Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuklu olarak yargılanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında açılan davalara ilişkin süreçte hemen hiçbir aşamanın olağan seyrinde gitmediği giderek yaygın bir kabul görüyor.
İsmailağa ve Fethullah Gülen cemaatleri hakkında soruşturma yürüten İlhan Cihaner'in Erzincan Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla dinlemeye aldırdığı telefonlara, AKP milletvekilleri Hilmi Güler ile Osman Pepe'nin iş-ihale takibi konuşmaları da takıldı.
Cihaner'in Erzincan'da 2007'de başlattığı cemaat soruşturması, 16 ay sonra, ihbar mektupları marifetiyle söz konusu cemaatlerin “silahlı örgüt olduğu” iddiası öne sürülerek elinden alındı...
“Cemaatin silahlı olmadığını” ısrarla savunan İlhan Cihaner'e karşı aksini iddia eden Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal, soruşturmayı devraldıktan hemen sonra “silahlı örgüt ortaya çıkarmak” bir yana, yaklaşık 300 kişi hakkında “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi...
Aynı Şanal bir süre sonra makam odasına baskın yaptığı ve evini arattığı Cihaner'i gözaltına aldı...
Tutuklanan Cihaner hakkında, “silahlı terör örgütü üyeliği ve tehdit” suçlamasıyla dava açıldı. Bu davada Cihaner'e yöneltilen suçlamalar temelde “gizli tanık” ifadelerine dayandırıldı...
“Görevini kötüye kullandığı ve imar kirliliğine neden olduğu” iddiasıyla Cihaner hakkında açılan ikinci davaya bakan Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Erzurum'daki dosyayı ısrarla kendisine göndermeyen Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında suç duyurusunda bulundu...
Dünkü yazımızda yukarıda özetlediğimiz bu tuhaf süreci ayrıntılarıyla ele almış, Cihaner'in, cemaat soruşturması sırasında dinlemeye aldırdığı telefon konuşmaları nedeniyle, başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere, AKP zirvelerini öfkelendirdiğini yazmıştık.
Çok sayıda soru işareti barındıran bu sürece rağmen başta Yeni Şafak ve Zaman gazeteleri olmak üzere, bazı gazete ve televizyonların tutuklu yargılaması devam eden Cihaner'i çoktan mahkûm ettiğine de işaret etmiştik.
Kürşat Bumin Yeni Şafak'ta sorguluyor
Ancak Cihaner dosyasındaki tuhaflıklar, bir süreden beri Yeni Şafak gazetesinde Kürşat Bumin'in köşesinde sorgulanıyor.
Örneğin Bumin, 12 Haziran Cumartesi günü “Siz hangi 'mahkeme takımını' tutuyorsunuz?” başlıklı yazısında, “Cihaner davasının giderek içinden çıkılmaz bir hal aldığını” vurguladıktan sonra, kamuoyunun Cihaner davasında birbirine giren mahkemeler arasında bölündüğüne işaret ediyordu.
Cihaner'in, kendisini sorgulayan Osman Şanal'ın "Dursun Çiçek'i tanıyor musunuz? Daha önce buluştunuz mu? İrtica ile Mücadele Eyle Planı'nı gördünüz mü?" sorusuna “Tanımıyorum. Kendisiyle telefonda bile görüşmedim" karşılığını verdiğini hatırlatan Bumin, medyayı eleştiriyordu. Bumin, Erzincan'daki Konak Mazlum Otel'de kalan “Dursun Çiçek” adlı kişinin “AKP ve Fethullah Gülen cemaatini bitirme planı” olarak bilinen belgeyi hazırlamakla suçlanan Albay Dursun Çiçek'le isim benzerliği dışında hiçbir ilgisinin bulunmadığı 10 Mart'ta ortaya çıkarılmasına (Akşam) rağmen hâlâ aksi yönde haberler yapılması konusunda şaşkınlığını dile getiriyordu.
'Ayıp diye bir şey var yahu!'
“Albay” Dursun Çiçek'in “Konak Mazlum Otel'de kaldığının belgeleriyle kanıtlandığı” yalanının ısrarla haber yapılmasına Bumin, bakın nasıl isyan ediyordu:
“... Durumu görüyorsunuz, isyan etmemek mümkün mü?
'Dursun Çiçek ve Erzincan'daki otel' meselesi mart ayının ortalarında aydınlığa kavuşmuş olmasına rağmen hâlâ ısrarla okurların beynini yıkamaya çalışan bu medyaya ne demeli? Vazgeçtik 'medya etiği' filan gibi süslü terimlerden ayıp diye bir şey var yahu!”
Bumin, 13 Haziran Pazar günü yayımlanan “Siz hangi 'mahkeme takımını' tutuyorsunuz?” başlıklı ikinci yazısında, Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin istediği Cihaner dosyasını iki kez Diyarbakır'a ve İstanbul'a gönderen, ancak bir türlü Ankara'ya göndermeyen Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin adeta “top çevirdiğine” dikkat çekiyordu. Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin dosyayı istemekte hukuki açıdan haklı olup olmadığı konusunda da farklı görüşler olduğunu aktaran Bumin, yetkililerden yardım istiyordu:
"… İçinde yer alanların olduğu kadar seyredenlerin de başını döndüren bu sürecin açıklamasını benden beklemeyin. Ben sadece şu kadarını söyleyebilirim: Bu sürecin niçin yaşandığını yetkili birilerinin bize anlatması lazım...”
