Dilara Gürcü

27 Aralık 2014

Kadınların 2014'e damga vurduğu anlar

Hiçbir yılın olmadığı gibi, 2014 de kadınlar için kolay bir yıl değildi...

Aslında her yılsonu belli bir tema üzerinden hazırlanan derlemeleri biraz magazinsel bulduğumu belirtmem gerek. Ancak hiçbir yılın olmadığı gibi, 2014 de kadınlar için kolay bir yıl değildi. Kadın direnişi ve dayanışması her geçen gün artarak güçleniyorken, 2014 yılında ana akım medyada iz bırakan ve benim gözüme çarpan kadın hareketlerinden bir derleme oluşturmak istedim.

İnternette, sokakta, basında, okulda, mecliste, devlet binalarında, nerede olduğu fark etmez; kadınlar ses çıkarmaya, harekete geçmeye ve örgütlenmeye devam ediyorlar. Hepsinin şiddeti ve etkisi birbirinden farklı; fakat hepsinin ortak bir noktası var: kadın kaynaklı olmaları!

***

YPJ kadınları

Daha önce başka bir yazımda da övgüyle bahsettiğim, Ortadoğu’nun cesur kadınları! İlk olarak onlardan bahsetmek istiyorum ve onları ayrı tutmak istiyorum; çünkü yaşam haklarını korumak için verdikleri silahlı mücadele, birçoğunun cesaret edemeyeceği nitelikte. Eylül ayından beri, DAİŞ gibi Ortadoğu’da Sünni olmayan istisnasız herkese kan kusturan, esir aldıkları kadınlar için “kullanma kılavuzu” bile hazırlamış olan bir örgüte karşı Kobanê’yi cesurca savunan YPJ yani Kadın Savunma Birliği, direnişleriyle tüm dünyada ses getirdiler! “Kadınlar savaşamaz” söyleminin yalan olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldular!

***

Anayasa Mahkemesi’nin kızlık soyadı kararı

Ocak ayında Anayasa Mahkemesi ilk defa evli bir kadının sadece kızlık soyadını kullanmasını kabul etti. Evli Avukat Sevim Akat’ın kızlık soyadını tek başına kullanabilmesine dair açtığı davanın reddedilmesini hak ihlali sayan Anayasa Mahkemesi kararı sayesinde Türkiye’de bir kadın ilk defa AİHM’ye gitmeden kızlık soyadını kullanma hakkını kazandı. Akat’ın mücadelesi tam 7 yıl sürdü aslında ve bu davayı kazanmış olmayı tam olarak başarı saymıyor; çünkü Medeni Kanun’un 187. maddesi hâlâ geçerli. Yani bir kadın evlendikten sonra sadece kızlık soyadını kullanmak istiyorsa ya Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapmak zorunda kalacak ya da AİHM’ye başvurması gerekecek. AİHM’ye başvurmuş olan Gülizar Tuncer,  Ayten Ünal ve Bahar Leventoğlu’nun yaptığı gibi. Yine de Sevim Akat’ın davası bundan sonra açılacak davalar için bir yol oluşturdu.

İspanya’da kürtaj yasasının geri çekilmesi

Şubat ayında İspanya’da 3 yıldır iktidarda olan sağcı hükümet kürtaj karşıtı bir kanun geçirmek istediklerini açıkladı. Bu kanun ile kürtaj sadece tecavüz ve sağlık sorunları olması durumunda yasal olacaktı. Hâlbuki İspanya’da 1985’den beri kürtaj kanunen serbest. Ayrıca 2010’da sosyalist hükümet, kanunun kapsamını genişleterek kürtajı 14. haftaya kadar yasal kıldı. Sağlık durumu söz konusu ise bu süre 22. haftaya kadar uzayabiliyor. Hükümetin bu kararına karşı Şubat ayında İspanya’da on binlerce kadın sokaklara döküldü. Tüm Kilise bazlı grupların ve sağcı iktidarın baskılarına rağmen Eylül ayında hükümet yasa tasarısını geri çekti. Kadın direnişinin bu başarısından oldukça gocunan Adalet Bakanı Alberto Ruiz-Gallardón ise görevinden istifa etti.

