Doğan Akın

26 Ocak 2010

Başbakan planlardan nasıl haberdar oluyor?

Şenkal Atasagun'un “1. Ordu'dan gelen mektuplara bakarsanız ordu ihtilale hazır” bilgisini, Erdoğan'dan esirgediğini sanmıyoruz.


Başbakan'ın, darbe planlarıyla ilgili haberleri değerlendirirken “Zannediyor musunuz ki biz bunları duymadık? Bundan sonra kim bilir neler çıkacak” sözlerinin, Türkiye'nin geçmekte olduğu süreci, istihbarat yapılanması açısından tercüme ettiğini söyleyebiliriz.

Ne demek istediğimizi, birkaç hatırlatmayla açmaya çalışalım.


Taraf gazetesinin yayımladığı “Balyoz” planında adı öne çıkan emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın komutanı olduğu sırada 1. Ordu'da neler olduğu  tartışılıyor.


Yerleşik geleneğe göre Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı yolunda son durak olan 1. Ordu Komutanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin örgütlenmesinde kilit bir öneme sahip bulunuyor.


5-7 Mart 2003 tarihinde Selimiye Kışlası'nda yapılan 1. Ordu'nun plan semineri, Taraf'ın yayımladığı dosyada özel bir yer tutuyor. Seminerde yapılan konuşmaların bant çözümleri, “Meclis'e ve hükümete ültimatom” talebini de kapsayan önemli bölümler içeriyor.


Söz konusu seminerin üzerinden çok kısa kısa bir süre geçtikten sonra, dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un ağzından Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın notlarına kaydedilen sözlere, 22 Ocak'ta bu köşede yayımlanan “Mektuplara bakarsanız 1. Ordu ihtilale hazır” başlıklı yazımızda dikkat çekmiştik.

 

Atasagun: Mektuplara bakarsanız ihtilale hazırlanıyorlar

 

Balbay'ın notlarına göre, 30 Mayıs 2003'te Cumhuriyet yöneticilerini MİT Müsteşarlığı'nda ağırlayan Atasagun, 23 Mayıs 2003'te “Genç subaylar tedirgin” başlığıyla Cumhuriyet'in manşetine çıkan yazının kaynağı üzerinde duruyordu. Atasagun, bu sırada, Taraf'ın dosyasında “Balyoz Sıkıyönetim Komutanı” olarak geçen Çetin Doğan'ın 1. Ordu Komutanı olduğu o döneme ilişkin çarpıcı bir istihbaratı da Cumhuriyet yöneticileriyle paylaşmıştı:

“Cumhuriyet'in manşeti çok etkili oldu. Bu haber başka yerde çıksa başka değerde olur, bir de sizin imzanız var... Kaynağınız ne bilmiyorum, ama önemli olmalı... Eğer (kaynak) mektuplarsa bize de geliyor. İstanbul'dan Birinci Ordu'dan geliyor. Oraya baksan, Birinci Ordu'da her şey hazır, ihtilale hazırlanıyorlar.."

 

Demirel: Hükümetler Angola'yı bilir de Ankara'yı bilmez!

 

İkinci hatırlatmayı, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleriyle Başbakanlık koltuğundan uzaklaştırılan Süleyman Demirel'den yapacağız.


12 Eylül 1980'de Başbakanlık'tan indirildikten sonra askeri yönetimin bir süre “zorunlu ikamet”e tabi tuttuğu Demirel, 1987'de siyasi yasakların kalkmasının ardından DYP'nin başına geçti. Başbakanlık koltuğunda iki müdahale görmüş Demirel'in 1990'larda altını çizdiği nokta şuydu:


“Başında muvazzaf subaylar bulunan MİT sivilleşmeli. Subayların terfileri Genelkurmay'a aittir. Böyle olunca daha çok orayı göreceklerdir. MİT dönemin hükümetlerini 1960 darbesinden, 1971 muhtırasından ve 1980 müdahalesinden haberdar etmemiştir. Hükümet genellikle Angola'da olan bir harekâtı bilir de Ankara'da olanı bilmez. Ortada, Türkiye'yi yeni bir istihbarat teşkilatına nasıl kavuşturalım diye bir soru vardır.”


Evet, MİT'in başında 27 Mayıs 1960'da Naci Aşkun, 12 Mart 1971'de Fuat Doğu, 12 Eylül 1980'de Bülent Türker vardır ve bu isimlerin hepsi de askerdir. 12 Mart 1971 müdahalesinden sonra Ağustos 1971'de MİT Müsteşarlığı'na atanan Nurettin Ersin'in 12 Eylül darbesini yapan 5 orgeneralden birisi olduğunu da not edelim.

 

Balyoz planında MİT'e muvazzaf general

 

Son hatırlatmayı Taraf'ın 20 Ocak Çarşamba günü yayımlamaya başladığı dosyadan yapalım. Taraf'ta yayımlanan planın “yeniden yapılandırma” aşamasında “MİT’in başına muvazzaf bir general atanması” yer alıyordu.


Artık tahmin yürütmek için yeterli bilgiye sahip sayılırız. Başbakan Erdoğan “Zannediyor musunuz ki biz bu planları duymadık” derken aldığı bilgilere güvendiğini gösteriyor.


Bir önceki (sivil) MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un Cumhuriyet yöneticileriyle paylaştığı “1. Ordu'dan gelen mektuplara bakarsanız ordu ihtilale hazır” bilgisini, yasal olarak kendisine karşı sorumlu bulunduğu Başbakan Tayyip Erdoğan'dan esirgediğini sanmıyoruz.


Kürt açılımı sürecinde hükümet ile çok yakın bir çalışma yürüten Atasagun'un halefi Emre Taner'in de, bağlı bulunduğu Başbakan'a karşı farklı bir tutum sergilediğini düşünmemiz için bir neden bulunmuyor.


Askeri kanat ile zaman zaman çatışan emniyet istihbaratının sahip olduğu ve paylaştığı bilgileri ihmal ettiğimizi belirtelim... Ve Demirel'in iki kez devrildiği koltukta “sivil” MİT müsteşarlarıyla çalışan Başbakan Erdoğan'ın sözleriyle noktalayalım:


Bundan sonra kim bilir neler çıkacak!