'Haddinden fazla gizli tanık var'
Bumin'in konuya ilişkin üçüncü yazısı “Cihaner davası dosyasına dair sorular” başlığıyla 14 Haziran Pazartesi günü yayımlandı.
Son yazısında, Cihaner'in “Ergenekon terör örgütü üyesi olmak”la suçlandığı davanın iddianamesinin “haddinden fazla gizli tanık içermesini” eleştiren Bumin, bu durumu “tuhaf” ve “can sıkıcı” bulduğunu kayda geçiriyordu. Cihaner'in avukatı Turgut Kazan'ın, Cihaner'i suçlayan “gizli tanık Efe”nin imzası ile İliç Savcısı Bayram Bozkurt'un imzasının büyük bir benzerlik gösterdiği yolunda “yalanlanmayan” açıklamasına dikkat çeken Bumin, bu noktada önemli bir hatırlatmayı da ihmal etmemişti. Bozkurt, Cihaner'in Yargıtay'da “görevini kötüye kullanmak ve sahtecilik” suçlamasıyla yargılandığı davada “şikâyetçi” konumundaydı!
'Savcı ve gizli tanık aynı isimse bu dosya tepetaklak olur'
“İmza uzmanı olmadığını, ancak iki imza örneğinin haddinden fazla birbirine benzediğini” belirttikten sonra Bumin, önemli bir tespit yapmıştı:
“Turgut Kazan'ın mahkemeye sunduğu iki imza ('ıslakları'na uluşmak zor olmasa gerek) eğer gerçekten de avukatın iddia ettiği gibi aynı kişiye, yani İliç Cumhuriyet Savcısı'na ait ise -bana göre- bu dosyanın tepe taklak olması mukadderdir. Bakalım-bekleyelim, söz konusu iddiaya ilişkin ortaya ne tür bir bilgi çıkacak.”
Nihayet Bumin, aynı yazıda, cemaat soruşturmasının Cihaner'in elinden alınarak Erzurum'a taşınmasındaki yöntem üzerinde duruyor ve “dudak uçuklatıcı” ifadesini kullanıyordu. İhbar mektupları marifetiyle “İsmailağa ve Gülen cemaatlerinin silahlı örgüt olduğu” iddia edilmiş, dolayısıyla soruşturmanın Erzurum Özel Yetkili Savcılığı'nca yapılması gerektiği öne sürülerek dosya Cihaner'in elinden alınmıştı. Elbette, dosyanın Erzurum'a tayin edilmesinden sonra ortada “silahlı örgüt” kalmamış olmasına Bumin de dikkat çekiyordu.
'Dosyanın silahlı örgüt iddiasıyla sahiplenilmesi tüyler ürpertici'
“Bu cemaatlerle ilgili soruşturma dosyasının devletin en yetkili mahkemelerinden birisi tarafından ortada 'silahlı örgüt' olduğu iddiasıyla sahiplenilmesi gerçekten 'tüyler ürpertici' bir girişim değil midir” diye soran Bumin, şöyle devam ediyordu:
“Bu sahiplenmenin ne amaçla gerçekleştirildiğinin burada bir önemi yok. Diyelim ki amaç, bambaşka konular hakkında başlatılan soruşturmaları önce 'silahlı örgüt' suçlaması var diyerek kendi alanına çekmek, sonra da bu suçlama ile birlikte önceden başlatılmış soruşturma dosyalarını da kapamaktı. Ama bakın 'amaç-araç' ilişkisine yönelik o eski soru orada size bakıyor... 'Silahlı örgüt' ile uzaktan yakından ilgisi olmayan kimi toplulukları az bir süre için bile olsa 'bekleme odası'nda alınlarında bu yafta ile tutmak bu toplulukları amaç ne olursa olsun araç olarak kullanmak değil midir? Merak ediyorum doğrusu; söz konusu cemaatler içinde yer alanların hiç değilse bir bölümü bu süreçten rahatsız olmadı mı?
Bu kadar soru yeter herhalde...”
Bumin'in soruları kadar tavrı da değerli
Evet, bu kadar alıntı da yeter. Gördüğünüz gibi, Kürşat Bumin, Yeni Şafak gazetesinin yayınlarında kesin hükümlerle suçladığı İlhan Cihaner'e ilişkin dosyalar konusunda son derece önemli bir sorgulama yapıyor.
Süreci bu kadar dikkatle inceleyen ve deneyimli bir yazar olan Kürşat Bumin'in, Cihaner'in “cemaat” soruşturması kapsamında mahkeme kararıyla yaptırdığı telefon dinlemelerine Yeni Şafak'ın sahibi Ahmet Albayrak'ı zor durumda bırakan konuşmaların da takıldığını bilmiyor olması düşünülemez.
Yukarıda yaptığımız alıntılar kadar, Bumin'in Türk basınında pek alışık olmadığımız adil ve cesur tutumu da büyük bir değer taşıyor.
T24'te Cihaner'in elinden alınan dosyaya ilişkin belgeleri ve telefon konuşmalarını 17 Şubat'tan itibaren yayımlamaya başlarken “hiçbir görüş ve inancın gazetecilikten daha değerli olamayacağını” söylemiştik...
Kürşat Bumin, vicdan ve adalet duygusuyla sorgulayan bir gazeteciliğin en güzel örneklerini veriyor.
Saygıyla alkışlıyoruz...