Meltem Avcıl’ın mülteci kadın kampını kapattırma kampanyası

Meltem Avcıl’ın ailesi 2001 yılında, Kürt oldukları için yaşadıkları baskılardan ötürü Maraş - Pazarcık’tan Almanya’ya kaçmışlar. Almanya’dan iltica hakkı alamayınca da İngiltere’ye. Avcıl ve annesi 2007 yılında göçmen bürosu tarafından Bedfordshire’da bulunan Yarl's Wood kadın mülteci kampına hapsedilmişler. Burada üç ay boyunca yaşadıkları taciz ve işkenceye karşı sessiz kalmamışlar. O dönem 13 yaşında olan Meltem Avcıl, hâkimin “Meltem’in burada olmak istemediğini kanıtlayamazsınız,” demesi üzerine bileklerini kesmek suretiyle intihara dahi teşebbüs etmiş! Annesiyle beraber sınır dışı edilmek üzereyken, bulundukları uçakta isyan çıkartmışlar ve insan hakları derneklerinin de desteğiyle oturum hakkına sahip olmuşlar. Avcıl şu an 20 yaşında, Londra’da yaşıyor, mühendislik okuyor ve kendi yaşadıklarını başka mülteci kadınların yaşamaması için yıllardır mücadele veriyor. 2010’da başlattığı kampanya sayesinde artık bu kampa çocukların alınmasını engelledi. Bu Şubat ayında ise bir imza kampanyası başlattı. Yarl’s Wood kadın mülteci kampının kapatılması için şu ana kadar 50.000 imza toplamış durumda.  Bu kampanya sayesinde konu İngiltere gündeminde yer aldı ve kendisi Liberty İnsan Hakları Örgütü tarafından Liberty İnsan Hakları Ödülünü aldı. Kampanyası başka örgütlerin desteğiyle de büyümeye devam ediyor ve 2015 yılında kampanyayı başarıya ulaştırmayı hedefliyorlar.

Bring Back Our Girls kampanyası

Nijerya’nın Kuzeydoğu’sunda bir İslam devleti kurma hedefinde olan Boko Haram, Nisan ayında 276 kız öğrenciyi kaçırdı. Muhafazakâr zihinleri en çok korkutan şey eğitim gören, görmek isteyen kadınlardır en nihayetinde. Nijerya Eğitim Bakanlığı yapmış olan ve şu an Dünya Bankası Afrika Bölgesi’nin başkan yardımcısı olan Obiageli Ezekwesili sayesinde “Bring Back Our Girls” (Kızlarımızı Geri Getirin) kampanyası başladı. ABD’li kadın yönetmen Ramaa Mosley dayanışma için bir internet sitesi ve Facebook sayfası kurdu. Kısa sürede yayılan kampanyayı Michelle Obama ve Malala Yousafzai de desteklediler, yüz binlerce insan kampanya adına yürüyüşler düzenledi. 276 kızın hepsi evine dönmeden bu kampanyayı başarılı olarak adlandırmak değil; ancak direnişlerinin 256. gününde hâlâ birçok yerde eylem düzenliyorlar.

