Bir genç bir genç daha, bin genç bin genç daha, on bin genç on bin genç daha öldürüldü. Hiç kuşkusuz acı duymayan yok, kimse vampir değil.
Acıları bastıran bugüne kadar öfke, kin, intikam oldu. Öfkeyle daha çok saldırıldı, kinle daha çok kurşun yağdırıldı, intikamla daha çok genç insan öldürüldü.
Kürtler bilendi, Türkler bilendi. Keskin bıçaklar değdiği yeri kesip atıyor.
Kürtlerde nefret, Türklerde nefret dağlardan, ovalara, şehirlere indi. Vurana vuruldu, vurana vuruldu.
Hep duyguların sesi dinlendi. Vatan duygusunun sesi, bayrak duygusunun sesi, toprak duygusunun sesi, kaybedilenlerin ızdırabının sesi dinlendi.
Hala yaşayan, yarın kaybedebileceğimiz gençlerin, onların anne babalarının seslerini dinleme zamanı gelmedi mi?
Bugün askere gidecek gençlerin aileleri arasında bir referandum yapsak ve sorsak; ”oğlunuzun ölmemesi için ne yapmaya hazırsınız?
Oğlunuzun ölmemesi için ne vermeye hazırsınız? Oğlunuzun ölmemesi için Öcalan’la görüşür müsünüz?”
Bu referandumdan ne sonuç çıkar sizce? Anne, babalar oğullarının ölmemesi için her şeyi yapmazlar mı, her şeyi vermezler mi?
Apo ile görüşmeci aranıyorsa, milyonlarca gönüllü görüşmeci çıkmaz mı?
Dağlara çıkan gençlerin anne babaları farklı mı? Onlar oğullarının öldürülmemesi için her şeyi yapmazlar mı? Genelkurmay başkanının elini öpmezler mi, iktidar muhalefet liderlerinin önlerinde eğilmezler mi?
İNTİKAM MI, ÇÖZÜM MÜ?
Ülkeyi idare edenler ve idare etmeye talip olanlar çocukları öldürülen, öldürülen çocuklarıyla birlikte yaşam damarları kesilen anne babaların intikam duygularına ortaklık mı edecekler yoksa yaşayan çocukları kurtarmak için her şeyi yapacaklar mı?
Barış için ne gerekiyorsa yapacağız demeye hazırlar mı?
İsrail’le neredeyse savaşı göze alan iktidar, kendi çocuklarını yaşatmak için ne yapmaya hazır?
Kürt kimliğini ağzına almaktan bile çekinen muhalefet ne yapmaya hazır?
25 yıldır savaşarak PKK’yı bitiremeyen TSK ne yapmaya hazır?
Devletin çözüm yönünde attığı her adımda taleplerini arttıran, şiddet silahını susturmaya çalışmayan BDP ne yapmaya hazır?
Türk halkı ne vermeye hazır?
Kürt halkı neden vazgeçmeye hazır?
Bütün partiler seçimlerde oy kazanırız, oy kaybederiz, sandığa gömülürüz hesaplarını bırakıp, radikal çözümleriyle ortaya çıkabilecekler mi?
“AKP’nin Kürt açılımı yüzünden böyle oldu”, “Habur’a gelenler yüzünden böyle oldu” demek ateşe benzin dökmek değil mi?
AKP’nin atacağı adımlara çelme takmak değil mi? Ya da ters açıdan; İsrail iktidarı devirmek istiyor, PKK’yı taşeron tuttu, böyle oldu gibi hamasi varsayımlarla terör sona erdirilebilir mi, Kürt meselesi çözülebilir mi?
Eğer bazı ülkeler PKK’ya destek veriyorsa, asıl bu savaşta, asıl şimdi hangi ülkelere posta atılacaksa atılsın, hangi ülkelerle ilişkiler kesilecekse kesilsin.
Biz savaşın bitmesi için bedel ödemeye hazır değil miyiz? Süren savaşta ödenen bedel çocuklarımızın canı ise, canlardan öte ödeyemeyeceğimiz bir bedel var mı?
MEMLEKETİN DOĞUSU İNTİFADA, BATISI KILIÇ KUŞANIYOR
Memleketin doğusuna baktığınızda; yüzü poşulu, eli sapanlı insanların Filistin’de intifadayı başlatan insanlardan ne farkı var?
Memleketin batısına baktığınızda; yarın bu savaşın TSK’nın kontrolünden çıkmayacağına kim garanti verebilir?
İntifadaya karşı örgütlü, örgütsüz savaşanları gördüğümüzde ne yapacağız? Biz de kendimize bir yer tutup, savaşacak mıyız?
Söz biteli çok oldu, eylem zamanı. Toptan, tüfekten başka yolları bilmeyenlerin gitme, bilenlerin gelme zamanı. Parlamentoda top, tüfek dışında yol bilenler el kaldırsın, onlar halkın temsilcisi, yerlerinde kalsın,diğerleri gitsin.
Halkın temsilcileri halk sizden laf üzerine laf üretmenizi, şehit cenazelerinde üç cümlelik beylik merhamet cümleleri sarfetmenizi değil, çözüm üzerine çözüm üretmenizi bekliyor.
Akıl vermek kolay diyenlere cevap; ülke yönetimine sorun çözmek için talip olunur. Ülke sorunları çözemeyecekler yerlerinde oturup, iyi yapabildikleri başka işleri yaparlar.
Buna akıl vermek de dahildir.
REFERANDUM YAPALIM
Yarın bir referandum yapalım ve soralım;
Bu savaşı yarın bitirecek milletvekillerini mi istiyorsunuz, yoksa göze göz dişe diş savaşı sürdürmek isteyenleri mi?
Sonuç barış mı, savaşa devam mı?
Tabii barışın şartları ne olacak diye soranlar olabilir. Hep şartlarda tıkanıp kalıyoruz. Önce ne pahasına olursa olsun barış desek, şartlarda anlaşmak daha kolay olur.
Kuşkusuz devletin bütün kademesinde görev yapan büyükler de acı duyuyorlar, ama acıyı intikama döndürmeden, akıl yolunu her ne pahasına olursa olsun takip etmelerini de onlardan bekliyoruz. Başka kimden bekleyebiliriz?
Söz konusu olan bizim çocuklarımız, geleceğimiz. Geleceğimizi öldürdüğümüzde bu toprakları, vatanı kime bırakacağız?