Cem Dizdar

31 Ocak 2010

Digitürk faturanızı kontrol ettiniz mi

Kredi kartı ekstresine bakmayıp Digitürk'ü aramasam her ay 24 lira kadar fazla ödeyecektim.

Hesabını kitabını bilenlerden olmadığım için kredi kartı ekstrelerini inceleme huyum yoktur. Ama aksilik ya son gelene göz atacağım tuttu. Otomatik ödemeye bağladığım harcamalarımdan Digitürk üyeliğimin karşısında 103.99 TL yazdığını görünce hani derler ya, 'kan beynime sıçradı'.
Yapıştım telefona. Karşımda sesinden anlayabildiğim kadarıyla 20'li yaşların sonlarında bir kadın. Tahmin ediyorum ki, kendi de sesi gibi yumuşak, iyi huylu biri.
Adını söyledi ama şimdi hatırlamıyorum, sordum 'sarı çiçeğe', "Nedir bu para?" diye. Dedi ki, "Cem bey, siz 'süper paket' üyesisiniz. Aralık'ta fiyatlara zam geldiği için sizin 93.80 lira olan üyelik bedeliniz de 103.99 liraya çıktı."
Karadenizliyiz, denizimiz gibi çabuk parlar çabuk söneriz. Parladım... "İnsan zam yapınca bunu haber vermez mi? Bir telefon açmak yok mu müşteriye" dediğimde yumuşak sesli kadın tane tane anlattı; "Cem Bey, zam yapıldığı bilgisi o ay gönderilen faturanızda belirtilmiştir." İkna olmaya niyetim olmadığından ateşim hafiften yükselmeye, tansiyonum çıkmaya başladı.
Kibar fakat kararlı bir dille anlatmaya başladım; "Hanımefendi, zamdan haberi olmayan ve olsa da bunu kabul etmeyecek biri olarak kendimi 2 ay kazıklanmış sayıyorum. Üyeliğimin devamı için zammı geri alın ve aldığınız farkı geri ödeyin. Yoksa yarın izinliyim. Birini gönderip dekoderi de, onu çanağa bağlayan kabloyu da varsa bana ait bir çanak onu da alıp götürün. Bu parayı ödemeyeceğim. Ben her faturanın dibindeki bilgiyi satır satır okumak zorunda mıyım? Otomatik ödediğim için faturaya bakmam bile. Apartman kapısı altından atılan, elime geçip geçmediği bile belli olmayan bir belgeyle gönderilmiş zam haberinin hukuki bir değeri olur mu?" Konuştukça açıldım, açıldıkça konuştum.
Ve... Karşıdan hiç beklemediğim ve beni iyice çıldırtan o öneri geldi. İyi huylu ses, "Cem bey şöyle yapalım. Siz bir yıl boyunca üyeliğinizi taahhüt edin ayda da 93.80 lira ödersiniz." Bunu duyunca alnımın ortasındaki o görünmez tel aniden koptu. "İyi de ben bu indirimden şu konuşmayı yapana kadar neden haberdar değildim. Evet, teklifi kabul edeceğim ama sizi aramasam bundan haberim olmayacaktı."
Haliyle karşı taraf yelkenleri indirdi. Mücadele ederek hak kazanmış birinin huzuruna kavuştum ama işin peşini bırakmaya da niyetli değildim. "Hanımefendi, bir yıl üyelik taahhüdünde bulunuyorum ancak iki ay fazladan ödediğim o yaklaşık 20 lirayı da geri istiyorum. 'Cem Dizdar'a bu ay gidecek faturadan o 20 lira düşülecek' diye oraya not alın lütfen!"
Huzurlu ses, "Efendim biz onu yapamıyoruz" karşılığını verince "O zaman telefonumu verin hukuk bürosundan bir arkadaş beni arasın" diyerek karşılıklı iyi dileklerle telefonları kapattık.
Yaptığım ikinci konuşma, hiç çaktırmadan bir 'toplumsal kazıklanma' vakalarından birini de ortaya çıkardı.
Arayan ses tıpkı ilki gibi 'iyi huylu'ydu. Ancak bu erkekti ve efendi bir insanın tonu vardı sesinde. Onun da maalesef adını unuttum. Aramızda üç aşağı beş yukarı şuna benzer bir konuşma geçti...
- İyi günler Cem Bey, ben Digitürk finans bölümünden ......... Nasıl yardımcı olabilirim?
- Daha önce konuştuğumuz arkadaşa taleplerimi iletmiştim. Sanırım konuşmalarım orada kayıtlıdır. Bir daha uzun uzadıya tekrarlamayayım. Oradan dinler, sıkıntımı öğrenirsiniz...
- Anlıyorum efendim ama...
(Bunun üzerine kısa bir özet yaptım)
- Şimdi mesele şu. Evet, bir yıllık üyelik garantisi veriyorum. Ayda 93.80 lira ödeyeceğim ama o arada ödediğim 20 lirayı gelecek faturadan düşeceksiniz...
Şimdi sıkı durun...
Ya azimli ve kararlı duruşum için bana bir kıyak yapıldı, ya ses tonumun ikna ediciliği karşı tarafta şahsıma karşı bir hüsnüniyete neden oldu ya da zaten var olan ve "Alın kardeşim dekoderinizi çıkıyorum Digitürk'ten. Maçları da gidip kahvede/meyhanede izlerim artık" diye aba altından sopa gösteren herkese yapılan yapıldı.
- Cem Bey, şöyle yapalım. Siz bir yıllık taahhütte bulunun ben de sizi 79.90 liralık pakete sokayım. Böylece fazladan ödediğiniz parayı da size geri ödemiş olalım.
- Tamam kabul ediyorum ama şimdi size sorarım, bu adil bir ticaret mi? Kredi kartı ekstresine bakmayıp sizi aramasam her ay 24 lira kadar fazla ödeyeceğim. Bu da yılda nereden baksanız 290 liraya yakın para eder.
- Evet efendim.
- Peki benim durumumdaki insan sayısı 200 bin kişi olsa... Bu da toplamda 200 bin çarpı 290 lira değil midir?
- ???????
Durumum gösteriyor ki, Digitürk yöneticileri sanki futbol yayın ihalesi girmeden önce 'ince bir hesap yapmış' gibiler. Benim gibi 'geç uyanan'ların sayısı ne kadar kabarıksa, ki kime sorduysam hiçbiri kaç para ödediğini bilmiyor, ‘havadan’ gelen para da aynı oranda artacaktır... Eeee, Allah bereket versin.