Carry That Weight

Nisan ayında 23 tane Columbia ve Barnard Üniversiteleri öğrencileri kampüslerde yaşanan ve akademi idaresi tarafından gerekli önlemlerle engellenemeyen tecavüz ve cinsel taciz olaylarıyla ilgili şikâyet dilekçesi imzaladılar. Herhangi bir yaptırım uygulanmadı. Mayıs ayından itibaren çeşitli üniversitelerin mezuniyet törenlerinde öğrenciler keplerine kırmızı bant yapıştırarak, üniversitelerin akademik yönetiminin kampüs tecavüzlerine karşı kurbanı susturma politikasını protesto ettiler. 21 yaşındaki Columbia öğrencisi Emma Sulkowicz 2 yıl önce yurt odasında okul arkadaşı tarafından tecavüze uğramıştı ve aynı kişi hakkında 2 kadın daha şikâyette bulunmuş olmalarına rağmen bu kişiye hiçbir cezai yaptırım uygulanmamıştı. Sulkowicz Eylül ayında  “Carry That Weight” (Bu Yükü Taşı) adlı tez projesini başlattı. Tecavüzcüsü ile aynı okulda okumaya devam ettiği sürece, her gün yatak şiltesini dersten derse elinde taşıyacak. Sulkowicz’in bu eylemi ülke çapında yankı uyandırdı; üniversite öğrencileri Sulkowicz’e destek oldular, şiltesini taşımasına yardım ettikleri gibi aynı zamanda rektörlük binasının önüne şikâyet dilekçesi 28’e ulaştığı için 28 tane şilte bırakma eylemi yapıldı. Bu dalga dalga büyüyen protesto eylemlerinin sonuçları: ABD Başkanı Barack Obama bu konuda özel bir birim kurdu. Beyaz Saray’da cinsel şiddeti engelleyebilmek için erkekleri hedefleyecek bir kampanya çalışmaları başlatıldı. Meclis’ten konuyla alakalı yasa tasarıları geçirildi. Kampüs tecavüzleri hakkında eyalet komiteleri kuruldu. Daha önce kapanmış olan kampüs tecavüzleri davaları tekrardan açıldı. Daha ne olsun, değil mi?

Kadınların Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı işgal eylemi

Temmuz ayında farklı kadın örgütlerine üye olan yaklaşık 50 kadın, kadın cinayetlerine dikkat çekmek adına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın İstanbul İl Müdürlüğü binasını işgal ettiler. “Cinayeti engelle, boşanmayı değil”, “Meclis toplansın, acil önlem alınsın” sloganlarıyla turnikelerden atlayarak binayı işgal eden kadınlar basın açıklamaları üzerine 20 Temmuz’da kadın ve trans cinayetlerine karşı yapılmış olan yürüyüşe çağrı yaptılar. Hem işgal, hem de sosyal medyada başlattıkları #KadınKatliamıVar eylemleri sayesinde yürüyüş çağrısı çok daha fazla duyuldu ve 20 Temmuz günü İstanbul, Van, İzmir, Bursa ve Ankara’da yüzlerce kadının katılımıyla eş zamanlı olarak yürüyüş yapıldı.

#DirenKahkaha

Temmuz ayında Bülent Arınç’ın “Kadın herkesin içerisinde kahkaha atmayacak” söylemi kadınlardan büyük tepki topladı. Bülent Arınç’ın bu söylemini “komik” bulan kadınlar kahkaha attıkları fotoğraflarını #DirenKahkaha hashtag’i eşliğinde sosyal medya hesaplarında paylaştılar. Uluslararası basında da ilgi gören eyleme Birleşmiş Milletler Kadın birimi Küresel İyi Niyet Elçisi Emma Watson da katıldı. Gelen tepkiler üzerine Bülent Arınç, “Sadece kadınlar kahkaha atmasın dediysem akıl dışı bir iş yapmışımdır,” diyerek açıklama yapmak durumunda kaldı. Hoş, bu sefer yaptığı açıklamada da başka bir saldırıda bulunarak tatile çıkıp, direk dansı yapan kadınları kınadığını dile getirdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız platformu, CHP Milletvekilleri Melda Onur, Mahmut Tanal ve Aylin Nazlıkaya’nın da desteğiyle Bülent Arınç hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak ne yazık ki suç duyurusu savcılık tarafından “ifade özgürlüğü” kapsamında reddedildi.

