Ölüleri çoktan ayırmıştık bu ülkede, acıları da ayırdık.
Dünkü iki ölüm, bu topraklarda hayatın yakasına bir utanç yaftası gibi asıldı.
Önce Meral Okay'ın haberi geldi. Efsane gibi gitti Meral Okay. “Lunapark gibi sevdalık olduğu” kocasına, Yaman Okay'a kavuşurken, kısacık bir hayatın bile ölümün eline hiçbir şey bırakmayabileceğini önümüze koydu ve gitti.
Hayatını hayatımıza yıldız gibi düşüren kelimeleriyle, vefasıyla, noktalı virgüllü konuşmasıyla, şarkılarıyla, senaryolarıyla, oyunlarıyla, insanca her duyguyu taşıdığı resim gibi yüzüyle, bir yarım yüzyılı uçsuz bucaksız yaşadı ve gitti.
Arkasından “O kadın camiye mi gidecek fırına mı” diye yayın yapacak kadar yüreklerine insanlık adına tek kıymık bile batmamış insanlar olabileceğini de göstererek gitti ülkesine.
İkinci ölüm haberi, Ankara'dan geldi. Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde beklenen ölüm gelmiş, tam 36 ay önce tutuklanan Prof. Mehmet Haberal'ın annesi Medine Hanım 94 yaşında hayata veda etmişti.
Ergenekon sürecinin 12. dalgası kapsamında 13 Nisan 2009'da gözaltına alınan, dört gün sonra tutuklanan Prof. Haberal, yine Silivri'deki dört duvar arasındayken babası Ali Yaşar Haberal'ı kaybetmişti.
Son nefesinde ne babasını, ne annesini görebildi Prof. Haberal.
Ankara'daki yaşlı ve hasta annesi kendisini ziyarete gelemiyor, kendisi de yıllardır tutuklu olduğu Silivri'den çıkıp annesini göremiyordu.
Deniz Baykal, geçirdiği ilk ameliyatın ardından, yaklaşık 4,5 ay önce eşiyle birlikte “geçmiş olsun” ziyaretine gittiği Başbakan Tayyip Erdoğan'dan bir şey, tek bir şey istemişti; “Bırakın Mehmet Haberal son bir kez annesini görsün!..”
Baykal anlatıyor, tarih 21 Aralık 2011, yer TBMM:
''Başbakan'dan bir ricada bulundum; Haberal'ın 92 yaşında bir annesi var. Kadın hastanede. Haberal'ın annesiyle özel bir ilişkisi var. Siz de annenizle ilgili yakın zamanda yoğun duygusal olay yaşadınız. Babasını hastalığı döneminde de görememiş, cenazesine de katılamamıştı. Bu nedenle annesiyle bir araya getirilmesi memnuniyet verici olur. Bu, sizin için de, Türkiye için de iyi olur, dedim. İnsani bir olay... Başbakan da yakın ilgi göstereceğini, derhal Adalet Bakanı ile görüşerek neler yapılacağının araştırmasını isteyeceğini söyledi. Ben de memnun olacağımı söyledim.”
Aradan geçen zamanda ne yasalar çıktı bu Meclis'ten, bu devlet ne yönetmelikler yayımladı, ve ne genelgeler imzaladı bakanlar. Ama hiçbirine, hiçbirine sızamadı insanlık!
Mesela kendisi de Adalet Bakanlığı koltuğundan geçmiş, Başbakan Yardımcısı olmuş, TBMM Başkanlığı makamına oturmuş, halen AKP Karabük Milletvekili olarak parlamento sıralarında oturan Mehmet Ali Şahin, Haberal'ın babasından sonra annesi için de aynı acıyı yaşamaması için ne yaptı? Böbrek nakli yaparak hayata döndürdüğü 1730 insan arasında biricik eşi de bulunan Mehmet Ali Şahin, Haberal'ın biricik annesiyle helalleşmesi için ne yaptı?
Annesi Tenzile Hanım'ı kaybettiğinde gözyaşı döken Başbakan, Mehmet Haberal ve ağır hasta annesinin vedalaşabilmesi için Adalet Bakanı ile tam 4,5 aydır “derhal” görüşemedi mi?
Onun için işte, acıları da ayırdık bu ülkede.
Onun için, iki ölüm, bu topraklarda hayatın yakasına bir utanç yaftası gibi asıldı...
Doğan Akın'ın yazısı: Sizce Mehmet Haberal neden dolayı tutuklu?