Deniz Can

20 Aralık 2016

Bildiğimiz mutsuzluklar, bilmediğimiz mutluluklar

Sizin bildiğiniz mutsuzluklarınız hangileri?

Öğretmen çocuğun kolundan tutarak sınıfın dışına çıkarıyor. Hareketli bir çocuk, sınıf kurallarını pek kaale almıyor, sınıf içi düzeni bozuyor. Bir iki uyarı, üç dört uyarı ve sonunda birinci sınıf öğrencisini kolundan tutup kapının önüne koyuyor.

Evet, daha 6 yaşındaki çocuğu kapının önüne koyuyor

Çocuğun annesi ve babası bu işin böyle olmayacağını farklı yollardan gidilmesi gerektiğini ve bu davranışın çocuğa zarar verdiğini biliyor. Öğretmenle konuşuyor, bir konuşuyor, iki konuşuyor, umut ediyor düzeleceğine. 

Aynı çocuk öğretmeniyle bilgi yarışına giriyor. Bir hayvan nerede yaşıyor sorunu üzerine, çocuk kutuplarda da yaşar diyor, öğretmen hayır diyor, çocuk ısrarla yaşar diyor, sonunda öğretmen sınıfın içinde çocuğa “yalancı” diyor. 

Çocuğun annesi, babası duyuyor, çocukla konuşuyor, çocuk bir kitaptan öğrenmiş, kitaba bakıyorlar, çocuk doğru söylüyor. 

Anne ve babanın umudu kırılıyor, çocuğum için bu okul ve öğretmen doğru değil, diye düşünmeye başlıyor. 

Okulu değiştirmek, yeni bir başlangıç yapmak çocuk için teoride daha iyi olacak gibi görünüyor ama anne, baba bir türlü harekete geçemiyor. 

Kafalarında dönüp duran soru:

“ Diğeri bundan daha mı iyi olacak?”, “Bundan daha iyisi olabilir mi?”

Çocuk her gün okula gidip geliyor, muhtemelen anne, baba her gün kendini okuldaki iyiye odaklıyor, çocuğunun okulda mutlu ve güvende olduğuna inanmak istiyor ama, içinde dönüp duran bir huzursuzluk, çocuklarının gelişiminin zarar görme korkusu. Başlı başına stres kaynağı. Okulu değiştiremiyorlar,  okulu değiştirme fikri ara ara gidip gelse de, her seferinde “bundan daha mı iyi olacak, yine sorun olacak” düşüncesiyle adım atmıyorlar. 

Bildikleri mutsuzluğu, bilmedikleri mutluluğa tercih ediyor. 

BİR KADIN

Bir kadın, 37 yaşında, yalnız yaşıyor. Uzun süredir yaşadığı şehirde, iş yerinde yalnız ve beklediği kazancı yakalayamıyor. 

Umut ediyor, bu sefer olacak diye asılıyor işine, yine beklediği olmuyor. Bir kere daha yükleniyor işine, yine olmuyor. Kenardaki parasından sürekli yiyor.

Para gittikçe azalıyor, bu arada yeni bir iş teklifi alıyor. Başka bir ülkede, koşulları oldukça iyi, yüksek kazançlı. Gitsin mi , gitmesin mi? Karar veremiyor. 

Bir sabah gitmeye karar veriyor, yaşadığı eve, şehire bakıyor, gitmek istemiyorum, diyor. Kalıyor. 

Aynı iş teklifi yeniden geliyor, hesabındaki paraya bakıyor, gittikçe azalıyor. Gitmeye karar veriyor ama, gidemiyor. Evini seviyor, şehiri seviyor. Yeni bir başlangıç, her şeye sıfırdan başlamak korkutucu geliyor. 

Kalmaya karar veriyor, sabah uyandığında üzerinde ağır bir yük, bu para nasıl kazanılacak? Korkuyor, sevdiği şehirde kalıp para kazanamamaktan korkuyor. 

Teoride gitmesi iyi gibi duruyor ama gidemiyor, kalmak istiyor ama rahat edemiyor, korkusu onu köşeye sıkıştırıyor. 

Bildiği mutsuzluğu, bilmediği mutluluğa tercih ediyor. 

SİZİN MUTSUZLUKLARINIZ

Sizin bildiğiniz mutsuzluklarınız hangileri? Siz hangi sınırlarda dolanıyorsunuz? Adım attığınızda olacakları bilmediğiniz için o en küçük bebek adımını atmaktan sizi alıkoyan şeyler neler? 

Yaşam tercihlerimizle oluşan hikayelerin sahnelendiği bir  bütün.

Siz hangi hikayeyi yazmaktan ve oynamaktan sakınıyorsunuz kendinizi? 

Hangi mutsuzlukları tercih edip duruyorsunuz? 

Çoğu zaman alışkanlıklarımız bizi bir yaşam biçimine bağlı tutar. Değişimden bahsedince içimizde aniden beliren bir huzursuzluk ve isteksizlik oluşur. O içimizde yatan ve bir fikirle uyanan duygu temelde korkudur. Bu duygularla beraber aldığımız her karar ise bize gelişmeyi, değişmeyi değil, daha çok köşeye sinmeyi, küçülmeyi getiriyor.

Ne yazık ki, korku ve endişe kendine çok güzel bir kılıf bulur: Alışkanlıklarımız.

Alışkanlıklarımız bizi aşağıda tutan en temel davranışlarımız.  

Bugün bir değişikliği deneyin,  rutininizin dışına çıkın.

Sabah kahvenizi evinizde içiyorsanız dışarıda için. Bir arkadaşınızla ya da yalnız, sadece dışarıda içmeyi deneyin. 

Erkenden işe gidiyorum, ne sabah kahvesi diyorsanız; arabanızla gidiyorsanız toplu ulaşım araçlarından birini deneyin. Toplu ulaşım aracı kullanıyorsanız, bir durak önce inin ya da bir durak sonra binin. 

Kısacası, her gün yaptığınız şeyleri farklı yollarla yapmayı deneyin. Bu küçük değişimlerin size getireceği farklılığı izleyin. 

Ezberinizi bozun, kendi sınırlarınızın dışına çıkın ve hayatınıza bir de böyle bakın. Kalan ne, giden ne?

Hayatınızın altı mı iyi, üstü mü?