Kadın cinayetlerine karşı yürüyüş

Daha önce yazmış olduğum yazıdan haklarında detaylıca bilgiye sahip olabileceğiniz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Ağustos ayında kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddete karşı 5 temel talep için bir yürüyüş düzenledi. Aralarında katledilen kadınların ailelerin, milletvekillerinin ve sanatçıların da bulunduğu yüzlerce kadının yürüdüğü eylemde, platform temel taleplerini basın açıklaması ile duyurdu. Platform katılımcı kitlesini büyütmek ve tüm kadınların sesini duyurabilmek adına Kasım ayında “Kadın Konferansı” düzenledi. Platform 2014 yılında birçok kadın cinayeti davasını takip ederek, cinayeti işleyen erkeklerin indirim almadan ceza alması adına aktif rol oynadı.

#WhyIStayed

Eylül ayında Baltimore Ravens oyuncusu Ray Rice’ın, nişanlısı Janay Palmer’a asansörde yumruk atarak bayılttığı video internete sızdı. Oysa Rice ile Palmer bu videonun çekildiği tarihten sonra evlenmişlerdi. Bu videoyu izleyen binlerce kadın, şiddete uğramalarına rağmen eşlerinden, sevgililerinden neden ayrılamadıklarını anlatarak #WhyIStayed hashtag’ini başlattılar. Erkek şiddetine maruz kalmış birçok kadının, kamusal alanda, açıkça bundan bahsettikleri ve hep birlikte konuşabildikleri bir dayanışma anıydı bu.

HeForShe kampanyası

Daha önce başka bir yazımda bahsetmiş olduğum, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin “KadınİçinErkek” kampanyası Eylül ayında Küresel İyi Niyet Elçisi Emma Watson tarafından tanıtıldı. Cinsiyet eşitsizliğinin aynı zamanda bir erkek sorunu olduğunu ve bu nedenle erkeklerin de harekete geçmesi gerektiğini belirten kampanyanın hedefi, 1 yılda toplamda 1 milyar erkeğin bu farkındalık kampanyası için aktif çalışmasını sağlamak. Şu an dünya çapında 202 bin erkek kampanyaya katılmış durumda. Emma Watson bu kampanyayı yayma görevini üstlendiği için çok fazla tehdit ve saldırıya maruz kaldı ancak hedefine doğru ilerlemeye devam ediyor!

Kadınlar Suruç’a gidiyor

Ekim ayında bayramı Kobanê ve Şengalli kadınlarla dayanışmayla geçirmek amaçlı Barış için Kadın Girişimi (BİKG) Suruç’a gitme çağrısında bulundu. Aralarında Anarşist Kadınlar, Sosyalist Feminist Kolektifi, Barış Anneleri, HDP, HDK Kadın Meclisleri ve Demokratik Özgür Kadın Hareketi’nin de bulunduğu kadın grubu bayramı Suruç’ta geçirdiler. Birçoğu hâlâ orada dayanışmaya destek oluyor. Kasım ayındaysa BİKG “Paylaşmaya Ben de Varım” kampanyasını başlatarak Suruç’taki kadın ve çocukların ihtiyaçlarının listesini yayınladılar. Bu ihtiyaçların teminini sağlamak için yardım kampanyasını düzenlediler. Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği, Gülsuyu – Gülensu Kadın Dayanışma Evi ve Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Derneği 2 aydır yürüttükleri “Kız Kardeşlik Köprüsü” kampanyasını faaliyete geçirerek Aralık ayında Suruç’a doğru yola çıktılar. Kadın dayanışması savaştan kaçmış kadınları yalnız bırakmıyor!

