Çiğdem Anad

07 Temmuz 2010

Büyüyen saraylar, küçülen kulübeler

İstanbul Taksim'deki büfelerde bir çeyrek kokoreç yediğinizde bile, bir çeyrek de aç ağzını cama dayayan adama vermezseniz...


Saraylarımız büyürken, kulübelerimiz küçülürse kıyamet kopar. Kıyamet er ya da geç kopar ama kopar.
Nikâhta tinerci dehşeti manşeti atılıyor gazetelere. Bu dehşetle her köşe başında karşılaşmaya başlamadınız mı?
İstanbul Taksim’deki büfelerde bir çeyrek kokoreç yediğinizde bile, bir çeyrek de aç ağzını cama dayayan adama vermezseniz, boğazınıza dizilir lokmalar.
Sıkışan trafikte “açım” diye bağırarak camınızı silmeye uğraşan adamdan kurtulamazsınız, diğer kırmızı trafik ışığında başka bir aç adam çıkar önünüze.
Sokaktaki çocukları selpak mendil almayarak kurtaramazsınız. Yankesici, hırsız olup çıkarlar karşınıza.
“Devlet çözsün işsizliği, devlet sahip çıksın yoksullara” demekle işin içinden sıyrılamazsınız.
Devlet derken iktidarı kastediyorsunuz. Cebinizdeki paranızı korumasını, can güvenliğinizi sağlamasını iktidardan bekliyorsunuz. Canınızın ve malınızın emniyeti sizin dışınızdaki insanların nasıl yaşadığına bağlı.
O zaman sokaklarda sürünen insanlara hükümetler ne yapıyor diye hesap soracaksınız. Bir hükümeti destekleyip, desteklememe kararı verirken, başkalarının hayatına da bakacaksınız. Yoksa o başkaları “devletten”, iktidarlardan alamadıklarını, gelip sizden alırlar.
Bir süre sonra evinize taktırdığınız alarmlar yetmez, elektrikli teller döşersiniz. O zamanda elektrikli tele dokunup çarpılan insanlara değil de, tele konup ölen kuşlara acırsanız, teller de yetmez, kafeslere saklanırsınız.

SOKAKLARIN KANUNU

Sokakların kanununu iktidarlar değiştiremiyorsa, sokaklarda yaşayanlar, sokakları işgal edenler değiştirir.
Elinize silah almak istemiyorsanız, iktidarları zorlayacaksınız. Herkesin evinin, işinin, okulunun olması için İktidarları zorlayacaksınız. Yoksa elinize silah almak zorunda kalacaksınız. Ya siz öldürüp cezaevinde yatacaksınız, ya siz öldürüleceksiniz. Sizi öldürenlerin cezaevinde yatıp yatmamaları onların hayatında çok şey değiştirmez, belki yatacak yatak, yiyecek yemek bulduklarından daha da memnun olurlar.
Ama ya siz?
Bugün o sokaktakilere “tinerci onlar” diyorsunuz.
“Dilenci onlar” diyorsunuz.
“Kürt onlar” diyorsunuz.
“Çingene onlar” diyorsunuz.
Yapmayın hepimiz Türk vatandaşıyız! Neden onların Türk vatandaşı olduğunu unutuyorsunuz?
Hepimiz din kardeşiyiz! Neden onların din kardeşi olduğunu unutuyorsunuz?
Not; Büyüyen saraylar, küçülen kulübeler Marks’ın lafıdır.