Doğan Akın

31 Mayıs 2012

UEFA'nın cezası ve 'halka açık bir şirket' olarak Beşiktaş

Beşiktaş\'ın son ceza nedeniyle tekrar başvurmaya hazırlandığı CAS\'ta daha önce mahkûm edildiği...

UEFA; Beşiktaş, Bursaspor ve Gaziantepspor'u bir yıl süreyle Avrupa kupalarına katılmaktan men etti.

Dün gün boyunca televizyonlar ve internet sitelerinde yorumlanan UEFA kararının temelini, mali taahhütlerin karşılanmaması oluşturuyor. Yorumlar, Türkiye'deki futbol kulüplerinin önemli bir bölümünün aynı durumda olduğu tespiti üzerinde odaklanıyor.

Kararın beni düşündüren boyutu, Türkiye'de halka açık bir şirket statüsü de bulunan Beşiktaş'ın, Avrupa'da mali taahhütlerini karşılamadığı gerekçesiyle cezalandırılmasıydı.

Malum Süper Lig'de dört büyük takım “halka açık şirket” olarak faaliyet yürütüyor; Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor. Bu kulüplerin hisse senetlerdi, İstanbul Menkul Kıymetler borsası'nda (İMKB) işlem görüyor. Halka açılmayı, bir başka deyişle, küçük yatırımcılardan kaynak sağlamayı planlayan başka kulüpler de bulunuyor.

Beşiktaş'ın itiraz etmeye hazırlandığı son ceza, spor kulüplerinin “halka açık şirket olma vasfı”nı, özellikle küçük yatırımcıların korunması açısından ciddi bir değerlendirmeden geçirmemiz gerektiğini de ortaya koyuyor.

Bir dönem BJK Koordinatörlüğü ve Beşiktaş Futbol Yatırımları A.Ş Genel Müdürlüğü görevlerini de üstlenen Sami Çoban, T24'te bu konuda önemli yazılar kaleme aldı. Çoban'ın 26 Temmuz 2010'da T24'te yayımlanan “Spor kulüpleri halka açık şirket vasfı taşıyor mu”, 19 Temmuz 2010'da yayımlanan “Del Bosque gerçeği” ve 4 Ekim 2010'da yayımlanan “Beşiktaş'ın mali durumu” başlıklı yazılarında, halka açık kulüplerin “başkanlık sistemi” ile nasıl idare edildiğini ve kurumsal yönetim standartlarından ne kadar uzak davranıldığını somut olay ve rakamlarla anlatılıyordu.

Beşiktaş'ın son ceza nedeniyle tekrar başvurmaya hazırlandığı CAS'ta daha önce mahkûm edildiği Del Bosque olayında, kulüp 1 milyon 750 bin Avro'luk bir anlaşma yapmış, ancak kurumsal standartlardan uzak yaklaşımların sonucu  kasadan çıkan para 10 milyon Avro'yu bulmuştu! Del Bosque kararının altında yıllarca Beşiktaş'ı yönettikten sonra Futbol Federasyonu Başkanlığı'na getirilen Yıldırım Demirören'in imzası bulunuyordu.

Futbol kulüpleri genel kurul onayı almadan büyük borçlanmalara gidebiliyor, ciddi bir gelir kaynağı olan reklam satışlarını tartışmalı rakamlarla yapabiliyor. Vaktiyle Seyrantepe'deki stadının isim hakkını Galatasaray yıllık 5 milyon Avro'ya kiralarken, Beşiktaş'ın Dolmabahçe Stadı'nın isim hakkının yıllık 3,5 milyon liraya nasıl satıldığı tartışma yaratmıştı.

Futbol kulüpleri, “halka açık şirket” statüsü de taşıdıklarında, küçük yatırımcıların durumu ve çıkarlarının kamu otoritesinin denetimiyle kollanması büyük bir önem kazanıyor.

Sermaye Piyasası Kanunu'nun “Konu ve Amaç” başlığını taşıyan birinci maddesi bakın ne diyor:

“Bu kanunun konusu, tasarrufların menkul kıymetlere yatırılarak halkın iktisadi kalkınmaya etkin ve yaygın bir şekilde katılmasını sağlamak amacıyla; sermaye piyasasının güven, açıklık ve kararlılık içinde çalışmasını, tasarruf sahiplerinin hak ve yararlarının korunmasını, düzenlemek ve denetlemektir.”

Yasanın bu açık hükmüne rağmen, halka açık şirketler olarak futbol kulüpleri için karşılaşılan teknik zorluklar var. Örneğin; halka açık bir şirket olan kulüplerin başkanları, transfer sezonunun son gününün akşamı milyonlarca Avro'luk bir anlaşmayı tek imzayla kamuoyuna duyurabiliyor. Veya milyonlarca Avro ödenerek transfer edilen bir futbolcu, beklenen verim elde edilemeyince büyük bir maddi kayıpla elden çıkarılabiliyor. Milyonlarca Avro'luk bir futbolcuyla anlaşmanın bitiminde sözleşme yenilenmeyince şirketin “aktif değerleri”nde milyonlarca Avro'luk bir kayıp meydana geliyor. Ya da son olayda olduğu gibi, Avrupa kupalarından men, kulüpler için büyük bir gelir ve prestij kaybı yaratabiliyor.

Kulüplerin standart değerleme ölçütlerinden uzak kararlarla yönetildiğini biliyoruz. “Halka açık şirket” olma literatüründe önem taşıyan “değerleme ölçütleri, objektif kriterlere bağlılık, şeffaflık” gibi kavramlara uzak olan futbol sektöründe yatırımcılar için kritik önemi bulunan “getiri ve risk öngörüleri” de kolay yapılamıyor.

Karşı karşıya bulunduğumuz durum, dünyada “halka açık şirket” statüsü verilmiş futbol kulüplerinin nasıl denetlendiğine ilişkin bir soruyu da önümüze koyuyor.

Ne dersiniz; UEFA'nın son kararı, halka açık şirketler için yeni “kurumsal yönetim ilkeleri” yayımlayan Sermaye Piyasası Kurulu'nun, bu şirketlerdeki başkanlık sistemini, bir başka deyişle “tek adamlık” düzenini sorgulamasına vesile olur mu?