Malala Yousafzai’nin Nobel Barış Ödülü’nü alması

Malala Yousafzai 2009 yılında, Pakistan’da Taliban’ın kız çocukların eğitimine karşı geliştirdiği uygulamalar hakkında yazdıkları ve röportajlarıyla tanınmış, henüz 11 yaşında olan bir kız çocuğuydu. 2012 yılında, bilinirliliği iyice artmış, sesi daha çok çıkmaya başlamıştı. Bu sebeple Taliban tarafından vuruldu ve suikasttan sağ olarak kurtuldu. Yousafzai şu an 17 yaşında bir insan hakları aktivisti, kız çocuklarının eğitim hakkı için mücadele veriyor ve yaşadıklarını yazdığı bir kitabı var. Ekim ayında Nobel Barış Ödülü kendisine verildi. 113 yıldır verilmekte olan bu ödülü almış olan kadın sayısı, bu yıl Yousafzai’nin de dâhil olmasıyla 16 oldu.

#TakeDownJulienBlanc

Kasım ayında ABD’de yaşayan Jennifer Li’nin tek başına başlattığı “basit” bir Twitter eylemi, mizojini para kaynağı haline getirmiş olan Julien Blanc’in sonu oldu! Daha önceki bir yazımda detaylıca yazdığım bu eylemde Jennifer Li, kadınları aşağılamak üzerine erkeklere flört eğitimi veren Julien Blanc’i ifşa etti. Eylemi kısa sürede viral oldu ve Blanc’in seminer vereceği oteller sırasıyla seminerleri iptal ettiler. Sanal olarak başlayan bu eylem o denli destekçi kazandı ki, konu artık devlet görevlilerini ilgilendirecek boyuta ulaştı. Jennifer Li’nin tek başına başlattığı bir eylem sayesinde, Blanc’in 4 farklı ülkede seminer vermesi yasaklandı ve 9 farklı ülkedeyse yasaklama çağrıları devam ediyor.

Macaristan’da “sürtük” yürüyüşü

Kasım ayında Macaristan Polis Departmanı televizyonlarda “tecavüz farkındalığı” amaçlı kamu spotu olarak kullanılmak üzere bir video yayınladı. Videoda içki içen, “provokatif” giyinen, gece arkadaşlarıyla eğlenmek için dans etmeye giden kadınların gecenin sonunda tecavüze uğradıkları gösteriliyordu. Video şu cümleyle bitiyordu: “Sorumlu olan sensin. Bu konuda bir şey yapabilirsin.” Tecavüzü kadının davranışları, giyinişi ve yaşam tarzı ile bir kadın suçu olarak gösteren bu video aynı zamanda devlet okullarında derslerde gösterilmek üzere de hazırlanmıştı. Bu videoya karşı yüzlerce kadın Budapeşte’de, daha önce başka ülkelerde de gerçekleştirilmiş olan, “sürtük” yürüyüşü düzenlediler. Gelen tepkiler sonucu hükümet videonun okullarda gösterilmeyeceğini açıkladı. Aralık ayında videonun televizyonlardan kaldırılması için imza kampanyası başlatıldı ve Avrupa Polis Ofisi’ne başvuruldu.

***

2014 yılından derlediğim 15 farklı sivil kadın hareketi. Hiçbiri bir diğeriyle karşılaştırılamaz; fakat hepsi bir ortak direnişin parçası. Bu kadın eylemleri ve kazanımları yukarıda sıraladıklarımdan ibaret değil elbette! Değinmediğim ya da haberdar olmadığım daha nicesi var!

Dünyanın hiçbir ülkesinde kadın-erkek eşitliği tam olarak sağlanamamışken, kadınlar yeryüzünde sistematik olarak erkek şiddeti ile taciz ediliyor, tecavüze uğruyor ve katlediliyorken, kadınlar için sosyo-ekonomik anlamda fırsat eşitliği hâlâ sağlanamamışken, feminizmden bahsetmek, desteklemek ve yüceltmek her kadının birincil görevi olmalı!

Bu yazıdaki kazanımların daha nicesinin kazanılacağı, daha nice kadının “erkek” kulvarında öncül geleceği, kadının ve kadın dayanışmasının sesini daha çok duyuracağı bir 2015 yılı geçirebilmek dileğiyle!