“Bu sene benim CHP'ye üye oluşumun 60. yılı. 60. yılda çok güzel bir kurultay görmüş oldum. 60 yıldır izlediğim en iyi kurultaydı...”
Bu sözler, Altan Öymen'e ait. 18 Nisan 1999 seçimlerinde CHP'nin yüzde 10 barajını aşamayarak parlamentoya girememesi üzerine “bir süreliğine” istifa etmek durumunda kalan Deniz Baykal'ın yerine genel başkanlığa getirilmiş ve 15 ay partiyi yönetmiş bir isim olarak Öymen'in gözlemi elbette önemli. Kurultay salonunda CNN Türk'e değerlendirme yapan Öymen'e göre, “seçim beyannamesi”ni andıran bir konuşma yapan Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP oylarında yükseliş var.
Öymen'in 60 yıllık partili birikimi ve kıdemli gazeteciliğine bakarak, kurultay için “60 yılın en iyisi” diyebilir misiniz?
'Kılıçdaroğlu korkuyor'
Evet” ya da “hayır” demeden önce, bir başka kıdemli CHP'ye kulak verelim.
“Kılıçdaroğlu Kürt sorunu konusunda yerini belli etmedi. Daha doğrusu etti. Eğer CHP'nin yeri buysa, bu yer doğru bir yer değil, CHP'ye yakışan bir yer değil. Kılıçdaroğlu Kürt meselesinin bir yönetim meselesi olduğunu çıkıp söyleyebilmeliydi. Üstelik bu yönetim meselesi sadece orada değil, Zonguldak'ta da sorun, Türkiye'nin her yerinde sorun. Bunu diyemedi Kılıçdaroğlu. Neden? Çünkü korkuyor, kendi tabanından, halkından korkuyor.
İkinci mesele asker meselesidir. Ne hakkı var askerin (BDP'nin iki dil kararı üzerine) böyle bir açıklama yapmaya? Kılıçdaroğlu bir gün önce önüne gelmiş bu mesele hakkında konuşmadı...”
NTV ekranına yansıyan bu sözler de, en kıdemli CHP'lilerden, partiyi bir dönem Genel Sekreter olarak da yöneten, Türkiye'nin saygın kamuoyu araştırma kuruluşu KONDA'nın kurucusu Tarhan Erdem'e ait.
CHP'nin zirvesine çıkmış iki saygın ve kıdemli ismin kurultay ve Kılıçdaroğlu'nun konuşması konusundaki değerlendirmesinin birbirinden bu kadar uzak olması kurultayda söylenenler kadar söylenmeyenlerin de önemli olduğunu gösteriyor.
CHP Kürtlerden oy beklemiyor mu?
Kılıçdaroğlu Kürt sorununa “Kürt” demeden, türban yasağına “türban” demeden değinmeyi tercih etti.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasını, Öymen'in yaptığı gibi “seçim beyannamesi”ne benzetirsek, CHP liderinin, oyunu Kürt sorununda alınacak tavra göre kullanacak seçmenlerden, en azından Haziran 2011'de yapılacak seçimlerde pek bir şey beklemediği gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.
Kılıçdaroğlu'nun Kürt sorunu konusunda tutuk olmasının nedeni, açıklamaya hazırlandığı rapordan önce konuşmamak değilse, CHP'nin seçimlerden önce -aynen AKP gibi- işin esasına girmekten uzak kalacağını söyleyebiliriz.
Kılıçdaroğlu, BDP'nin “iki dil” kararına tepki gösterirken bir kez daha siyasete karışan Genelkurmay'ın açıklamasının hemen ertesine rastlayan kurultayda, içinde “Kürt” sözcüğü bile geçmeyen bir konuşma yaparak, konuşma metnini son anda değiştirip değiştirmediği konusunda bir merakı da tetikledi.
Kılıçdaroğlu'nun, türban meselesine girmeme bu tutumu konusunda iki nokta etkili olmuş görünüyor. Birincisi; CHP'nin iç kamuoyunda, üniversitedeki türban yasağı üzerinde bir uzlaşmaya varılamadığı anlaşılıyor. CHP'nin üniversitede türban yasağına ilk kez açıkça karşı çıkmasının ardından gündeme gelen “ilköğretimde ve kamuda da türban” girişimleri üzerine Başbakan Erdoğan'ın muhalefetin istediği taahhüdü vermeye yanaşmaması CHP içindeki uzlaşmayı zorlaştırıyor. İkincisi; Prof. Sencer Ayata'nın son şeklini vereceği türban raporundan önce bir açıklama yapılması istenmiyor.
Askeri idari yargıya ilk karşı çıkış
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında söylemediklerine değil de, söylediklerine gelince... Bu bölümde altı çizilmesi gereken bölümler var. Burada birinciliği; “yeni CHP”nin inşasında önemli olacak askerle mesafe konusunda fikir de veren Kılıçdaroğlu'nun önemli bir vaadine vermek gerekiyor. Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ni kaldırılacakları sözü vererek, idari yargıda askerler için yaratılmış iki başlılığı sona erdirme yolunda CHP açısından önemli bir çıkış yaptı.
Kılıçdaroğlu, haklı olarak “DGM'lerin devamı” diye andığı “özel yetkili mahkemelerin kaldırılacağını” da vaat etti.
CHP'de unutulmuş bir söz: Yoldaşlar!
Kılıçdaroğlu'nun delegeye seslenirken “yoldaşlarım” da demesi, CHP'de çoktan unutulmuş sol lisanı hatırlatması açısından ilginçti. Güneydoğu'ya özel teşebbüs gitmezse devlet eliyle fabrika yapılacağı, 12 Eylül darbesiyle kapatılan solcu öğretmenlerin örgütü TÖB-DER'in mal varlığının iade edileceği, demokratik anayasa, üniversite harçlarının kaldırılacağı, emekli aylıklarından esirgenen ve AKP'nin düzeltmeye yanaşmadığı refah paylarının maaşlara ekleneceği sözleri ile çalışanlara vaatlerini de bu fasılda anabiliriz.
Kılıçdaroğlu'nun, 6 yaşından itibaren yarıştırılmaya başlanan çocukların haklarına da uzanan konuşmasının hazırlığına bu kez daha fazla zaman ayırdığı belli oluyor.
Seçmenin önemli bir bölümü CHP'den farklı bir AKP görüyor
İstediği isimleri Parti Meclisi'ne seçtiren ve seçim beyannamesinin ana başlıklarını kurultayda kamuoyuyla paylaşan Kılıçdaroğlu'nun gireceği ilk sandık sınavına yaklaşık yedi ay var. AKP'nin açık ara önde göründüğü anketler ve 2002 yılından beri yapılan dört seçim, seçmenin önemli bir bölümünün “CHP'nin gördüğü AKP'den çok daha farklı bir AKP” gördüğünü de gösteriyor.
Evet, üst üste dört seçimden birinci parti olarak çıkan, beşincisinden de zaferle çıkmaya hazırlanan AKP, sokaktaki insanı nasıl yakalıyor?
Ocak ayından itibaren “yeni CHP”nin inşası yolunda önemli çıkışlar yapmaya hazırlanan Kılıçdaroğlu'nun önündeki önemli sorulardan biri de bu...