadar “şeffaf” bir resmi açıklamaya tanık oluyoruz. Koşaner'in, geleneksel askeri tutumun aksine dikkat gösterdiği “kelimelendirme”ye karşılık “hükümete karşı” uzun bir açıklama yoluna gittiği anlaşılıyor. Genelkurmay, hükümetle asker arasında bir “kararname restleşmesi” yaşandığını duyuran açıklama ile perde arkasında yaşanan gergin trafiği kamuoyuna ilan ediyor.


- 21 maddelik bu uzun açıklamada yine “ilk kez” resmen öğrendiğimiz önemli bilgiler var. Bu bağlamda Milli Savunma ve İçişleri bakanlarının, haklarındaki “yakalama kararı”nı gerekçe göstererek ağustos ayında terfilerini onaylamadığı amiral ve generaller konusunda Genelkurmay ile hükümet arasındaki yazışmalar dikkat çekiyor.


'Alındıkları göreve sivil onayla geldiler'


- Genelkurmay; önce, terfi ettirilmeyen bir amiral ile iki tümgeneralin bulundukları göreve vekâleten atanmalarının “onay makamının onayı”yla, yani hükümetin uygun görüşü ve Cumhurbaşkanı'nın onayıyla yapıldığını duyuruyor. Amiral ve iki generalin, vekâleten de olsa, bulundukları rütbenin bir üzerindeki görevlere getirildiklerini hatırlatalım.


- Genelkurmay, söz konusu personel hakkında yakalama kararı kaldırıldıktan sonra 12 Ağustos'ta İçişleri ve Milli Savunma bakanlıklarına tekrar “terfi yazısı” gönderildiğini, ancak iki bakanlıktan bu kez “yeni bir kararnameye gerek yok” yanıtı alındığını duyuruyor.


İkinci terfi kararnamesine 'emeklilik' yanıtı


- Genelkurmay; hükümete ikinci yazıyı Helvacıoğlu, Kaya ve Gavremoğlu'nun “bir üst rütbeye terfi ettirilmemeleri” işleminin durdurulması ve iptali için Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne yaptıkları başvurudan olumlu sonuç almaları üzerine gönderdiğini açıklıyor.


- Genelkurmay açıklamasına göre, üç subayın “30 Ağustos 2010'dan geçerli olmak üzere terfi ettirilmelerine” ilişkin olarak 19 Ekim'de gönderilen ikinci kararnameye hükümet sadece ret yanıtı vermekle kalmıyor. Bu kez Başbakanlığın da devreye girdiği ve mahkemeye giden üç subayın “emeklilik” dosyalarının talep edildiğini belirtilen Genelkurmay'ın açıklamasının ilginç bilgiler içeren 16. ve 17. maddelerini okuyalım:


“16. Bu karar üzerine, Gnkur.Bşk.lığı söz konusu Generaller ve Amiral hakkında 30 Ağustos 2010 tarihinden geçerli olmak üzere terfi ve atama kararnamelerini hazırlamış ve kararnameleri Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığına 19 Ekim 2010 tarihinde göndermiştir.

17. 21 Ekim 2010 tarihinde ise; Başbakanlık, Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı vasıtasıyla, ilgili personel hakkında emeklilik işlemlerine ilişkin belgelerin birer suretini Gnkur.Bşk.lığından talep etmiştir. 22 ve 26 Ekim 2010 tarihlerinde ilgili Bakanlıklara gönderilen cevabî yazılarda, yargısal süreç belirtilerek; 24 Ağustos 2010 tarihinde AYİM’de açılan davalar ve 27 Eylül 2010 tarihinde verilen yürütmenin durdurulması kararı nedeniyle Terfi ve Atama kararnamelerinin işlem yapılmak üzere kendilerine gönderildiği ifade edilmiştir.”


'Emeklilik dosyaları hükümete gönderilmedi' mesajı


- Açıklamada, Genelkurmay'dan istenen emeklilik dosyalarının Başbakanlığa gönderilip gönderilmediği konusunda net bir ifade bulunmuyor. “İçişleri ve Milli Savunma bakanlıklarına cevabi yazılarda” yargısal süreç nedeniyle kararnamelerin gönderildiği belirtilirken emeklilik dosyalarının gönderilmediği mesajı veriliyor.


- Emeklilik dosyası konusunda iki olasılık var. Birincisi; hükümet, emeklilik dosyalarını alamadığı için “açığa alma” işlemi yapmakla yetindi, ki bundan iktidarın askere bir noktadan sonra sözünü geçiremediği sonucu da çıkabilir. İkincisi; hükümet, emeklilik dosyalarından bağımsız olarak, açığa alma işlemiyle yetinilmesini hukuki açıdan daha doğru olarak değerlendirdi.


Hükümet yargıya başvuruyu öngöremedi


- Hükümetin, yargılanan subayları açığa alma yetkisini, neden Balyoz iddianamesi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildikten yaklaşık 4,5 sonra kullandığına gelince... Hükümetin bu yetkiyi kullanma önerilerine hep soğuk baktığını, Balyoz'dan önceki Ergenekon sürecinde yargılanan hiçbir asker için açığa alma işlemine yanaşmamasından dolayı biliyoruz. Bu durum, hükümetin subayların yargılanması sırasında “YAŞ'ta terfi ve kademe ilerlemesini durdurmak”la yetindiğini, daha ileri bir adım atmayı gerekli görmediğini gösteriyor. Hükümetin bu noktada, açığa alınan üç kişinin yaptığı gibi, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne başvurulabileceğini öngöremediği anlaşılıyor. “Yargıda hakkını arayanlara ceza veriliyor” eleştirisine yol açan görüntü, hükümetin bu öngörüsüzlüğünden kaynaklanıyor. 12 Eylül'de kabul edilen anayasa değişikliği paketinde, YAŞ kararlarının sadece “ordudan ihraçlarla” sınırlı olarak yargı denetimine açıldığını, değişikliğin terfileri kapsamadığını not edelim.


Açıklama için Başbakanlığın onayı var mı?


- Genelkurmay açıklamasına ilişkin, son, belki de en önemli nokta şu: Acaba Genelkurmay Başkanlığı, hükümetle yaşanan kararname ihtilafının bütün ayrıntılarıyla duyurulduğu bu açıklamayı kamuoyu ile paylaşmadan önce bağlı bulunduğu Başbakanlığın onayını aldı mı? Ne dersiniz, açıklama, aslında bu sorunun da cevabını içermiyor mu?..